Berkant, Erzen'in uzattığı ele şaşkın bir bakış attı ve söylediklerini duyduğunda daha da inanılmaz hissetti. Bir an yanlış duyup duymadığını, dün yağmurda çok kalıp hastalandıktan sonra kulaklarının garip sesler mi işittiğini anlayamadı. Belki de ateşi o anlayamadan çok fazla yükselmişti, bu yüzden karşısındaki kişi aslında karşısında değildi ve görüp duyduğu her şey bir halüsinasyondu.
Ancak Berkant, bir halüsinasyonda bile böyle garip görünüşlü bir genci göreceğini sanmıyordu. Bu yüzden bir şaşkınlık içinde ona uzatılan eli tuttu, kendisinden açıkça daha ince eklemlere sahip parmakların aslında pek de güç içermediğini gördüğünde ise çok fazla güç uygulamaya cesaret edemedi, sanki Erzen'in yardımıyla kalkıyormuş gibi göstermek için çabaladı ve sonunda ayağa kalktığında, bakışları bir an kendisinden daha kısa olan kişide kaldı. Kafası zaman geçtikçe daha da karıştı.
Bu kişi onunla arkadaş falan mı olmak istiyordu? Berkant'ın arkadaş edinmekle ilgili hiçbir sorunu yoktu ancak bu kişi davranışları ve görünüşü gereğiyle... oldukça garip sayılırdı. Berkant, teneffüs boyunca Erzen'i arkadan takip etmişti ve bir kızla konuştuğunu açıkça görmüştü. Kızın şok dolu bakışlarına bakılırsa, ona da Berkant'a dün söylediği gibi bir şey söylemiş olmalıydı.
Doğal olarak o kıza ne dediğini soramaz, hiç tanışmadığı kızın yanına da gidip ne söylediğini öğrenemezdi. Berkant, o an ne yapacağını gerçekten de bilmediğini fark etti. Onun dün söylediklerine inansa çok saf, inanmadığını söylerse de fazla salak olmaz mıydı? Sonuçta, eğer o bisikletten kazara onu düşüren anlık duraklama olmasaydı, şu anda burada bile duruyor olmazdı.
Berkant, bu yüzden Erzen'e bakarken onu reddetmedi. Başını salladı ve "Olur." dedi. "Ama evimiz farklı yönlerdeyse boşuna beraber gitmiş olmaz mıyız? Ve bugün evde bir işim var, çok fazla dışarıda kalamam."
Evde işin mi var? Erzen, Berkant'ın yalan söylüyormuş gibi görünmeyen bakışlarına baktı ve biraz kafası karıştı. Belli ki Hayrettin ondan yardım istediğinde reddetmemişti, bu bolca zamanı olduğu anlamına gelmez miydi?
Yani, bu kişi ona yalan mı söylüyordu?
Erzen, davranışının çok mu ani olduğunu düşünürken kafasının karıştığını hissetti. İnsanlarla iletişimi çok azdı, neredeyse hiç denecek kadar azdı hem de, bu yüzden Berkant'ın yalan söylediğini bilmesine rağmen bir şey diyemedi. Sadece neden ona yalan söylediğini merak etti.
Onu da mı ucube olduğunu düşünüyor ancak sırf dün ona, onu kurtaran sözler söylediği için tolerans gösteriyordu? Bu şekilde biraz da olsa neden ona yalan söylediği anlaşılabilirdi. Erzen, normal insanların çoktan ona olan tutumuna alıştığı için bunu düşünürken pek bir şey hissetmedi. Sadece Berkant'a biraz daha acıdı.
İki gün art arda ölüm tehlikesi geçiren birisi kesinlikle normal insanlar arasında bile en şanssızıydı. Öyle bir şanssızlıktı ki, istemediği insanla yan yana eve gitmeye bile razı oluyordu.
"Evin ana yolun karşısında değil mi?" Erzen, düşüncelerinden sıyrılarak başını kaldırdı ve Berkant'a baktı. Ses tonu her zamanki gibi umursamazdı. "Benim evim de o yol üstünde. Beraber gitmemiz sorun olmaz." Bir an duraksadı, kaşları çatıldı. "Yanında kahverengi saçlı arkadaşın da gelsin. Bugün onun için kötü bir gün. Başkalarının peşine takılmaması onun için en iyisi."
Sonra başını salladı, "B sınıfının önünde buluşuruz," diyerek arkasını döndü ve çoktan boşalmış bahçeyi zayıf vücuduna tezat bir hızlılıkta geçti. Öyle ki, Berkant onun arkasından şok olmuş bir şekilde bakarken hâlâ ağacın gövdesinin yanında duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
peyk ≡ bxb
Short StoryErzen'in küçüklüğünden beri geleceğin bir kısmını görebilme gücü vardı ve kahraman olma düşüncesinin getirdiği çocukluk aklıyla herkesi kurtarmak için yıllar boyunca çabalaması onun için boşuna bir uğraş değildi. Eğer suçlamanız gereken bir şey olsa...