Soğuk Rüzgârlar

212 25 12
                                    

"Bazı fedakârlıklar için,çoğu şeyden vazgeçilir."

5 Ocak 2021
"Bu hikâye Aysu Parla dilinden olacaktır. Keyifli okumalar...

Gece vaktiydi. Saat 3:30 civarlarındaydı. Gerçeklerin yüzüme çarptığı gibi keskin soğuk yüzüme çarpıyordu. Kuzey Irak sınırında bu kadar soğuk havanın ve kar yağışının olması normaldi. Gözlerimi karlardan belli olmayan dağlara dikmiştim. O kadar içimde dinmeyen bir intikam ateşi vardı ki sönmek bilmiyordu. Hâlâ o gün aklımdaydı. O çığlık,o kan,o vahşet... Uzun zamandır buradaydım ve artık alışkındım,sevdiklerimin tek tek gitmesine. Lakin her aklıma o geldiğinde nefesim kesiliyordu. Tam bu düşüncelere dalmışken arkadan dal çıtırtısı sesi duymamla arkama dönmem bir oldu. Ve gördüğüm manzara karşısında gözlerimi devirdim. Karşımda mavi,zifiri karanlığı aydınlatan gözleriyle bana bakıyordu. Buraya benden önce gelmişti ama hâlâ ortama adapte olamamıştı galiba...Hemen lafa atıldım

Aysu Parla:Arkadan sinsi sinsi gelmek ne kadar doğru Huzeyfe Taşkın?

Huzeyfe Taşkın:Öyle bir şey amaçladığımı söyleyemem ama korkuttuysam özür dilerim.

Aysu Parla:Önemli değil. Birdahakine dikkatli ol.

Bunu dedikten sonra nöbet vaktinin ona geldiğini anladım ve yürümeye başladım. Tam bu esnada kolumda bir el hissettim.

Huzeyfe Taşkın:Aysu neden böyle davranıyorsun?

Aysu Parla:Nasıl,anlayamadım?

Huzeyfe Taşkın:Herkese karşı soğuksun ama gene de onlarla konuşuyorsun benimle neden böylesin?

Bunu dedikten sonra "gerçekten böyle mi?" Diye düşünmeden edemedim. Sonra hemen çırpıldım.

Aysu Parla:Nerede olduğumuzu unutmamalısınız Huzeyfe Taşkın. Galiba hâlâ adapte olamadınız buraya.

Huzeyfe Taşkın bunu dememle birlikte elini kolumdan çekti. Kaşları yere indi. Masmavi gozleriyle hırslı bir şekilde baktı ve arkasını dönüp nöbet tuttuğum alana geçti. 1-2 dakika onu süzdükten sonra direkt koğuşa geçtim. Koğuşun sıcaklığı ile kapanan göz kapaklarıma hakim olamadım ve uykuya daldım.

İki saat sonra:
Gözümü açtığım gibi saate baktım. Saat 5:30 olmuştu. Hemen hazırlanıp yemekhaneye geçtim ama canım hiçbir şey çekmiyordu. Bir bardak çay aldıktan sonra cam kenarına geçip karları izledim. Tam o esnada Nazlı yanıma geldi. Nazlı buraya geleli 2 ay olmuştu ve halinden gayet memnun gözüküyordu.Burada ki tek yakınlarımdan biridir Nazlı. Havadan sudan konuştuktan sonra koğuşun önünde sıraya dizilmek için yola koyulduk.

Saat 6:00 olmuştu. Sırada beklerken Huzeyfe'yi gördüm. Gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Hemen gözlerimi kaçırdım. Aynı şekilde diğer arkadaşlarım Kuzey,Asaf da sıraya dizilmişti. Gereken konuşmalar yapıldı ve yola koyulduk. Anlaşılan bazı şahsi kişiler kendilerine ölmeyi hak bilmişti. Dağa çıkarken herkeste ölüm sessizliği vardı. Gözümüz artık kapkaraydı. Kimseden, hiç kimse den korkumuz yoktu. Bizim tek korkumuz göklerde dalgalanan kırmızı bayrağın yere inmesiydi ki böyle bir şey mümkün değildi.

Yaklaşık 2,5 saatlik süren yolda herkes siperlerini almıştı. Hiçbir şey gözükmüyordu ama artık bizim gözümüzde hiçbir şey görmüyordu. Yarım saat sonra silah sesleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Tam o esnada dürbünden bakarken onlarda normal boyunun altında birini gördüm. Menzilini otutturmaya çalışıyordu ama bir türlü beceremiyordu. Sonra kafasına büyük bir darbe yedi. Onun yanındaki kişi menzilini otutturdu. Küçük,hemen elleriyle dürbününden baktı. Sonrasında bende gözlerimi ayırdım ve çatışmaya başladım. 1,2,3... 3 şarjör boşaltma...ve 1-2 leş... Burada ki işimiz bitmişti ama bizden birinin yaralandığını duydum. Yaralanan kişi Huzeyfe'ydi. Bizimkiler erzakları almak için birkaç metre öteye gitmişlerdi. Kafamı çevirdiğim gibi o elleri titreyen çocuğu göremedim. Hemen sordum:

-O nerede?

-Kim?

-Elleri titreyen,korkan.

-He,Şu can çekişen mi?

Baktığım gibi donup kaldım. Gerçekten de oradaydı. Can cekişiyordu...

-Maalesef çok gençti ve korkaktı.

-Senin o korkak dediğin kişi beni yaralayan kişi yalnız.

Öyleydi.Yarasına baktım. Kurşun sıyırmıştı. Normalde hiç yaralanmazdı neden böyle olduğunu anlamamıştım.

-Bakabilir miyim?

-Efendim?

-Yarana diyorum,bakabilir miyim?

-Ne oldu başımıza ilk yardımcı mı kesildin?

-Hayır,öyle bir amacım yok.


-Gerek yok hallederim ben. Gidebilirsin.

O an ona öyle bir nefret duydum ki oracıkta öldürmek istedim. Bizimkiler gelmişti derin bir nefes verdim.

Asaf: Niye böyle suratın asık,bir şey mi oldu?

-Yok ya önemli bir şey değil dedim. Bugün kim nöbet tutuyor?

Kuzey kahkaha atarak Nazlı'ya baktı. Anlaşılan nöbet sırası ondaydı.Nazlı mahmur mahmur bakarak elini kaldırdı.Ufak bir tebessümle omuzunu sıvazladım.

Nazlı:Ben bir de karşı koğuştan Mehmet ve Betül.

Başımı salladıktan sonra 2-3 saat daha orada durup yola koyulduk...

Bölüm Sonu.

Umarım hoşunuza gitmiştir. En yakın zamanda diğer bölümler de gelecek. İyi okumalar...🐢🤍

BİR SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin