Zorlukla da olsa bulduğumuz sokağın başında durduk. Nihayet bulabilmiştik işte. Otelden gelirken bindiğim taksiyle saatlerdir sokak sokak dolaşıp duruyordum Ankara'yı. Meğerse aradığımız sokağın ismi değişmiş.On senede neler değişmez ki.
Şoföre borcumun ne olduğunu sorarak ücretini ödedikten sonra cüzdanımı sırt çantama atıp indim. Kapıyı kapatıp taksinin geri geri çıkışını izledikten sonra çantamı sırtıma takıp montumun şapkasını saçlarımın üzerine kapattım ve fermuarı boğazıma kadar çektim. Oldukça soğuktu zira.
Ellerimi montumun cebine soktum. Başımı üzerime üzerime yağan kara doğru kaldırıp derin bir nefes çektim soğuk kış gününden ciğerlerime doğru.
İşte buradayım. Dedim.
Sana söz verdiğim gibi geldim. Babaannem ile konuşuyordum.Ben 23 yıldır Almanya'da yaşayan, bir hafta önce çok sevdiği babaannesini toprağa veren ve onun vasiyeti üzerine Almanya'dan kalkıp Türkiye'ye ve Ankara'ya gelen Alânur.
Alânur Koralp
Bana ismimi veren kişi rahmetli babaannemdi. Yani öyleymiş. Kendi annesinin isminin torununda yaşamasını istemiş. Babam gönüllü annem zoraki kabul etmiş bu ismi.
Düşüncelerimden o an duyduğum sesle çıkarken bedenim olduğu yerde kalakaldı.
" Allahu Ekber." Diye başlayan ezan ve hocanın çok yakından gelen sesi..
Daha önce hiç bu kadar yakından duymamıştım ezanı. İlk kez içimde ve kalbimde bir titreme hissettim.
Almanya'da Türkiye'deki kadar çok cami yoktu. Dahası bizim evimizin yakınlarında hiç yoktu. Binde bir duyardım ezanın sesini oda çok uzaktan.
Bu arada bu hocanın sesi... Öyle bir tını katmıştı ki ezana sanki büyülü birer nağmeye dönüşmüş, insanı olduğu yere mıhlıyor bitmeden gidemezsin diyordu. Keza bende yağan kara rağmen ezan bitene kadar kıpırdayamadan olduğum yerde kalmıştım. Sanki bir el ayak bileklerimi tutmuş hareketime izin vermezken, Allahu Ekber diye başlayan ezanı, La ilahe illallah diye biten sonunu duymak istiyordu kulaklarım.
Dakikalar sonra biten ezanla transtan çıkmış gibi serbest kaldı bedenim. Ne yalan söyleyeyim bu halimden korkmuştum. Nasıl bir şeydi bu? Çok farklı bir şeydi yaşadığım. Etkilenmiştim. Tüylerimin ürperdiğini hissederken sebebin yediğim rüzgar mı yoksa duyduğum ezan mı olduğunu düşünürken buldum kendimi.
Bııırrr! dedim hızla oradan uzaklaşırken. Hızlı adımlarla yürümeye devam ederken biraz daha sindim montuma.
Soğuuuk.. Ankara'da Almaya'dan daha soğukmuş bu ne ya!
Babam geldi o an aklıma ve söylediği şey.
Ankara'da Ocak ayında başlar şiddetli soğuklar.
Haklıymış adam. Neyse işine dön Alâ. Diyerek başımı kaldırıp gözlerimi karşımdaki sokağa çevirdim. Görebildiğim son noktaya kadar bakındım.
Demek yaşadığın yer burasıydı babaanne.
Dedim. Sonra da sokak girişinde başlayan evlere ve küçük dükkanlara çevirdim gözlerim.. Dükkanlara dediysem bir kaç tane işte. Ankara gibi bir şehrin merkezinde böyle eski bir mahalle olsun, hayret! Ne kadar geri kalmış gibi görünüyordu. Yada ben Almanya'da yaşadığım için bana öyle geliyordu.
Elimi kalbimin üzerinde üst üste koydum. Babaannemi düşündüm.
Emindim.. Şuan beni görüyordu. Buraya geldiğimi biliyordu ve mutlu olmuştu.Babaanne işte geldim. Dedim içimden yeniden. Ama bana söylediğin şeyi nasıl yapacağım hiç bilmiyorum.
Diyerek içten içe seslendim stemli. Babaannem kocasının erken ölümüyle birlikte altı çocuğuyla Ankara'da yaşamaya başlamış. Gün gelip çocukları genç yaşta Almanya'ya yerleşince babaannem buraları bırakamamış ve Ankara'da tek başına yaşamaya devam etmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VASİYET ( TAMAMLANDI ✔️)
Ficción GeneralInstagram:azimet340 ( KISA HİKAYE ) ( DİNİ HİKAYE ) Bir vasiyet ile tanışan, biri sıcak biri soğuk iki kalbin hikâyesi. Bütün hakları tarafıma aittir. En ufak çalınma taklit kopya vs durumunda resmi işlem başlatılır.