Üste koyduğum müzikle dinlerseniz sevinirim... iyi okumalar💗
17 Ocak 2021
Sabah hemen bizim grubu ve karşı koğuşumuzda ki Betül,Salih ve Selim'i çağırmışlardı. Hepimiz söylenecek şeyi bekliyorduk ki komutan gelip konuşmaya başladı;-Hepiniz buraya aynı sebep için geldiniz. Bunu hepimiz biliyoruz. Nerede ne olursa olsun vatanınız için yapacağınız her şeyi biliyoruz. Siz buraya şehitlik unvanını almaya geldiniz. Bunu da iyi biliyoruz! Son günlerde acil toplantılar yapma durumunda kaldık. Bu alınan karar ile de aranızdan kendi alanında uzman kişiler seçtik. Konu şu ki İstanbul'a gidiyorsunuz.
Ben dahil herkesin afalladığını hissetmiştim. Şaşırmıştık ama fazlasıyla değil çünkü bundan 1,5 ay önce de Ankara'ya bir grup gitmişti. Komutan Emre devam etti;
-Orada da buradaki gibi üstün başarınızı sergileyeceğinizden eminim. Gece yolculuk başlayacak. Hepinize başarılar!
-SAĞOL!
Yavaş yavaş yürümeye başladık. Gene,yine,yeniden beraberdik. Yine ayrılmamıştık. Bedende ki et ve tırnak gibiydik. Ne birbirimiz olmadan yaşayabilir, ne de birbirimizsiz olabilirdik... Koğuşa girdikten sonra hazırlanmaya başladım. Valizimi hazırlarken buhrana kapılmıştım. Sanki hâlâ bir parçam buradaydı. Gitmemek için çırpınıyordu. Burada ki hemen hemen çoğu kişiyle tanışmışlığım vardı ama tabiiki de bütün bir koğuşla vedalaşmak imkânsızdı. Zaten öyle bir amacım da yoktu. Vedaları sevmezdim.
Yaklaşık 2 saat sonra hepimiz hazırdık. İçim buruk değildi ama burada ki hesaplaşmam gereken kişilerle hesaplaşmamıştım. Kapıdan çıkarken maalesef görmemem gereken bir kişiyi gördüm. Benimle aynı yere girmemesini umut ederek lavaboya doğru ilerledim. Kapıdan içeri girip kapıyı kapatmak için yöneldim. Kapı kapanmadı,tekrar denedim ama gene kapanmadı. Kapı yavaşça aralandı. İşte şimdi hiç iyi şeyler olmayacaktı. Karşımda gözleri bana kin beslemekten koyulaşan bir Selin vardı. Gözlerimi ona diktim,oda bana dikti ve istemediğim bir konuşmayı başlattı;
-Konuşmadan kaçabileceğini mi sandın?
-Selin,sırası değil.
-Ne zaman sırası? Beni de toprağa gömeceğin vakit mi!
-Selin.
-Buradan defolup gidiyorsun ama yaşattığın şeyler burada,benimle,bizimle! Sen... Sen o kadar gamsız bir insansınki hiçbir şey umurunda değil!
-Selin yapma,bende istemedim bunu.
Kahkaha atarak üstüme doğru yürüdü;
-Sen mi istemedin? Senin amacın zaten buydu.
-Selin yeter! Haddini aşıyorsun.
-Sen ne haddinden bahsediyorsun ha ne haddinden! Benim kalbimin yarısı toprakta Aysu. Anlıyor musun? Nefes alamıyorum ben!
-Selin, yeter çık buradan!
-Emin'in ölümünün tek sebebi sensin!
Bu kelimeyi duyduğum an nefesim kesildi. Adını en son 2 ay önce duymuştum. Ellerim buz kesti,gözlerim doldu,o an icimden bir şeyler döküldü. Duvara tutundum. Selin'e baktım. Gözünde zerre söylediklerinden pişmanlık duygusu yoktu. 2 aydır içinde tuttuklarıni tek celsede yüzüme karşı söylemişti. Kekeleyerek ona döndüm;
-Git. Selin git.
"Oda böyle acı çekmişti" dedi ve usulca kapıyı kapatıp gitti.
2 aydır kendimi tutmuştum. Bir kere bile gözyaşı dökmemiştim. Tek tek içimde kurutmuştum göz damlalarımı. Kimse görmesin,kimse işitmesin çektiğim acıyı demiştim. Her zaman başkalarının fikirleri,zikirlerini umursamıştım. Kendimi kendim içinde unutmuşum ama benim hiç haberim olmamış.
Odamın kapısına 2 adım kadar vardı ama dizlerimin bağı çözülmüştü ne konuşabiliyor ne de nefes alabiliyordum. Yere çöktüm içimde biriktirdiğim duygu selini attım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Sesim kesik kesik geliyordu. Yere doğru ağlarken buğulu bir şekilde bana doğru gelen ayakkabılar gördüm. Bir hışımla gördüğüm kişi beni omuzlarımdan tutup kaldırdı. Kaldıran kişi Huzeyfe'ydi. Bana baktı,durmadım dahada hızlı ağlamaya başladım. Kesik seslerle;