0.1

552 91 211
                                    

Oy ve yorum 🍓
•••

Sebepsiz yere...

Sebepsiz yere bir şey yapmakta değil. Direk ağlamak. Üzgün olmak mutsuz olup yorgun hissederek daha fazla bu hayatta kalamayacağını düşünmek.

Benim için sebepsiz yere buydu.

Tuhaf geliyor olabilir. Saçma da. Kendi kendime öylesine düşünürken söylüyorum ama benim bile canım yanıyor. Sebebi yok çünkü. Onca acıyı çekiyorum ama bir nedeni yok. İçimdeki bu ağlama hissi neden var bilmiyorum. Bağırarak ağlamak istiyorum belki öyle düzelirim ama... Ağlayamıyorum. Böyle göğsümde bir ukte var, gitmiyor nefeste aldırmıyor. İki yıldır böyle bu. Biri sorsa mesela 'Neden böylesin biri mi üzdü seni?' diye, cevap veremem. Çünkü yok.

Yemin ederim ki yok ama acısı var. Nasıl oluyor bilmiyorum ama kalbimde sadece boşluk var.

Beni ve beni sevenleri parçalayan bir boşluk.

Parmağımdaki yüzüğe bakmayı kesip bakışlarımı karşıya odaklandım. Uyurken arkamı dönmüş olacağım ki krem rengi duvar yerine şimdi aynı yatakta yatmış olan ikili görüyordum. Birbirlerine sarılmış yataktan düşmeye yüz tutmuş bir şekilde yatıyorlardı. Çok yakınlardı muhtemelen. Gerçi herkes benim gibi değildi. Ben daha çok duvarları olan ve kimseyi kendine yaklaştırmayandım. Sahi. Böyle bile olsa dün ikisine karşı iyiydim.

Bilmiyorum. Kendimi bile tanımıyorum ki ben.

Derin bir nefes alıp seslice verdim. Uykularının derin olduğu belliydi. Bu yüzden sorun etmeyerek normal bir şekilde yataktan kalktım. Tahmin ettiğim gibi hiçbir kıpırdanma olmamıştı. İstemsizce aklımdaki düşünceyle dudaklarımı birbirine bastırdım. Keşke... Benimde böyle arkadaşlarım olsaydı. Gerçi eskiden vardı. Onları kendimden uzaklaştıran bendim. Bu yüzden de sanırım bir şey demeye hakkım yoktu ve olmayacaktı.

İlerledim ve üstümü değiştirme gereği duymadan kapıyı açıp odadan çıktım.

Ve yine o hastahane kokusu... Neden böyle bilmiyorum ama hoş değildi. Burası huzur bulmaya gelenler için kurulmuş donanımlı bir tesis değil miydi? Buradaydım ama şu koku yüzünden huzurlu felan değildim.

Yemekhaneye yaklaştığımda burnuma gelen kokular ise güzeldi. Yine de içeriye girmeden es geçtim. Sabah olduğu için çok az kişi vardı hatta muhtemelen yemek zamanı da daha gelmemişti. Cidden... Erken uyanmak rutinim olmuştu ama isteyerek olan bir şey değildi bu. Uzun zaman çok uyuyunca bedenim istemsizce kendi kendine yapmıştı sanırım bunu.

Garip.

"Bay Yang? Ah sizssiniz. Merhabalar. Bu kadar erken kalkmanızın sebebi nedir acaba?"

Pembe ceketi ve kalem eteğiyle bana doğru gelen kadına baktım. Müdürdü. Yani sanırım. Ailem bu kadınla konuşmuştu ama nedenini bilmiyordum. "Öyle. Bir sebebi yok."

"Anladım~ şey birlikte sabah kahvesi içmeye ne dersiniz? Ablanız bugün akşam üstü gibi geleceğini belirtmişti. Ondan önce sizinle konuşmak isterim."

Benimle ne konuşacaktı ki?

Gözlerimi kıprıştırıp bir şey demeden olur anlamında kafamı salladım. Enerjik kadın gülerek karşılık vermiş ve beni takip et dercesine elini sallamıştı. Mecburen ona uyarak peşinden gittim. Hemen önümüzdeki büyük koyu kahve kapının şifresini girip açtığında gülümseyerek bana döndü ardındansa çekilerek yer verdi. Yutkunup içeriye girdim. Hoş değildi. Tanımadığım biriyle aynı ortamda olup hiç bilmediğim konulardan konuşmak... Korkutucuydu.

"Aah bay Yang. Öncelikle kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Tesisimiz size yardımcı oluyor mu?"

"Hala amacı anlamış değilim."

Alazia •hyuninho•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin