Bir öfke vardı içimde, tek bir kişiye değildi bu hayatımdaki her şey içindi. Bir el ruhumun buzdan duvarlarına indiriyordu yumruklarını, etrafı kana buluyordu. Tiz bir çığlık geziniyordu zihnimin içinde ve ben buna dur diyemiyordum.
İş hayatımda ilk defa müdürümün karşısında bir hata yüzünden duruyordum. "Levi ile aranızda bir şey mi var?" diye sorduğunda net bir şekilde "Hayır." Diyerek cevap verdim.
Onunla aramda bir şey olması için kendimden vazgeçmem gerekiyordu. Onun yanında durmak için veda ettiğim duygulara geri dönmem gerekiyordu ve ben bunu yapamazdım.
"Basındaki haberleri Levi'ın menajeri sildirdi, kimse kim olduğunu bilmediği için bir problem çıkmayacak ama..." Başını kaldırıp gözündeki gözlükleri çıkarıp bana dikti gözlerini "...ondan uzak durman gerekecek, arkadaş olmanız bir şeyi değiştirmez, bir kere daha haber çıkarsa kimseyi inandıramazsın."
Onu onaylamamın üstüne "Çıkabilirsin" demesiyle odasından çıktım. Kapısı açık olan odasından bana bakan İsabel'e gülümsedim.
"Raven"
Duyduğum sesin sahibine döndü bakışlarım, ajansın giriş kapısında durup bana bakan sarışın adamı gördüğümde elimde olmadan çatıldı kaşlarım.
"Bay Arlert?"
"Kahve içelim mi? Tabii müsaitsen."
"İzinliyim, içebiliriz." Dediğimde yüzüne gerçek olmadığını bildiğim bir tebessüm yerleştirdi.
Birbirimizi sevdiğimiz söylenemezdi. Buraya da annemin sözüne göre geldiğine adım kadar emindim.
Merdivenlerden inip caddeye çıktıktan sonra hiçbir şey konuşmadan yolun karşısına geçtik, birkaç dakikalık sessiz yürüyüşten sonra bir kafeye oturduk.
"Nasılsın?"
"İyiyim, sorduğunuz için teşekkürler." Dedim yanımıza gelen garsona sipariş vermeden hemen önce.
Garson gittikten sonra bakışlarım ona döndü. "Buraya neden geldiğinizi biliyorum, uzatmanıza gerek yok."
"Düşündüğün şey için gelmedim Raven. Bir iş görüşmesi için New York'taydım. Seni görmek istedim."
Yalancı.
"Ne beni ne de anneni aramıyorsun, nasıl olduğunu bilmek istiyoruz."
"Çalışıyorum, zamanım yok. Babamla bile üç güne bir görüşüyorum."
Babamın adı geçtiğinde çenesi kasıldı, fark ettirmemeye çalışsa da onun adını duymaktan nefret ediyordu.
Önümüze bırakılan bardaklar konuşmayı bölse de gözlerini benden ayırmadı. Karısına benzetmişti kendini iyice.
Fincanı elime alıp dudaklarıma götürdüğüm sırada "Haber olayı ile ilgili ne düşünüyorsun?" diye sordu. Asıl amacını ortaya döküyordu yavaş yavaş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fallen star | levi ackerman
FanfictionHer şey Levi Ackerman'ın çıktığı deplasmanda taraftarının yüzüne top atmasıyla başlamıştı. ''Further apart, the closer that we are I'll keep you far away, from me like a star Hard not to fall for you, I gave you all my heart'' fallen star by the ne...