BÖLÜM 1

101 7 12
                                    

KABUSLAR DİYARI

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

KABUSLAR DİYARI

Sen yalnızlığın mahkûmusun İzel.

Kafamda dolanıp duran o cümle.

Gözlerimi açtım fakat güneş yüzüme vurduğu için geri kapattım. Sırtımın altındaki taşlar o kadar canımı acıtıyordu ki belimde oyuk açıldığına yemin edebilirdim. En sonunda oturmayı başardım ve etrafa baktım. Her yer ağaçtı.

HER YER AĞAÇTI! NEREDEYDİM BEN!

"Hey! Kimse yok mu?" diye tüm gücümle bağırdım ve ayağa kalktım. Korku tüm bedenimi ele geçirmişti. İçimdeki bir umut kırıntısı ile ağaçlık bölgeye ilerlemeye başladım. O sırada bir çıtırtı sesi ve hırlama duydum. Ağaçların arasında bir gölge gördüm ve geri adım attım. Gölge bana doğru gelmeye başlayınca koşmaya başladım. Neler oluyor?

Nereye gittiğimi dahi bilmeden sadece ormanın derinliklerine koştum. Arkama bakacakken önümdeki taşı görmeyip yere çakıldım. Acıyla inledim ve ağrıyan yerlerime baktım. Ellerimin derisi soyulmuş, dizimden kan akıyordu.

Bir bu eksikti zaten!

Hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktım ama dizim sızlıyordu. Yüzümü buruşturdum ve yavaşça ilerlemeye devam ettim.

...

Ağaç, ağaç ve yine ağaç.

Olduğum yerde daire çiziyormuşum gibi hissediyordum. Tek bir yerleşim yeri bile bulamamıştım ve açlıktan yürüyecek halim kalmamıştı. Acınacak halde olduğum barizdi fakat elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bir taşın üstüne oturdum ve dizimdeki yaraya baktım. Kan kurumuştu fakat en sevdiğim pantolonum yırtılmıştı. Gel de üzülme şimdi.

"Burada işimiz bitti, hadi gidelim."

Duyduğum sesle dizime bakmayı bırakıp kafamı kaldırdım. Heyecanla ayağa kalktım ve sese doğru yürüdüm. İnsanlar! Sonunda buradan kurtuluyordum! Ağaçların arasından geçip geniş bir alana geldim. İki tane adam konuşuyordu.

"Merhaba!" diye bağırdım. Adamlardan biri hafif şaşkınlıkla bana döndü fakat şaşkınlığı çok uzun sürmeden öfkeye dönüştü. "Burada ne işin var senin?!" bana bağıran adamın kızıla yakın saçları, esmer teni ve gri gözleri vardı. Üzerinde zırh ve belinde kılıç vardı. Boyu büyük ihtimalle uzundu ve öfkeyle bana geliyordu fakat yanındaki, kömürü andıran siyah saçları, beyaz teni ve yemyeşil gözleri olan adam onun kolunu tuttu.

Analar neler doğuruyor be!

"Sakin ol Arthur." Diye seslendi adama. Yeşil gözleri, benim mavi gözlerimle buluştu ve bana doğru gelmeye başladı. Bende yerimde duramadım ve iki tane geri adım attım. Tam karşıma gelince, yüzündeki sakinliği koruyarak konuştu.

YASAKLI ORMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin