SİYAH KURT|B×B|

6.2K 34 40
                                    

Beş gün olmuştu, ben gündür bu ormanda kayıptım. Aslında burada bir haftadır duruyordum ama ilk iki gün elimde haritam vardı ve nereye gittiğini biliyordum, uçup gitmişti sanki. Şuan ise ayaklarım beni nereye götürürse oraya gidiyordum.

Bu kocaman, kapkaranlık ormanda saatlerdir yürüyordum, uyuyacak güvenli bir yer arıyordum çünkü son bir saattir takip edildiğini hissediyordum. Altıncı hislerim kuvvetlidir ve bu koca ormanda beni takip edenin bir insan olması çok düşük bir ihtimal olduğu için, geriye sadece yırtıcı, vahşi hayvanlar kalıyordu. Altıncı hislerimin bu seferlik yanılmasını istedim.

Saat gece üçe geliyordu ve ben iyice korkmaya başlamıştım. Büyük bir kaya görünce, korkunun getirdiği yorgunlukla kendimi oraya bırakıverdim. Kendimi en köşelere çekip, çantamdan yemek için birşeyler çıkarttım. Çantamı iyice karıştırdım ama içinden sadece bir tane ton balığı çıkmıştı. Onunda tarihi geçmişti zaten.

"Herşeyi ayı gibi yemiş miyim ya, açlıktan öleceğim galiba. Bunun da tarihi geçmiş zaten."

Feneri tutup iyice baktığımda, tarihinin geçeli iki gün olduğunu gördüm. Acaba yesem ölür müyüm?

Yapacak hiçbir şey yoktu, ne demiş atalarımız 'aç yatan tok kalkar' şuanlık bu sözü yaşam felsefem yapacaktım. Bulunduğum yere tulumumu serdim ve uyumaya hazırlandım. Uyumadan önce kendimden bahsedeyim.

Benim adım Atalay Kunt AKER, evet babam ağır ülkücü bir insandı rahmetli, gittiği yerde inşallah mutludur. Annem ise hiç bir ideolojiyi savunmazdı o yüzden babamın bana bu ismi koymasına izin vermişti. Her neyse, yirmi beş yaşındaydım ve on dokuz yaşından beri gezmeye merakım vardı. İlk başta yaşadığım şehri daha sonra ise merak ettiğim ve gitmek istediğim yerleri gezmeye başladım. Şuan kaybolup şikayet etsem de gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi çok seviyordum. Mavi gözlü kumral bir çocuktum, dış görünüşüm annemin kopyasıydı. Annemi ve babamı düşünerek uykunun kollarına kendimi bıraktım.

 Annemi ve babamı düşünerek uykunun kollarına kendimi bıraktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sabah, kulağımın hemen yanında hırlama sesiyle uyandım.

"Ne oluyor be sabah sabah."

Gözlerimi açtığımda ise anında geri kapatmıştım çünkü, tam karşımda dişlerini göstererek hırlayan, gece siyahı kürklü, güneş sarısı gözleri olan bir kurt vardı.

Galiba maceralı yaşamım buraya kadardı, bu kurt beni burada parçalayacak, her yerimi yiyecekti. Beni arayacaklardı ama hiçbir yerde bulamayınca aramayı bırakıp, zavallı, yaşlı, biricik anneme öldüğümü söyleyeceklerdi. Kalp hastalığı olan kadın, kocasının ölümünden sonra ilk ve son oğlunun da ölümüne kaldıramayıp oracıkta can verecekti. ALLAH KORUSUN.
Son akıl kırıntılarımla düşünmeye çalıştım ama yok olmuyordu. Aç ayı oynamaz sonuçta, atalarımızın sözü de yalan olmuştu. Hem insan normal boyuttaki bir kurttan bile korkarken benim karşımda, iki katım olan bir kurt vardı. Elimle tulumumun içini yokladım belki yararıma birşey çıkar diye ve elime değen tabancamla sırıttım ve gözlerimi açtım. Silahı kurda doğrulttum ve bağırdım:

KISA HİKÂYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin