"Gerçekten nereye gidiyoruz hyung?"
Taehyung okuldan sonra buluşmak için beni okulun yakınındaki parka çağırmıştı. Evdeki işlerimi halledip üzerimi değiştirip anneme haber vermiş sonra yola koyulmuştum. Anneme haber verdiğimde yüzünde oluşan şaşkınlığı görülmeye değerdi.
"Annecim, arkadaşımla buluşacağım. Akşam yemeğine bekleme. Ye olur mu?" diye sordum kapının önünde. Salonda oturduğu koltuktan bana şaşkınlıkla karışık mutlulukla baktı.
"Arkadaşın mı?" diyip hızla yanıma geldi.
"Kız mı? Adı ne?"
Sorduğu sorulara hayretle ağzımı açarken güldüm.
"Tabii ki kız değil anne. Adı Taehyung." dedim ayakkabılarımı giyerken.
"Serseri mi? Seni işlerine alet etmiyordur değil mi?" Sorduğu sorular yaşadıklarına göre mantıklıydı. Ona kızmıyordum.
"Serseri biri değil annecim. Lütfen endişelenme." dedim sonunda ayağa kalkıp önünde dikildim. Yanağından öptüm ve gülümsedim.
"Görüşürüz."
"Geç kalma. Yoksa terlik yersin." dediklerine gülerken merdivenleri adımladım.
"Tamam tamam."
Sonunda kapıyı kapatmıştı. Elimdeki kulaklığımı kafama yerleştirdim ve telefonumdan sevdiğim şarkılardan birini açmıştım. Binadan çıkıp caddede yürümeye başladım. İlk bahar ve yazın getirdiği güzel hava şiddetli şekilde yüzüme eserken yol kenarlarında evlerin duvarlarında açan yasemin çiçeklerinin kokusunu içime çektim.
Sonunda parka vardığımda gözlerim onu aradı. Çocuklar büyük ağaçların gölge yaptığı parkta koşturarak oyun oynuyorlardı. En sonunda onu gördüm. Parkın kenarında duvara yaslanmış çocukları seyrediyordu. Onlara çarpmadan geçmek zordu. En sonunda o da beni gördüğünde gülümsedi ve yaslandığı duvardan ayrıldı.
"Naber?" diye sordu elini uzatırken. Toklaşmayı pek beceremezdim. Bir ona bir eline baktım. Ona dokunma düşüncesi bile beni gererken şu an elinin havada kalması beni daha çok geriyordu. Onu daha çok bekletmemek için eline vurdum ve sıkıp hızla bıraktım. Yaptığım saçma harekete gülerken elini indirdi.
"Hadi gidelim o zaman."
"Nereye gideceğiz hyung?"
"Güzel bir yere."
Her şey böyle başladı. Neredeyse yarım saattir yürüyorduk. Gideceğimiz yer bu kadar uzaksa neden bi otobüse veya minibüse binmemiştik ki? Sorduğum soruyu duymadı ya da durmamazlıktan geldi.
"Hyung. Yarım saattir yürüyoruz. Nereye götürüyorsun beni?"
"Amma mızmızlandın çocuk. Buraya gelmeye alışsan iyi olur. Geldik zaten." dedi eliyle dükkanı gösterirken. Dükkanın tabelasında "JİN'İN YERİ" yazıyordu. Taehyung içeriye göz gezdirdikten sonra gülümseyerek kapıyı açtı.
"Hadi gel." dedi ve içeri girdi.
İçerisi normal bir lokanta gibiydi. Sade masalar, bir kaç müşteri ve bu sıcakta içeriyi bir nebze olsun serinletecek, gürültüyle dönen vantilatör. Taehyung kasaya doğru yürürken onu takip ettim. Kasa boştu. Taehyung mermerin üzerinde duran küçük zile bastığında içeriyi tiz bir ses kapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVİOR || Taekook
Fiksi Penggemar"Geleceğin olduğumu bildiğin için bana geçmişini öğrettin..."