Bölüm 2

9 3 0
                                    

Kantinde yaşanan tatsız olaydan sonra Mert yine centilmenlikle ilgili bir ton laf söyleyerek kahvesini bana vermişti. Neyse ki gün içinde o rahatsız edici adamı bir daha görmemiştim ve gün, sorunsuz bir şekilde bitmişti.

Son ders de biterken Mert yine başını sırasından kaldırdı ve "Sonunda bu günü de bitirdik." dedi. 

"Aslında ben bitirdim. Sen daha çok masanla gereğinden fazla bir münasebet içindeydin." Neden bilmiyordum ama içimden sürekli Mert'e takılmak geliyordu. 

"Bak Papatya. Bu sınıfa yeni geldiğin için bilmiyor olabilirsin ama ben ve masam arasındaki ilişki kopmaz bir bağ ilişkisidir. Buna hiç kimsenin laf söylemeye hakkı yoktur. Ama sen yeni olduğun için bir kereliğine bu saygısızlığını görmezden gelebilirim.

"Sabahtan beri centilmenlik hakkında atıp tuttuktan sonra bu yaptığın takdire şayan gerçekten. Hadi şimdi kalk da evimize gidelim."

Söylediğim şey çok şaşırtıcıymışçasına bana bakan Mert'le göz göze geldik. "Ne? Ev mi? Kulaklarım bunu duymamış olsun Papatya."

"Sanırım senin başka planların var."

"Okuldan sonra biraz takılırız diye düşünmüştüm."

"Takılmak derken neyi kast ettiğini bilmiyorum ama benim şu anda tek istediğim eve gidip biraz dinlenmek."

"Benim hakkımda nasıl düşüncelerin var senin öyle?" Mert sanki az önce 'takılmak' kelimesini kullanan kendisi değilmiş gibi ellerini göğsünün üstünde birleştirdi ve benden uzaklaştı. "Sadece kafeye gidip bir şeyler içeriz diye düşünmüştüm. Ah be Papatya... Beni satıyorsun demek."

"Satmak demeyelim de... Sadece aramızda bir şeyler içecek kadar samimiyet oluştuğunu düşünmüyorum."

"Ah!" Mert, söylediklerim onu yaralamışçasına elini kalbinin üzerine götürdü. "Bu acıttı be Papatya. Bugün gelecekteki güzel ilişkimizin ilk günü olabilirdi. Ama sen bu çocuğu zalimce reddettin. Bu günü asla unutmayacağım."

Mert mazlum rolüne devam ederken ben çantamı aldım ve ayağa kalkıp geçebilmem için onu da kaldıracak şekilde dürttüm. Onu daha fazla umursamadığımı gören Mert büründüğü rolden çıktı ve ayağa kalkıp benimle beraber okulun çıkışına doğru yürüdü. 

Çıkışa kadar yine hakkımda bir şeyler öğrenmek istercesine sorularına devam etti. 

Okulun ana kapısına geldiğimizde Mert'e döndüm. Benim ona dönmemle sustu ve soran gözlerle bana baktı. "Sanırım burada ayrılıyoruz. Bugün kahve- kahveler için teşekkür ederim. Ve bana gün boyunca eşlik ettiğin için de."

"Vay be Papatya." Mert bana duygulanmış gibi bakıyordu. "Gün boyu devam eden egomu yaralama çabalarından sonra bu teşekkürü duymak yaralanmış ruhuma çok iyi geldi."

"Olayı dramatikleştirme." dedim yüzümü buruşturarak. "Tamam birazcık ters davranmış olabilirim ama sen ve gereksiz özgüvenin bunu hak ettiler. Neyse. Görüşmek üzere." 

Ben arkamı dönüp giderken Mert'in yüksek sesli kahkahasını duydum. Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamayarak eve doğru yürüdüm. 

Akşam olduğunda çoktan dinlenmiş ve ders tekrarımı bitirmiş bir şekilde odamdan çıktım. "Baba?" Evin içinde gezindim ama babam hala gelmemişti. Büyük ihtimalle işi uzadı diye düşünürken markete gittiğime dair bir mesaj attım ve cüzdanımla ceketimi alıp evden çıktım.

Kulaklığımı takmış bir şekilde markete doğru yürürken sokaklar karanlık ve sessizdi. Belirli bir uzaklıkla dizilmiş sokak lambaları caddeyi yeteri kadar aydınlatmıyordu. Zaten koca caddede sadece ben ve önümde kapüşonlusunu başına geçirmiş hızlı adımlarla yürüyen bir çocuk vardı. Çocuk ellerini cebine sokmuş yürürken yan sokaktan hızlıca çıkan iki takım elbiseli adam yanımdan geçerek çocuğa doğru yaklaşmaya başladılar. İçimden bir ses alarm verirken kulaklıklarımı çıkardım ve dikkatimi önümdeki kişilere verdim.

KAN VE GÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin