Bölüm 1

14 4 0
                                    

İstekayla son kalan siyah topa nişan aldım ve... İşte bu. Siyah top delikteydi. Ben kazanmıştım, hem de büyük bir farkla. Doğrulurken yüzümde büyük bir gülümseme olduğuna emindim. İstekayı masanın üzerine attım ve, "Ben kazandım." dedim.

"Öyle oldu." dedi o da benim ki gibi sarı olan, uzun saçlarını geriye atarak. Benden daha yavaş bir şekilde istekayı masanın kenarına bıraktı ve çıkışa doğru yürümeye başladı. Yanımdan geçerken, "Boynuz kulağı geçermiş." dediğini duymuştum.

"Hadi ama Berrak!" diye bağırdım arkasından. Sonra bende çıkışa yürümeye başladım. Kapıdan çıktığım anda gülümsememin hala yüzümde olduğuna emindim. "Borcunu ödemek zorundasın!" Sesim kulaklarıma hissettiğimden daha sevinçli gelmişti.

O yürümeye devam ederken arkasını döndü ve bana seslendi. "Ben borcumu her zaman öderim. Bunu en iyi sen biliyorsun Melek."

Elimde anahtarla evin kapısına yaklaşırken duyduğum sesle duraksadım. "Bakar mısınız?" Arkamı döndüğümde postacıyla göz göze geldim. 

"Buyurun?"

"Azra Kaya burada mı oturuyor acaba?"

"Ben oluyorum."

Postacı elindeki zarfların en üstündekini bana uzattı. "Postanız var." Adamın elindeki mektubu dikkatlice aldım. Gösterdiği yere imza attıktan sonra mektubu inceledim. Üzerinde sadece benim adım ve adresim yazıyordu. Adama sormak için kafamı kaldırdım ama çoktan ortadan kaybolmuştu.

Babam, Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı çalışan özel bir ajandı. Bu nedenle bitirdiği her özel görevden sonra şehir değiştirirdik. Bu eve taşınalı ise iki gün olmuştu. Babamın, görevinden dolayı yeni bir yere taşındığımızda geçmişimi tamamen unutmam hakkında katı bir kuralı vardı. Şimdiye kadar bu kurala harfiyen uymuş ve taşındığımız her yeni şehirde geçmişimi silip yeni bir hayata başlamıştım. Ama yaşadığım büyük olaydan sonra babamın özel görevi bittiği halde şehir değiştirememiştik ama ben yine de tanıdığım herkesle bağlantımı kesmek zorunda kalmıştım. Kimseye gittiğim  yeri de söylememiştim o nedenle bu isimsiz mektup tanıdığım birinden olamazdı. Bu eve taşınalı ise iki gün olmuşken gönderen kişinin adresimi bulabilmesi beni zarfın içindeki şeye dair iyice meraklandırmıştı. 

Çantamı askıya astıktan sonra koltuğa oturdum ve isimsiz zarfı tekrardan inceledim. Dışarıdan bakıldığında gönderen kişiye dair hiçbir ipucu yoktu. Zarfın kenarını yırttım ve içindeki kağıdı çıkardım. 

'Annen seni korumak için öldü.'

A4 kağıdına bilgisayar çıktısıyla alınmış yazı, oturmama rağmen dünyamın ayaklarımın altından kaymasına sebep olmuştu. Bu bildiğim bütün doğrulara tersti. Beni on yedi yıldır büyüten babamın anlattıklarına göre annem denilen kadın, ben daha karnındayken beni istememiş ve ben doğar doğmaz bana olan sorumluluğu altında ezilip intihar etmişti. Bu mektupta yazanlar, on yedi yıldır tutunduğum gerçeklerin temelini sarsmıştı.

Yaşadığım şoktan kurtulup kendime geldiğimde elimden ne zaman düştüğünü anlamadığım kağıdı yerden aldım ve zarfın içine geri koydum. Deliğe giren anahtar sesini duyduğumda ise aceleyle odama koşturdum ve babamın görmemesi için zarfı kıyafet dolabımın en arkasına sakladım. Babamın bunu görmemesi lazımdı. Üzerinde sonra düşünmeye karar verdim ve derin bir nefes alarak babamı karşılamaya kapıya gittim. 

Ben salona ulaştığımda kapıdan içeri giren babamın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "Prensesim."

"Babacığım." dedim ben de ona gülümseyip kocaman sarılırken. Yüzümdeki dehşet ifadesini fark etmemesini umuyordum. "Hoş geldin."

KAN VE GÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin