Hediye

589 55 1
                                    

-5.Hikaye-

Kapının önünde öylece duruyordu. Genç kadın önce sağına sonra soluna baktı ancak görünürde kimse yoktu. Az önce zil çalmıştı ve kapıyı açtığında ise yerde duran minik bir kutudan başka bir şey bulamamıştı. Temkinli bir şekilde eğilerek kutuyu aldı ve hemen içeri girdi. Kapıyı kapattıktan sonra meraklı ama şüpheci bir tavırla kutuyu açtı. Avcuna ancak sığıyan, süslü bir kutuydu bu. Açar açmaz şaşkınlık ve mutluluk karışımı bir his yaşadı. Papatya şeklinde parlak bir bileklikti bu, çok zarif ve şıktı. Resmen bayılmıştı. Ama bunu kim, neden bırakmıştı? Hem de evinin önüne? Bir sapığı mı vardı? Bu düşünce onu beyninden vurulmuşa döndürdü, beti benzi attı ve yavaşça koltuğa oturdu. Ne yapmalıydı? Polise mi gitseydi? Endişesi giderek büyürken telefonuna gelen bir mesaj tüm endişesini yok etti.

'İyi ki doğdun' yazıyordu mesajda ve sosyalleşmek için katıldığı bir İngilizce konuşma kulübunden tanıdığı biriydi bunu yazan. Emel yavaşça gülümsedi çünkü bu çocuk bir süredir ilgisini çekiyordu. Aslında flörtleşiyor sayılırlardı. Genç adam bir gün ağır eşyalarını taşımak için ona yardım etmiş evinin kapısına kadar gelmişti. Evimi oradan biliyor olmalı, diye düşündü hemen ve rahatladı genç kadın.

Yavaşça bilekliği eline aldı, bileğine taktıktan sonra bir fotoğraf çekip kısa bir mesajla Özkan'a attı. 'Çok güzel, çok teşekkür ederim. Neden zahmet ettin'

Özkan çok nazik, adeta yeryüzünde kaldı mı böyle insanlar denilecek kadar düşünceli, mizah yeteneği yüksek, zeki biriydi. Dış görünüşüyle birlikte onunla konuştuğu ilk andan beri Emel'in dikkatini çekmeyi başarmıştı. Genç kadın ise o kadar ilgi çekici biri olmamasına rağmen onunla iyi bir iletişim kurmayı başarmıştı. Yüz yüze sık sık görüşüyor olsalar da sosyal medya üzerinde daha rahat konuşuyorlar, yan yana gelince çekimser davranıyorlardı. Aslında bunun nedeni oldukça basitti. Sosyal medyada karşındaki kişiyi görmediğin için konuşmak kolaydı ama yüz yüze olunca hislerini saklamak zordu, bu yüzden insanlar gerilir ve sanal ortamın getirdiği rahatlığı bulamazdı. Çünkü gerçek hisler, bakışlar, ses tonu devreye girerdi ve insanı ele verirdi. Bu yüzden yüz yüze iletişimde çırılçıplak bir şekilde sunardık kendimizi aslında.

Telefona mesaj gelince hemen ekranı açtı Emel. 'Ne zahmeti, sana çok yakışacağını düşündüm.'

Genç kadının aklında aniden Özkan'ın bu bilekliği almak için bazı dükkanları gezdiği görüntüsü oluştu ve içinde hiç beklemediği bir coşkuyla karşılaştı. Düşünülmek. Ne kadar özel hissettiriyordu. Yaşıyor gibi hissediyordu insan düşünülünce. Nefes alıyor gibi.

Bu minik hediyenin üstünden günler haftalar yavaş yavaş geçti. Emel ve Özkan neredeyse her gün sosyal medyada konuşuyor, birbirlerine video ve fotoğraf gönderiyor, kendi aralarında olan özel espriler yapıyorlardı. Özkan Emel'e sürekli bir hediye alıyor, Emel de Özkan'a leziz yemekler, pastalar, börekler yapıyordu. Aslında sevgilerini dile getirdiklerini farkında değillerdi.

Çok iyi anlaştıkları ve arkadaştan öte oldukları ortadaydı. İkisi de birbirleri için yaratıldıklarına emin olsa da karşıdakinin hislerinden emin olamıyorlardı. Bu da ilişkilerini bir flört döngüsüne sıkıştırmıştı. Flört etmek elbette güzeldi ancak zamanla insan netlik kazanma ihtiyacı duyuyordu. Net hisler istiyordu. Emel zaman zaman bunu Özkan'a söylemek istiyordu. Ne hissediyorsun? Sen de benimle aynı hisleri mi paylaşıyorsun? Birbirimizi daha iyi tanısak nasıl olur? Bir ilişki yaşamayı denesek mi?

Bu soruların kafasında dolanıp durduğu günlerden birinde genç kadın gitar kursuna gelmişti. Bu kursa bir süredir gidiyor, yeni şeyler öğrenmeye bayılıyordu. Kursta geçen saatlerin ardından dışarı çıktığında şiddetli bir yağmurun yağdığını görmüştü. Eve pek yakın sayılmazdı bu nedenle yağmurun dinmesini beklemekten başka çaresi yoktu. Çünkü mevsim yazdı, oldukça ince giyinmişti. Bu kıyafetle böylesine şiddetli bir yağmurda yürümek onu kesinlikle hasta ederdi. Canı sıkkın bir şekilde, yağmuru ve kasveti sevmezdi, beklerken telefonuna gelen mesajla birden heyecanlandı. 'Şemsiyen var mı?'

Kalbi öylesine hızlı atıyordu ki, bu kadar hızlı atabileceğini bilmezdi. Sadece 3 kelime ne kadar da yoğun bir his yaratmıştı bedeninde. Titreyen parmaklarıyla hemen bir cevap yazdı ve gönderdi. 'Maalesef hazırlıksız yakalandım'

Derin bir nefes verdi genç kadın, daha iyi hissediyordu. Tek bir mesaj havanın tüm kasvetini çekmişti sanki. Aşk böyle bir şey miydi? Dünya daha güzel mi görünüyordu aşık olunca? Toprak kokusunu çekti içine. Yeni bir mesaj gelince hemen açtı telefonunun ekranını. 'Sakın dinmeden çıkma, hasta eder bu yağmur.'

'Kesinlikle'

Genç kadın banka oturarak beklemeye devam etti. Yağmur azalacağına artıyordu sanki, nasıl yaz yağmuruydu bu? Etrafa bakınırken uzaktan koşar adım gelen adamı gördüğü anda öylece donakaldı. Vücudu, elleri, gözleri kaskatı kesildi. Özkan. Elinde şemsiye ile ona doğru geliyordu. İşte o an evet dedi içinden, ben bu adama aşığım. Onu sevmek istiyorum. Daha çok, daha çok, daha çok sevmek. Ben bu adamı istiyorum.

"Yetiştim," dedi Özkan nefes nefese. "Dayanamayıp gidersin diye acele ettim biraz."

Genç adam epey hızlı yürüdüğü için pantolonu çamur olmuş, montunun bazı kısımları ıslanmıştı. Bu görüntü Emel'i duygulandırdı ve gözleri aniden yaşla doldu. Adama sarılmamak için kendini zor tutuyordu. Hemen bakışlarını kaçırıp derin bir nefes aldı.

"Özkan, neden uğraştın böyle..."

"Islanma diye..."

Beni neden bu kadar çok düşünüyorsun demek istedi genç kadın. Ancak bunu soracak cesareti yoktu o an. Sadece cılız bir sesle, "Bana söylemek istediğin bir şey var mı?" diyebildi. Gözleri birbiriyle dans ediyordu.

"Var," dedi genç adam ve elindeki şemsiyeyi biraz daha sıktı. "Ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum."

Emel bu cevap karşısında adeta eridi, içinden mayhoş bir his aktı gitti. "Dene lütfen," diyebildi sesinin titremediğini umarak. Bu heyecanını nasıl saklayacaktı? Mümkün değildi.

Özkan bir yukarı bir aşağı baktı. Nasıl söyleceğini düşünmekten kıvranıyordu o an. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişti. Genç kadına onu gördüğü ilk andan beri aşıktı. Onunla konuşmaktan keyif alıyordu. Her dakika, her saniye onu görmek istiyordu. Elini tutmak, yürümek, film izlemek, yemek yemek gibi çok basit şeyleri birlikte yapmak istiyordu. O kadının, hayatında olmasını istiyordu. Hayatı o olsun istiyordu.

"Ben..." dedi ve sıkıntıyla bir nefes verdi. Gözlerini Emel'in gözlerine dikti. "Ben hayatımın her anında olmanı istiyorum." Genç kadın herhangi bir şey söylemeyince devam etmesi gerektiğini düşündü. "Yani bu bencilce mi-"

"Ben de hayatımın her anında olmanı istiyorum."

Özkan'ın endişeli yüzünde saf bir mutluluk yayıldı birden. Yanılmamıştı. Hisleri aynıydı. O kadar korkuyordu ki yanlış düşünmekten, genç kadının onu reddetmesinden ve bir daha konuşamamaktan. Onun hayatında olmaması yaşayacağı en büyük acı olurdu. Bu yüzden mümkün olduğu kadar susmuştu. Emin olana kadar susacaktı. Ancak Emel ona öyle bir anda öyle bir soru sormuştu ki artık aklı değil kalbi konuşmuştu.

Yağmur sessizce dinip yerini güneşe bırakırken, genç kadın ve genç adam gülümseyerek birbirini izliyordu. Birbirlerine verilen eşsiz bir hediyeydiler. Hayatlarında bir kez alacakları bir hediye. Bunun farkında olmak, bu hissin bir parçası olmak oldukça özeldi.

tugcaa@2024

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Farklı Hayatlar [Tek Bölümlük Hikayeler]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin