Neden çoğu insan kaçardı korkularından? Neden hemen pes ederlerdi? Neden hemen umutsuzluğa kapılırdı? Neden başkaları için kendilerini feda ederlerdi? Neden tek bir kişi için herkesi karşına alırdı? Bunların hepsinin sebebi hayatın bizim önümüze serdiği sınavlardı. Bazıları daha bu engelleri gördüğü gibi pes eder,kaçardı. Bazılarına ise engeller zor gelirdi ama her zaman olumlu bakardı. İşte hayat böyleydi sadece yaşamak için yaşar,kendimiz için yaşamayı unutur hale getittirirdi bizi...
15 Ocak 2021
Gözümü açtığım da erken uyandığımı anlamıştım. Gene aynı kâbuslar,aynı ses,aynı görüntü asla zihnimden çıkmıyordu. Hemen komidinin yanında duran bir bardak suyu elim titreye titreye içtim. Tam o esnada Nazlı'nın titrediğini gördüm. Sesi çıkmıyordu, gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Resmen uyku felci geçiriyordu. Hemen bir hışımla yataktan kalktım ve ranzaya çıktım. Nazlı'yı sarsmaya başladım. Tabiiki de etki etmedi. Daha sonrasında sarsmanın tehlikeli olduğunu düşünerek ona sıkıca sarıldım. 1-2 dakika sonra kendine geldi. Sakinleşmesini beklediğim an sordum:-Aynı rüya mı?
-Evet,Aysu gene gene...
Gözlerine baktım ama korku göremedim. Sadece düşünüyordu. Sonra bana bakarak:
-Terlemişsin sende mi kâbus gördün?
-Maalesef.
"-Onu artık-" dediği an sözünü kestim.
-Unutamam Nazlı,unutamam.
-Biliyorum güzelim biliyorum ama farkın da mısın o gittiğinden belli iyice kötüleştin. Çözüm odaklıydın ama artık her şeyden soğumuş gibisin... Sana bir haberim daha var.
-Neymiş bakalım haberin?
-Seni komutan Emre çağıracakmış.
-Ne diye?
-Bizde bilmiyoruz ama galiba durumun hakkında.
Başımı sallayıp ranzadan indim ve üstümü giyinmeye başladım. Nazlı'yı bekledim ve beraber yemekhaneye geçtik. Aldığım birkaç şeyle yemeği yemeye başladım. Asaf ve Kuzey'de sonradan yanımıza geldi. Konuşurken çayımı almadığımı farkedip çay almaya gittim. Arkamı döndüğümde Huzeyfe'nin de oturduğunu gördüm. Derin bir sohbete dalmışlardı. Ben gelince hepsi birden sustu. Kuzey bana bakarak:
-"Seni komu-" dediği an Asaf ve Huzeyfe Kuzey'in ayağına vurdu. Kuzey ise Nazlı'ya bakıp;
-"Zaten Nazlı söylemiş ne vuruyorsunuz abi!"
Bunu demesiyle bütün grup Nazlı'ya baktık. Bir saniye,ben az önce kimi gruptan saydım? Neyse... Artık Nazlı'ya imalı imalı şekilde bakıyordum. Hemen gözlerini kaçırdı.
-Evet,biliyorum şimdi gideceğim.
-"Ben de geleyim mi?" Dedi Asaf.
-Gelsen ne yapacaksın? Hemen gider gelirim.
Asaf tamam anlamında başını salladı. Hızlı adımlarla yola koyuldum. Kimseye belli etmesemde içim içimi kemiriyordu. "Acaba ne diyecekti?"diye düşünmeden edemedim. Kapının girişine geldim. Usulca kapıyı tıktıklayıp içeri girdim. Asker selamı verip hazır olda beklemeye başladım.
-Aysu Parla. Sizi bir konu için buraya çağırdım.
-Dinliyorum komutanım!
-Eğer buraya vatanın için geliyorsanız, duygularınızı da söndürmeniz gerekecek. O yüzden biran önce çırpılmanızı dilerim...Anlaşıldı mı?
-Anlaşıldı komutanım!
-Çıkabilirsin.
Tekrar asker selamı verip kapıdan dışarıya çıktım. Bununla yırttığım için şükrettim. Yavaş yavaş düşünce buhranındayken kolumu biri tuttu. O panikle silahımın kabzasıyla o kişinin suratına geçirdim. Ardından bir inilti... Arkamı dönmemle beraber ağzım açık kaldı.
-Huzeyfe!!!
Siktir! Gerçekten şansım bu kadar yaver giderdi benim.Huzeyfe'nin burnundan deli gibi kanlar akıyordu. O bembeyaz teni kanlara bulanmıştı. Panik olmuştum. Kalbim deli gibi çarpıyordu.
-Huzeyfe,beni duyuyor musun?
Ses gelmedi. Hemen 5 metre ötemizde duran nöbet tutan askerlere baktım.
-Yardım edin, Yardım edin!
Hemen gördükleri gibi koşmaya başladılar. Huzeyfe'yi kollarından tutup hızlıca revire doğru götürdüler. Arkalarından gittim. Revire gittiklerinde kapıyı kapattılar. Lanet olsun! Gerçekten lanet olsun! Gene birine zarar vermiştim. Derin bir nefes verdim. Sandalyeye oturup beklemeye başladım...
~30 dakika sonra~
Başımı koymuş beklerken revir açıldı. Hemen ayağa kalktım. Hemşireye sordum;-Nasıl?
-Merak etmeyin gayet iyi. Sadece burnu biraz zedelenmiş. Ona baktık,şuan gayet iyi görebilirsiniz.
Teşekkür edip hemşirenin gitmesini bekledim. Kapıyı tıktıklayıp içeri girdim. Bana baktı. Uzun,uzun... Yüzünde asla kin yoktu sadece bana bakıyordu. Yanında ki koltuğa oturdum;
-Direkt konuya gireyim. Özür dilerim.
-Ne için?
Zavallının artık nasıl vurduysam hafıza kaybı başlamıştı...
-Vurdum ya, hani... Kabzayla...
Durduk yere gülmeye başladı. Yazık,beyninde de sıkıntı başlamıştı.
-Önemli değil Aysu. Gerçekten. Bende olsam ani tepkiyle karşılık verirdim sıkıntı yok biraz dinlenirsem geçer.
Gülümsedim. 1-2 dakika sessizlikten sonra bu sessizlikten rahatsızlık duymuştum.
-Şey... Benim gitmem gerek sana geçmiş olsun.
Başını sallayıp gözlerini kapattı. Kapıyı sessizce kapatıp koşar adımlarla koğuşa doğru gittim. Şimdi bizimkilere nasıl açıklayacaktım bu durumu...
=BÖLÜM SONU...=
Umarım hoşunuza giderek okumuşsunuzdur. Diğer bölümlerde gelecektir... İyi okumalar🐢🤍