.

9 1 0
                                    

                                                                                     ★

  Hava yavaştan kararmaya başlamıştı. Deniz'le bütün kolileri yerleştirmiştik ve yapacak başka bir işimiz kalmamıştı. Hızlı bir duşa girmek ve sonrasında hazırlanıp dışarıya çıkmak istiyordum. Burada, İstanbul'da ilk kez dışarıya çıkacaktım. İçimde bir his vardı. Fakat bu içimdeki hissin ne olduğunu bilemiyordum. İçimde bir korku mu vardı acaba? Yoksa bu duygu, heyecan mıydı? Düşünüyorum da , korku veya heyecanlanma duygularını hissetmem için şu anlık bir sebep yoktu sanırım. Ama evet, içimdeki bu duygu korkuydu.
Bir sonraki gün yeni okuluma başlayacaktım ve bunun düşüncesi bile büyük bir korku hissetmemin sebebiydi bana göre.

Korkuyordum, çünkü yalnızlığı seven bir kızdım. Korkuyordum, çünkü insanların bana bakan tuhaf, şüpheci bakışlarından uzak kalmak  istiyordum. Korkuyorum, çünkü genel olarak kendisiyle, sorularıyla, sorunlarıyla baş başa ve yalnız büyüyen, bulduğu her fırsatta kalabalıktan kaçan, insanlarla uğraşmayı sevmeyen, sırf kalabalık olmasın diye dışarıya hava karardıktan sonra çıkan bir kızdım ben.

Ve şimdi de yeni bir okulda, yeni bir ortamda kalabalığın ortasında kalacaktım. Üstelik uzak kalmam gereken birçok sorgulayıcı bakışlar olacaktı.
Bunları düşünmek istemiyordum, bir an önce dışarı çıkmak kafamdaki sorulardan uzaklaşmak istiyordum.

Hazırlanmıştım. Kimseye haber vermeden aşağı kata indim ve dışarıya çıktım. Telefonu açtığımda saat 19.45'i gösteriyordu. Evin bahçesinde babamın korumaları duruyordu, kapı açıldığında hepsi banim olduğum tarafa döndü ve içlerinden biri yanıma geldi. ''İyi akşamlar Sima Hanım. İzin verirseniz sizi biz bırakalım'' dedi. Kafamı hafifçe hayır  der gibi salladım               '' teşekkürler  gerek yok dolaşacağım biraz.'' 

'' Peki efendim nasıl isterseniz, iyi eğlenceler''  dedi ve geri  gitti. 

Bahçe oldukça genişti ve bahçede çok sayıda koruma vardı. Hızlı adımlarla bahçenin kapısına doğru yöneldim...

Burası artık benim alışık olmadığım, tanımadığım yer değil de alışmam, tanımam gereken bir yer olmalıydı. 
Sahil taraflarında dolaşıyordum ama burası hiç tahmin ettiğim gibi değildi. Saat geç olmuştu, hava epey bir kararmıştı fakat hala bir çok kişi dışarıdaydı. Aileler, arkadaş grupları hepsi Sanki hava kararmamış gibi dışarıdalardı. Buna alışık olmadığım için yalnız olacağımı düşünmüştüm. Buradaki insanlarda beni gibi geceyi seviyor olmalıydı.

Biraz dolaştıktan sonra gözlerim yakınlarda bir kafe var mı diye aranırken az uzağımda bir mekanın olduğunu gördüm. Yaklaşık iki dakika yürüdükten sonra kafenin önündeydim, sonundaa.
 İçeriye geçtim ve biraz etrafa bakındım, burası çok dolu değildi ve bu beni oldukça rahatlatmıştı. Sadece az bir sıra vardı fakat bu önemli değildi. 

Etrafa bakınırken bir yandan sıramı gözlüyorum. Önümde iki, arkamda ise üç kişi duruyordu. Gözlerime cam kenarı bir yeri kestirmiş tim. Kahvemi alır almaz oraya oturup, yanımda getirdiğim kitabı okur bu şekilde vakit geçiririm diye düşünürken birden arka tarafımdan gelen ittirilme ile sarsıldım. Arkamdaki çocuklardan biri digerini ittirmiş, ittirilen çocuk bana çarpmıştı. Anlık sinir ile onların olduğu tarafa

"Yavaş olsana" diyerek dönmüştüm.

Çocuklardan ikisi oldukça hareketli görünürken diğeri onlara göre daha sakin duruyordu. Yüzünde şaşkın ama hafif tebessüm ile bana bakıyordu. Gülmemek için kendimi zor tutuyor gibi gibiydi. Hiçbir şey söylemeden tam gözlerime bakıyordu. Ve o anda birden istemsiz bir şekilde
"Ne var? " dedim.
Devam eden tebessümü ile "Af edersin" diye yanıtladı söylediğimi.
"Sıra size geldi " diyerek önümdeki boşluğu işaret etti.

YILDIZLARA BAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin