Giriş

86 10 7
                                    

                                                                                  ★

Yeni bir ev, alışık  olmadığım bir ortam, bana çok yabancı sokaklar ve gecelerini bilmediğim yeni bir şehir. Taşındığımız bu şehir bana çok yabancı. Kırıkkale de güzel bir düzenim vardı ve  İstanbul'a alışmam biraz zaman alacaktı. Doğup büyüdüğüm evden ayrılmak ve bunu düşünmek beni  huzursuz ediyordu. İstanbul çok kalabalık ve karmaşıktı ve  ben kalabalıktan nefret ederim. Bu zamana kadar ki tek çıkış yolum yalnız kalmaktı.

Daha önce buraya hiç gelmemiştik, çünkü gelmek için bir sebebimiz olmamıştı. Yani abimin ve benim sebebimiz olmamıştı. Annem ve babam çok kez gelmişti çünkü burada dükkanları vardı ve düzenli olarak buraya uğruyorlardı. Yani evet, buralardaki gezilecek hiçbir yeri bilmiyordum. Çok umurumda değildi aslında. Gündüzleri dışarı çıkmak pek tercihim değildi. Hava karardıktan, insanlar azaldıktan sonra dışarı çıkmak daha çok hoşuma gidiyordu. Yalnız olmak sevdiğim bir şeydi . Ailemiz hep çalışıyor oldukları için bizimle ilgilenmezlerdi ve biz bu şekilde büyümüştük. Genel olarak bizimle konuşmazlar, fikir danışmazlar ve aldıkları kararları direk olarak söylerlerdi. Bizim fikirlerimiz onların umurlarında olmazdı. Yani biz bu şekilde yalnız büyümüştük.

Bu yüzden yalnız kalmak hep ilk tercihim olmuştu. Sorunlarımdan yalnız kalarak uzaklaşmak en iyi çözümdü benim için. Tatil günleri bir yerler gezmek istesem genelde havanın kararmasını bekler o şekilde çıkardım. Bazen arkadaşlarımla ama genelde tek dolaşırım. Acaba burada geceleri alışık olduğum gibi yalnız mı geçerdi yoksa gündüzleri gibi kalabalık mıydı? Bu şehirle ilgili merak ettiğim tek soru sanırım sadece buydu. Şimdi ise bu tanımadığım, gecelerini bilmediğim şehir e gelmemizin sebebi annemin ve babamın mesleğiydi. Yani bana sadece '' Sima, kızım İstanbul'a taşınıyoruz. Götürmek istediğin eşyaları toplasan iyi olur'' dendi. Babam bir oyuncak fabrikasının sahibiydi, annemde babamın yanında muhasebe işleriyle uğraşıyordu. Aslında çok garip gelmişti fabrikayı bırakıp dükkanın olduğu şehir e gelmek, ama fazla sorgulamadım. Zaten sorgulasam da bir şeyin değişmeyeceğini ve bir şey söylenmeyeceğini biliyordum.

Bu zamana kadarki en büyük ve sanırım tek kaybım ailemdi. Beni, bizi yalnız bırakarak büyütmüşlerdi. Daha doğrusu beni büyüten onlar değil abim Deniz'di. O da yalnız büyümüştü ve benimde o şekilde büyümemem için çabalamıştı. Fakat bunun mümkün olmayacağının o da farkındaydı .O benden daha çok aile yokluğu çekmişti, daha iyi biliyordu aile yokluğunun ne demek olduğunu. benim ağladığımda koşacak bir annem, babam olmasa da bir abim vardı. Abim benim tek ailemdi. Komik bir şekilde Deniz, ona ' abi 'dememi hiçbir zaman istemedi. Ne zaman 'abi' diye seslensem, '' Sima abi değil Deniz. kaç kere daha söylemem gerekiyor. Sevmiyorum şöyle seslenmeni'' diyerek kızardı. Kırıkkale'deki evimiz büyük bir evdi ve bu büyük evde tek mutlu olduğum zamanlar, tek eğlenceli geçen zamanlarım Deniz'le birlikte geçen zamanlarımdı. Annemler olmadığında çok mutluyduk fakat annemler geldiğinde ikimizde sessizleşiyorduk. Yani bu sadece ben küçükken böyleydi. 15 yaşımdan itibaren değişti sanırım.

Babam çok ciddi ve sinirli bir adamdır. Annemde babam gibi ciddi ama babama göre daha sakindir. Ailemiz bize bakmadığı gibi bu zamana kadar hiç karışmadı da. Sanırım bu iyi bir şey. Bilemiyorum. Arkadaşlarım her zaman bunun için ''çok şanslısın Sima '' veya ''keşke benimde böyle bir hayatım olsa'' falan diyorlardı. Her seferinde gülüp geçsem de bu dediklerinin yanlış olduğunu düşünüyordum. Onların aileleriyle ne kadar sorunları olsa da bence aileleriyle sorunlarının olması, ailenin görünmez gibi olmasından daha iyiydi. Ailenle ne kadar sıkıntın olsa da sıkıntılar bir şekilde çözülür, bir şekilde biterdi. Ama ailenle aranda hiçbir şekilde konuşma dahi olmaması daha büyük sıkıntıydı bana göre. Belki de bu çocukça düşüncelerimden biriydi , bilemiyorum. Aile konusunda konuşmak her zaman için kafamı karıştırmıştı. Ne zaman bu konu açılsa aklımda bir dünya soru oluşuyordu. Acaba neden böyle davranıyorlar, onlara layık bir evlat mı değiliz, bizi hiç mi sevmediler. Bu sorular benimle birlikte büyümüştü sanki. 17 yıl boyunca bu sorular aklımdan çıkmamıştı. Bu sorulardan kaçmak, uzaklaşmak için de yalnız kalmayı seçtim her zaman.

Hafta başında annem hesabımıza biraz para yollar, ihtiyaçlarımızı bu gönderdikleri parayla almamızı isterlerdi. Biz bebekken bir bakıcı çağırırlar, biraz büyüdükten sonra geri gönderirlermiş. Bunun sebebi de bizim kendi ayaklarımızın üstünde durmayı erkenden öğrenmemiz lazımmış. Deniz bazen oturup benim hatırlamadığım , küçükken yaptığım yaramazlıkları anlatırdı. Genelde moralim bozuk olduğunda beni güldürmek için anlatır.

Deniz benim için her şeyden, herkesten daha önemliydi. Bana gerçekten sevildiğimi hissettiren tek kişi olmuştu.

Bu zamana kadar hayatımda hiçbir erkeğe yer vermemiştim. Hep bir şüphe olmuştu içimde. Hayatımı bir gece ye benzetiyordum. Karanlık ve yalnız bir gece. Bu gecemde yıldız yoktu. Sadece bir Ay'ım vardı, gecemdeki Ay'ım Deniz'di ve Gecemizde hiçbir yıldıza yer yoktu. Geceme Yıldız olmayı hak edecek birini bulana kadar yalnız bir gece olarak kalacaktım. Bundan bir şikayetim yoktu.
                                                                                  ★

YILDIZLARA BAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin