Minik bir not:
Önceki bölümlerin birinde bahsini ettiğim gibi olmayacak. Yani bölümleri tek başıma yazmaya devam edeceğim. Ve lütfen sonunu bekleyin, okuyan herkese teşekkürler şimdiden♡Sevgilim,
Bugün uyandığım gibi karşıya doğru baktım, duvara asılı takvimdeki tarih suratıma sert bir tokat misali çarptı. Yüz üstü suya düşmüş kadar acıdı canım. Altı ay. Sen gideli tam tamına altı ay olmuş. Üzerime öyle huzursuz bir hüzün çöktü ki mideme kadar ulaştı bu lanet. Hafif bir bulantı da değildi. Seni endişelendirmek değil amacım fakat o gün yaklaşık on kez kustum. Hastayım, dedim görenlere. Hastayım dedim ki gözyaşlarımı fiziksel acıma yorsunlar.
Ruhumda sen henüz yeni gitmişken küçük bir filiz halinde olan ve topuğumla ezip öldürdüğümü sandığım acımı görmesinler dedim. Sensizlik çekiyorum diye ağladığımı öğrenmesinler. Onlara senin en yumuşak yastıktan bile daha rahat ellerini saçımda hissedememenin verdiği buruk hissi ne yapsam ne etsem anlatamazdım ki. Gece vakti ateşim çıktığında ve yatağımın sağına bakıp da seni göremediğimde, alnımda ılık elinin olmadığını fark ettiğimde ve en berbatı da yüzündeki tatlı "merak etme hemen iyileşeceksin" diyen o tatlı ve sana yemin ederim yaratılmışların hepsininkinden daha güzel olan o tebessümü görmediğimde öleceğim zannettim.
Kahroldum... Minik bir tebessümden yoksunken insan böyle acınası gözüküyor işte.
O tebessümü hemen şu an bir kez daha görebilmek için veremeyeceğim şey yok. Hiçbir şeyim yoksa bile hiçbir şeyimi verirdim. Yeter ki tam şimdi görebileyim o tebessümü. Ama bunu da kimse anlamazdı bu yüzden hastayım dedim işte. Aslına bakarsan yalan da değildi. Yoksun diye midemdeki kelebekler hastalandı. Aralarında ümit dolu ve neşeyle kanat çırpanları çok şükür ki hâlâ var. En koyu karanlıktan bile korkmayan birileri her zaman vardır zira.
Benim mavi küçük kelebeklerimden de çoğu ismini sayıklayarak huşuyla uyuyorlar. Lakin bazılarının bünyesi benimki gibi zayıf ve dayanamıyorlar. Senin dokunuşların, bakışların, sesin kısacası yanımdaki varlığın onların tek besin kaynağı en nihayetinde. Senden yoksun kalırlarsa elbet hastalanırlar. Bu yüzden arada onlara uzanıp fısıldıyorum varlığını. Bazıları tekrardan yorgunca kanatlarını açmaya çabalıyorlar, bazıları bunu dememi bekliyor gibi anında uyanıyorlar bazıları ise hep ölü gibiler. Ölü gibi olan kısım uzun süredir bana sıkıntı veriyor. İçimdeki boşluğa kötü bir şeylerin olacağına dair boğucu hisler atıyorlar. Umarım yanılıyorlardır.
Canım sevgilim... Söyle bana her tanem sen sürgündesin de ben değil miyim? Kuş uçsa kanadının çırpışının arasında ismin yankılanıyor. Bunu duyabiliyorum. Nehir akıyor, balıklar konuşamasa bile bir ses "Soojin" diye haykırıyor. Kahve içiyorum, köpükler isminin harflerini diziyor. Görüyorum. Çiçekler "Soojin" diye kokuyorlar. Menekşe hiç kokmazdı mesela. Ama sen gittin gideli kendini sen bellemiş Soojin'im. Kendini sen zannediyor. Soruyorum hep: "Menekşe bunu neden yapıyorsun?" aynı nezaketle cevap veriyor: "Sen daha fazla bu özlemde kavrulma, eğer incinirsen bana su veremezsin bir daha. Nefes almamın sebebi sensin." diyor.
Söylesene Soojin'im ben bu menekşeye nasıl kızayım sen gibi kokuyor diye? Onun tek istediği yaşamak evet ama beni de düşünüyor bir yandan. Seni sevdiğimi biliyor. Ki bilmeseydi boğardım onu. Yapardım bunu. Sana olan 'sevgim'den çiçek bile boğardım.
Kızıyorsun değil mi? Bizimkisi sevgi diyorsun fakat seninki masum bir sevgiyse bile bende normal olmayan şeyler var. Takıntı? Belki de. Soojin'im acaba kavramlar üzerinde fazla mı kafa yoruyoruz? Belki ben "aşk" kavramını kendi sözlüğümde "aşk" yazdıktan sonra yanına iki nokta koyup iki noktadan hemen sonra da oraya "Soojin" yazsam aşk da güzelleşir. Olamaz mı ki? Olsun n'olursun. Ben istiyorum. Bu yeterli değil mi? Artık aşk demek uç bir duygu demek değil, artık aşk demek Soojin demek.
Kavramlar onlara yüklediğimiz anlamdan başka halt yapamazlar canım benim. Onlar nefes bile alamıyorlar zavallılar. Oysa biz nefes alıyoruz istediğimiz vakit bir şeylerin lügattaki manasından bağımsız olarak özünü değiştirebiliriz. Bir kelama on mana da dökeriz. Kimseler karışamaz. Sen istersen benim sevgime yaklaş istersen soyut bir şekilde varlığını sürdüren beyaz kanatlarım altına sığın. Ben hep aynı yerde seni bekleyeceğim.
Sendense tek ricam kendine dikkat etmen. Zira ne kadar dile getirmek istemesem de bahsini ettiğim bazı kelebeklerin midemdeki boşluğa attığı o kötü şeylerin olacağına dair his beni de işkillendiyor. Belki bilmezsin ama onlar çoğu kez haklı çıktılar. Bari bu kez çıkmasınlar. Yalvarırım, senden tek isteğim kendine dikkat etmen. Bunun için uzaktan dizlerine kapanıyorum.
Ben sevgimizi cam bir fanustaki gül gibi koruyup saklıyorum. Onu özenle suluyorum, dikenlerini öpüyorum. Seni sevdiğimi, sevmenin sana hissettiklerimin milyonda birini bile karşılamadığını ama elimde yeterince kelimenin de olmadığını biliyorsun. Beni sevdiğini de biliyorum. Bir gün bulutlara uçup yılzdızlara konsam bile peşimden gel olur mu?
İmza:
Sevgilin Shu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elveda düşler ülkesi, sevgilim [Sooshu]
RandomMürekkeplere karışmış dudak boyaları, bir ince saç teli ve bir tutam sevgi.