ayı ogi

116 16 9
                                    


Keyifli okumalar!

Sağ elimi cebime atıp sessiz ve karanlık sokakta ilerlemeye devam ettim. Islık çaldığımı fark edince kendime küfür savurup ıslığı kestim.
Geçtiğim bir mahallede çocuklar sokakta oyun oynuyorlardı. Burası bizim sokağın iki sokak aşağısında kalıyordu.
Bizim çocukluğumuzda sokaklar daha kalabalıktı, şimdi ise üç dört sokağı toplasan on beş çocuk yoktu dışarıda.

"Ayı ogi abi!" diye bağıran küçük kızla irkildim. "Prenses!" o'nun sesini duyunca daha çok şaşırdım. Ne işi vardı burada? Arkamı döndüğümde, sarı ve kıvırcık saçları olan küçük bir kızı kucağına alıp saçlarını öptüğünü gördüm.

"Ayı ogi sen kaç gündür neredesin? Ben sana küs oldum." diyerek kollarını göğsünde buluşturdu. Ayı ogi mi? Çok yaratıcı.
"Prensesim, işlerim vardı. Özür dilerim" Üzerinde ki siyah gömleği ve pantolonu, bir elinde ki tespihi ve ülkücü bıyıkları onu sert ve ciddi gösteriyordu. Kucağında ki kız ise pembe elbisesi, sarı saçları ve beyaz kurdele tokasıyla gerçekten bir prenses gibiydi. Kurtçukların reisine bak sen, onlarca insana sözünü dinletirken küçücük kızın karşısında özür diliyordu.
Yufka yüreği çocukluğumuzda kalmış sanıyordum, meğerse çocuklara da kalmış.

Ayağıma değen topla kendime geldim. Çok izlemiştim onları. "abi topu atar mısın?" seslenen çocuklara baktıktan sonra, topu birkaç kere ayağımda sektirip onlara gönderdim. Taş koyarak oluşturdukları kaleden geçmişti. Onlar sevinerek sesler çıkarmaya başladığında gülüp onlara göz kırptım. Çocukların böyle en ufak şeye mutlu olmaları beni mutlu ediyordu.

"Özgür?" Ogedayın yanımdan gelen sesiyle ona döndüm. Kucağında ki kızı göremeyince arkasına değdi gözlerim, kız kendi arkadaşlarıyla barbie oynamaya devam ediyordu.
"Ayı ogi?" dedim alayla gülerken.
Kafasını iki yana sallayıp güldü.

"Ne yapıyorsun burada?" dediğinde omuz silktim.
"Evime giden yol buradan geçiyor ya hani" diyerek ilerlemeye başladım. Peşimden geliyordu.  Onun üstünde ki şık gömleğe ve kendi üstümde ki sweat ve şorta baktım. Kasıntı olmaya ne gerek vardı, rahat giyinmek varken.

"Dev-Genç'e üye olmuşsunuz" dediğinde durup ona baktım. O nereden biliyordu?

Denizlerle gidip başkanla tanışıp üyeliğimizi yapmıştık. Başkanla çok iyi anlaşmıştık, 30lu yaşların başındaydı. Ankara'da kalsaydım orada ki birliğin başkanı ben olacaktım. Oranın başkanı Berat abiden sonra benim sözüm geçerdi, kendimi hep davama vermiştim. Gençler için, ülkem için ve en önemlisi Atatürk için. 

"Evet. Nereden haberin oldu?" derken yürümeye devam ettim. İlk defa kavga etmeden, bağırıp çağırmadan bir diyalog içine girmiştik. Birazdan sinirlenip bir iki yumruk atardım kesin.

"Reislerin her şeyden haberi olur. O üniversitede benden habersiz sinek bile uçamaz" dedikten sonra sigara paketini çıkardı.

"yarrağımın reisi" dedim sinirle. Yine bozmuştu sinirimi. Ondan habersiz sinek bile uçamazmış. O zaman bizde haber vererek alırız reisin canını.

Sigara paketini bana uzattığında almadım. Derin bir nefes alıp paketi geri cebine koydu.
"Bana boş yere tavır alıyorsun Özgür" Dediğinde daha da sinirlendim. Sinir hastalığım vardı ama bu adama sinir olmak için hastalığa gerek yoktu. Varlığı bile can sıkıcı.

"Kes sesini Ogeday. Siktir önden git evine, akşam akşam tepemi attırma" dedim dişlerimi sıkarak. 
"Ben mi sıktım lan abine? Siktir git kime bu tavrı yapıyorsan veya kimden ne intikam alacaksan al ama ben bir şey yapmadım. Abine sıkan ben değilim, bunu çok iyi biliyorsun." Derken elini koluma atmıştı. Sinirle kolunu tutup ters çevirdim ve onu duvara yasladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DAVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin