1

224 37 191
                                    

Erzen'in beklenmedik anlarda çıkan bazı garip davranışları vardı: Mesela yolda yürürken bir anda karşınıza çıkabilir, uzun uzun yüzünüze bakabilir ve "Bugün karşıdan karşıya geçerken dikkatli ol." diyebilirdi. Sonra size nedenini sorma fırsatı bırakmadan ortadan kaybolur, sanki daha fazlasını sorarsanız bir yerlerden bir şeyler eksilirmiş gibi daha da fazla etrafınızda görünmezdi. Ya da yemekhaneye gittiğinizde ve bir yemek alacağınız sırada, bir anda ensenizde biter ve sessizce "O yemeği alma." derdi. Arkanızı döndüğünüzde ise ışınlanmış gibi yine kayıplara karışırdı. Sırf bu davranışları o kadar insanı korkutmuştu ki, bazen onun gerçekten okulda bir öğrenci mi yoksa öğrencilerin arasına karışmış bir cin mi olduğu konusu ortaya atılır, bu da insanların omurgasında bir ürpertiye neden olurdu. Şu ana kadarki tek dayanakları ise kimsenin ortadan kaybolmaması veya ölmemesiydi. Eğer böyle bir durum yaşanırsa ilk şüphelinin kim olacağı ise açıkça ortadaydı.

Öğrencilerden bahsetmiyorum bile, öğretmenler ve müdür de bu konu hakkında oldukça çaresizdi.

"Erzen, biliyorum bazı konularda insanları uyarmayı yıllardır seviyorsun ama... Artık sence de bunu durdurmanın zamanı gelmedi mi? On birinci sınıf oldun, notların her zaman 45'ten yukarısını görmüyor ve üstüne üstlük matematiğin ve fenin çok iyiymiş gibi gidip sayısal seçtin. İnsanlarla uğraşmayı bırakıp sence de derslere odaklanmanın tam zamanı değil mi?"

Matematik öğretmeni, sanki bir günde on yaş yaşlanmış gibi hissederek eliyle şakağını ovuşturdu ve önünde oturarak onu dikkatle dinleyen gence baktı. Genç de sanki dediklerine katılıyormuş gibi hızlıca başını salladı. Oldukça itaatkâr bir görünüm sergiliyordu, ki bu Matematik öğretmenin aslında aşina olduğu bir duruştu.

Bu gencin okul kurallarına karşı geldiği söylenemezdi. Aksine, her derse zamanında girerdi ve derslerde de uyumaz, dersleri dikkatle dinlerdi. Bu yüzden dokuzuncu sınıfta ilk yazılı yapıldığı dönem öğretmenler bu gençten oldukça umutluydu, bu kadar dikkatli bir şekilde dersi dinleyen kişinin notlarının kötü olacağını kimse düşünmemişti.

Ancak hepsi çıkan sonuçlara baktığında, kafalarından kaynar su döküldüğünü hissederek uzun bir süre sessiz kalmıştı.

Matematik öğretmeni, o zamanlar kağıtların değişip değişmediğini düşünen öğretmenleri hâlâ hatırlıyordu. Hatta Fizik öğretmeni dikkatle yanına gelip, "Hocam," demişti. "Erzen'in notları... yanlış isim falan mı yazdı acaba kendisi? Sordunuz mu?"

Sormaz olur muydu? Matematik öğretmeni, şu ankinden biraz daha kısa ve zayıf Erzen'e aynı soruyu sormuş, ancak bu çocuk aynı itaatkâr duruşla otururken, "Hepsini kendim cevapladım." demişti. Şaşkın bakışları, 'Beni bunu sormak için mi çağırdınız?' der gibi biraz şikayetçiydi. "Hocam, ben asla kopya çekmem. Eğer çekersem karma bana sonrasında daha kötü bir olay yaşatabilir. Bu yüzden şu zamana kadar her zaman soruları kendim cevapladım ve asla başkasından bakmadım..."

Bunu o kadar ciddiyetle söylemişti ki, Matematik öğretmeni ilk başlarda kopya çekmeyen bir öğrencinin varlığına pek inanmadığı için çok bir şey söylememişti. Ancak yıllar geçtikçe ve bu kişinin notları her zaman aynı şeklini koruduğunda, sonunda bu gencin aslında gerçekten de o zamanlar doğruyu söylediğini anlamıştı.

En yüksek notu 45'ti ve o da soruların cevapları verildiği din dersindeydi! Bu genç kopya çekmemeye o kadar kararlıydı ki, öğretmen cevapları verse bile onlara bakmıyordu!

Matematik öğretmeni bunu gördüğü anda kafasında birkaç ipin koptuğunu hissetti. Tüm bedeni şaşkınlık içindeydi ve gencin ciddi bir şekilde dediği 'karma' lafını ağzında çiğneyip yok etme isteğiyle doluydu.

peyk ≡ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin