0.6

350 60 92
                                    

Uzun bir aradan sonra oy ve yorum lütfen 🎆
•••

Etrafta dönüp durdum ama ortalıkta hiç kimse yoktu. Seslice nefesimi verdim. İsmini öğrenmeyi gerçekten istemiştim. Bana yaşattığı bu hisler... Gerçek olamayacak kadar güzeldi. Geçmişte saklı, daha önce hissettiğim şeyler gibiydi. Hatırlamıyordum. Anlam veremiyordum. Ama... Ama sevmiştim.

Geri geri gittim ve bana bakan Jisung'la turuncu saçlı çocuğun gördüm. Yüz ifadelerinden ne olduğunu anlayamasam da biraz daha arayamazdım o kişiyi. Bu yüzden yutkundum ve onlara doğru adımladım. Neden burada olduklarını bilmek istiyordum açıkçası. Wangnan da vardı ama gitmişti sanırım.

"Oturup konuşalım mı? Yakınlarda bir kafe var."

Tanımadığım kişilerle bir yere gitmek... Aklıma kötü şeylerin gelmesiyle hemen kafamı iki yana salladım. Belki tuhaf bulmuşlardı bu hareketimi ama reddettiğimi sanmamaları için hemen konuştum. "Olur. Konuşmayı çok isterim."

Bir anda koluma girdiğinde irkildim. Jisung'un cidden utanması yoktu. Çok ani davranabiliyor beni şekilden şekile sokuyordu.

İlerlemeye başladığımızda turuncu saçlı çocukta yanımıza geçip bizimle ilerlemeye başladı. Hala ismini bilmiyordum. Şey sanırım otururken söylerdi adını.
.
.
.

Adını söylemedi.

Olduğum yerde büzüldüm. Jisung karşıma geçmiş telefonuna bakarken yanındaki bana bakıyordu. Siparişlerimizi vermiştik ama bu böyle bir ortamı meşrulaştırmazdı. Konuşma başlatamazdım ben. Çok fazla olurdu benim için. Düşüncesi bile midemi bulandırıyordu ama bana gözünü kırpmadan bakan kişininde konuşmaya hiç niyeti yok gibiydi.

Rahatsızca kıpırdanıp yanımdaki peçeteliği düzelttim. Belkide hemen tam şu an burayı terk etmeli ve onlardan uzaklaşmalıydım. Wangnan da yok ki enerjik olup konuşsun. Üç ölü duruyorduk öyle.

Aklıma gelen şeyle boğazımı temizledim. Evet. Bizzat sormaktansa ortaya bir soru sorup belki durumu toparlayabilirdim. "Ş-şey Wangnan'ı da görmüştüm. O nerede acaba?"

"Muhtemelen şimdiye uçağa binmiştir." Duyduğum şeyle gözlerimi kıprıştırdım. Uçak? Bir yere mi gidiyordu? "Birkaç işi vardı. Bu yüzden ailesinin yanına gitmesi gerekiyordu. Uzun bir süre olmayacak buralarda."

Şey. Sanırım ben... Üzülmüştüm. Yutkundum. Çok cana yakın ve sosyal biri gibi gözükmüştü. Belki... Bir ihtimal belki onunla konuşabilir ve kendimi açarım diye düşünmüştüm. Lakin şimdi yoktu. Kendimi düzeltme şansımı bir kez daha kaybetmiştim.

"Bazı derslerde aynı anfide olacağız. Seungmin ile ise bütün derslerde birliktesiniz. Hoş değil mi? Çok güzel zorbalar seni."

"Ne?"

Şok içinde turunculuya döndüm. Şu an sırıtıyordu. Bir dakika. Ne? Seungmin'di ismi tamam ama zorbalamak? "Şahsi algılama özgüveni düşük olanları ezmek hoşuma gidiyor."

"B-bu..."

"Ay ne güzel anlaştınız siz öyle. Bücürler sizi."

Ağzımı açtım. Geri kapadım ve bana gıcık gıcık bakan Seungmin'e gözümü kıprıştırıp baktım. Ciddi olamazdı ama ciddi gibiydi de. Çok saçmaydı. Derin bir nefes alıp önüme döndüm. Şu an dalga geçiyorlardı. Öyle bir şey mümkün olamaz-

"Ah benim istediğim iki shot espressoluydu." Garsonun yanımıza gelip siparişleri önümüze koyduğunu bile yeni fark etmiştim. Jisung kibarca yanlış olduğunu belirtirken garson mahçup bir ifadeyle önündeki bardağı geri aldı. Bu esnada Seungmin ile göz göze geldik.

Alazia •hyuninho•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin