New York'un yeraltı dünyasının karanlık sularında Jimin'in kardeşinin, Jeon Jungkook ile evlenmesine karar verilmiştir. Bu adam bir mafya, bir patron ve mafya standartlarına göre bile bir hilekârdır. Siyah takım elbise ve kravatlarından daha karanlı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Yargıçlar, avukatlar ve politikacıların çalma ruhsatı vardır. Bizim buna ihtiyacımız yok."
Jungkook
Hanni yanıma geldiğinde, kendime biraz viski dolduruyordum. Votka sürahisini alıp büyük bir su bardağının dörtte üçünü içkiyle doldurmasını izledim. Bana bir göz attıktan sonra başka yöne baktı ama dikkatimin üzerinde olduğunu fark ettiğinde bakışlarını tekrar bana çevirdi. "Ne var?"
"Belki bundan sonra alkolikliğini benden saklamaya çalışsan daha iyi olur."
"Derslerime devam etmeme izin verirsen saklarım."
"Güvende olmayı mı tercih edersin yoksa mutlu olmayı mı?"
Sanki çok daha karmaşık bir soruymuş gibi gözlerini kır pıştırdı. "İkisini de sanırım."
"Maalesef öyle bir seçenek yok."
Kısa bir of çekti. "Birçok adamın seni öldürmek istemesi benim suçum değil."
Birçok ifadesi muhtemelen yetersiz kalırdı. "Artık seni de."
Kaşları çatıldı. "Ne?"
"Eşimi de öldürmek isteyecekler," dedim ve ekledim "Muhtemelen önce birkaç kez tecavüz ederler."
Yüzünde hoşnutsuz bir ifade belirdi. "Senin bana yapacağın gibi mi?"
Her nasılsa bunu söyleyeceğini biliyordum. Ona baktım ifadem kayıtsızdı. Bir tutam karamel rengi saçı kulağının arkasına itti. Kahverengi gözlerinde Jimin'inki gibi altın benekler vardı. Rahatsız edici bir şekilde, başka benzerliklerin de olmasını umdum.
"Bana tecavüz etmeyeceğini söylemeyecek misin?"
Sesi sinirli çıkmıştı, tavandan yere kadar uzanan pencerelerden dışarı bakarken içkisini dudaklarına götürdü.
Onunla birlikte manzaraya hayran hayran baktım. "Hayır"
"Neden?"
"Sözlerimi tutmakta pek iyi değilim."
Votkası boğazında kalırken bana kocaman açılmış gözlerle baktı. "Ölüp gideceğim," diye mırıldandı ve ortadan kayboldu.
