//Keyifli okumalar.
-
Çarpmanın etkisiyle Yoongi'nin başı dönüyordu. Sirenlerin yaklaştığını kulaklarındaki uğultu yüzünden zorlukla duyulabiliyordu. Her şey fazlasıyla baş döndürücüydü. Sol omzundaki ağrı dayanılmazdı, paniğe kapıldığını hissetti. Ancak ayağa kalkmaya çalıştığında yere düşmüştü. Sıcak, kaldırımda tuzluluk ve ağzına dolan kanın tadı metalik ve acıydı. Bilincini korumaya çalışırken tüm vücudu titriyordu. Ve birden karanlık her yeri kapladı ve onun iliklerine kadar ulaştı. Siyaha dönüşüyordu.
Ter içinde uyandı ve omurgasından aşağıya bir ürperti indi. Yine o aptal kabuslardan biriydi gördüğü. Travma sonrası stres yaşayanlar arasında gece terörü yaygındı ve Yoongi bunun canlı kanıtıydı. Gözleri gecenin karanlığına alışırken yatağa oturmaya çalıştı, dijital saate kısa bir bakış attıktan sonra gece uykusunun yine bozulduğunu fark etti. Saat sabahın 4'üydü. Hapları olmadan uyuyamazdı ama daha fazlasını da alamıyordu. Aksi takdirde işe gitmek için zamanında uyanamayacaktı.
Psikoloğu Bayan Kang'ın artık hayatından kaçmamak için kendisine tavsiye ettiği gibi son zamanlarda müzikle ilgili yapacak şeyler arıyordu. Son birkaç aydır sol omzundaki hareketliliği yeniden kazanmak için bazı rehabilitasyon seanslarına katılıyordu, süreç acı verici ve yavaştı. Doktoru ve arkadaşlarının ısrarı ile bir tiyatro şirketinin yönetmeniyle görüşmekten çekinmedi. Zaten Yoongi her ne kadar eğitimini piyanistlik üzerine almış olsa dahi bunun yanında da bir yapımcıydı ve özgeçmişi gayet iyiydi.
Rutininin bir parçası olarak kendine kahvaltı hazırlamak için mutfağa gitti. Kendine yavaş bir şekilde sert bir kahve hazırladı. Kahvesiz güne başlayamazdı. Acı ama sıcak bir duygu ağzını işgal ederken donuk bakışlarla karşısındaki duvarı süzüyordu. Bu rutin bir uyanıştı.
O sabah evde oyalandıktan sonra tiyatroya doğru yola çıktı. Trafik her zamankinden daha gürültülüydü. Şans eseri ilaçları onu kontrol altına almıştı ve ona şimdilik biraz zihinsel huzur sağlıyordu.
Hedefine giden yol daha fazla sorun yaşamadan sona erdi. Çok geçmeden kendini şık bir binanın önünde beklerken buldu; ne çok eski, ne de yepyeniydi. Gece sönünce parlayacak olan neon tabelalar girişi süslüyordu. Duvarlar en ünlü temsil ve filmlerden bazılarının posterleriyle süslenmişti; Romeo ve Juliet, Hamlet, Operadaki Hayalet...
Yoongi bir süre onlara bakmayı sürdürürken gözü bir tanesine takıldı. Duvarın ucunda, neredeyse kimsenin göremeyeceği yerde bir piyano konserini duyuran poster vardı. Resimde uzun siyah saçlı, soluk tenli bir erkek vardı. Bu kendisiydi. O kötü hatıra yaşanmadan önce. Ondan sonra hayatı asla eskisi gibi olmamıştı. Tekrar piyano çalmayı denemişti hem de defalarca kez. Ama duygudan yoksundu, sanki ışıltısı kaybolmuştu. Nereye gittiği hakkında hiçbir fikre sahip değildi.
Bir cevap bulamıyordu, belki de günlük hayatında bu kadar zorlanmasının asıl nedeni buydu. Tutkusunu kaybetmişti.
Aniden bir ses düşüncelerini böldü:
"Yoongi!" dedi Mino, arkadaşını selamlamak için koridorda yürürken. "Geldin." gülümserken yanına ulaşmıştı.
"Evet." diye yanıtladı onu.
Mino arkadaşını süzerken gözlerinin altının şiştiğini ve dalgın olduğunu fark edebiliyordu kolaylıkla. "Sana karşı açık olacağım dostum. Evinden çıkman gerektiğini bil. Bir çöküş sarmalının içinde olduğunu biliyorum. Önce sevdiğin her şeyden uzaklaşmaya karar verdin, sonra yavaş yavaş kendini izole ettin, ta ki tamamen yalnız kalana kadar. Artık bunu kendine yapmayı sürdüremezsin." dedi arkadaşına. Sonrasında ekledi: "Böyle devam edemezsin."
Mino, Yoongi'ye mesajında açık ve samimiydi. Ona sevdikleriyle iletişim eksikliği konusundaki endişelerini anlatmıştı pek çok kez. Onun depresyona girdiğini, kendisini önemseyenlerden soyutladığını ve tutkularından uzaklaşmış hissettiğini biliyordu. Devam eden bu durum konusunda endişe duyduğunu ve yönünü değiştirmesi gerektiğini hissettiğini ifade etti tekrar ve tekrar.
Yoongi her ne kadar cesur bir yüz sergilemeye çalışsa da duygusal ve zihinsel olarak iyi durumda olmadığı açıkça belliydi. Özellikle son zamanlarda bu böyleydi.
Mino bunun oldukça farkındaydı. Arkadaşının boş bir ifadeyle duvara, baktığını fark ettiğinde onu takip etti.
Yüksek sesle iç çekti. Sadece Yoongi'ye bakarak içinde bulunduğu melankoli dalgasını okuyabiliyordu. Dikkatini dağıtmak için işe yaramaz bir çabayla konuştu. "Hadi içeri girelim, sana ekibi göstereyim."
Yoongi sessizce başını salladı ve Mino'yu binanın içine kadar takip etti. İçeri girdiklerinde koridorlardaki tozlu atmosferi hissedebiliyordu; bu, eski bir tiyatronun sahne arkasının tipik işaretlerinden biriydi.
Mino'nun üzerinde çalıştığı şirket, beklenen başarıyı elde edemiyordu. Bazı oyunlar planlandığı kadar başarılı olamamıştı. Bu sorunlar kademelerin alt kısmında oldukça belirgindi. Bütçe önemli ölçüde azaltılmıştı.
Pratik odasına girdiklerinde bazı hoparlörlerde çalan müziği duyabiliyorlardı. Dansçılar bir ordu gibi organize olarak bale rutinlerini kusursuz bir şekilde yerine getirmekteydiler. Kuğu Gölü çalışması yapıyorlardı. Çaykovski'nin yumuşak melodisi kulaklarını bir ninni gibi sarmıştı.
Aniden, yüksek bir tökezleme sesiyle uyum bozuldu.
Dansçılardan biri yere düşmüştü.
Mino hızlıca öğrencisinin yanına giderken arkadaşı onu yavaş hareketlerle takip ediyordu. Yerde oturan dansçı ayak bileğini tutuyordu. "Pekala, on dakika mola veriyoruz. Jiyoon sen de bana yardım et."
Söylediğiyle dansçılar salondan dışarı çıktı. Mino diğer öğrencisinin yardımıyla yere düşen genç dansçıyı getirilen sandalyeye oturtmuştu. Mino "Ben ilk yardım çantasını alıp geleceğim. Sen burada kal lütfen." dedi Yoongi'ye ve soyunma odasına doğru gitti. Şimdi koskoca salonda yalnızca iki kişi kalmıştı.
Yoongi yanına ulaştığı çocuğu göz ucuyla süzdü. Beyaz gömleği ve sarı saçlarıyla birlikte bir Yunan tanrısı gibi görünüyordu. Yüzünü kendine doğru saklamıştı. Güldü Yoongi. "Sen kendine dansçı mı diyorsun?"
Bu cümleyi kendisine söyleyen adama döndü. Gözleri galaksiler barındırıyormuş gibi parlıyordu. "Bunu bana mı söylüyorsun, unutulmuş piyanist?"
-
メYoonminle kalınメ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Symphony of Time ⚝
Fanfictionkendimi yok saydığım bu cehennem ve onun bu güzelliği felaket _ "Piyano tuşlarına dokunduğun gibi dokun bana..." ° ° ° Yoonmin♡ xxOxsy & Elisabeth_Holmes