Ruth'dan
Duyduğum sesle uykumdan uyandım ve Jo'ya baktım. Kapı çalıyordu.
"Jo uyan. Kapı çalıyor"
"Saat kaç?"
"Gece 3"
Bu saatte kim olabilirdi ki?
"Kapıyı açın! Polis!"
Kapıdan gelen ses ile Jo'ya döndüm. Herşey sona ermişti. Herşey bitmişti. Jo dolan gözleriyle bana baktı. Ellerimizi kenetledim ve kapıya doğru yürüdük. Kapıyı açtığımda bize silah doğrultmuş polisler vardı.
"Ellerinizi kaldırın!"
Ellerimizi istemeye istemeye ayırdık. Göz ucuyla Jo'ya bakıyordum. Ellerimi yukarı kaldırdım. Arkama geçen polisle kelepçelenmiştim. Jo'da kelepçelenmiş bana bakıyordu.
"Lanet olası eşcinseller! Topunuzun canı cehenneme!"
Arkamda ki polis bizi apartmandan dışarı çıkardı ve arabaya bindirdi.
...
Koğuşun soğuk ve rutubetli havası tüm benliğimi sarmıştı. Yakalanmıştık,böyle olacağını biliyorduk. Jo benim karşımda ki koğuşta,cenin pozisyonunda oturuyordu. Koridorda gezen gardiyanların ayak sesleri kulaklarımda yankılanıyordu. Gardiyan elinde ki sopayla koğuşun demirine vurup bağırdı.
"Orospu çocuğu! Uyusana!"
Gardiyanın bana bağırmasıyla Jo kafasını kaldırmış bana bakmıştı. Gözlerim, ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerle buluştuğunda içimin titrediğini hissettim. Güven verircesine gülümsememle Jo'da gülümsemişti.
Kafamı yastığa koymamla,kendimi uykunun kollarına teslim etmiştim.
...
Sabahın erken saatlerinde,bağırış sesleriyle uyanmıştım. Bir kadın gardiyana karşı çıkıyordu.
"Hayır! Helen'i bırakamam!"
"Kadın kapa çeneni ve yürü!"
"Susmuyorum! Sizin aptal bir kuralınız yüzünden neden ölüyoruz!? Aşkın cinsiyeti ve kimliği yoktur! Herkes istediği kişiye aşık olur!"
Gelen tokat sesiyle kadının da sesi kesilmişti.
"Bir kez daha çeneni açarsan burada ölürsün!"
Uzaklaşan ayak sesleriyle yattığım yerden doğruldum ve etrafıma baktım. Ellerimle gözlerimi ovuşturup uykumu kaçırmaya çalıştım. Bir süre sonra kapım açıldı ve elinde tepsiyle bir polis geldi. Tepsiyi elime verdi ardından geri çıktı.
Önüme gelen yemeği yemeye başladım. Jo hâlâ uyuyordu.
...
Öğlen olmuştu. Öğlen olduğunu ufak pencereden anlayabiliyordum. Jo'da uyanıp yemeğini yemişti. Parmaklıkların arasından birbirimizi izliyorduk. Hücreme doğru gelen gardiyan ile gözlerimi Jo'dan ayırdım ve gardiyana baktım. Elinde bir dosyayla yanıma yaklaştı.
"Suçunuz:eşcinsellik. 2 veya 3 gün içinde idâm edilerek öleceksiniz. Hazırlıklı olun"
Ben daha birşey söyleyemeden adam çıkıp gitmişti. 2 veya 3 gün içinde öleceksem,Jo'da benimle aynı zamanda ölecekti. Çünkü ikimiz yakalanmıştık. Evet kesinlikle aynı zamanda ölecektik. Gözlerimi kaldırıp Jo'ya baktım. Onunda hücresine aynı gardiyan girmişti. Dedikleri tam duyulmuyordu,muhtemelen aynı şeyleri söylüyordu.
Gardiyan gittiğinde tekrar Jo ile bakışmaya başladık. Elimden geldiğince ona güven vermek istiyordum. Bu son günlerimizdi ve son günlerimizin üzüntüyle değil aşkla geçmesini istiyordum.
...
Jo uyuyamıyordu. Deli gibi uykusu olduğu gözlerinden belliydi. Ama uyuyamıyordu. Konuşmak yasaktı,bu yüzden seslenemiyordum. Dudak okuyabilir bence.
'Neyin var?' Demiştim sessiz bir şekilde. Jo dudaklarıma baktı 'sensiz uyuyamıyorum' gibi birşey söylemişti. Gülümsedim ve konuştum 'ben her zaman yanındayım' Jo beni onayladı. Kafasını yastığa koyup,gözlerini kapadı.
Jo uyurken ben onu izliyordum. Tamam biraz rahatsız edici bir durum ama yanında olduğumu bilmesini istiyorum. Bir süre sonra bende yastığa yatıp,etrafta ki sessizliği dinledim.
İdâm günü nasıl kaçacağımızı düşünmeye başladım. Herkes sıra sıra ölecekti büyük ihtimalle. Halka açık alanda idâm ettirilcektik. Jo ile kalabalığın arasına girersek bizi vurma ihtimalleri azalır. Çünkü o kadar kalabalığın arasında bizi tutturma oranları çok azdı. Suçsuz birisini vurursalar,ülkeye suçtan içeri girerlerdi. Plan kafamda oturmuştu. Bizim önümüzde bir kaç kişi varken, Jo ile beraber kalabalığın arasına kaçacaktık. Devamında ne yapacağımızı bilmiyorum. Kaçamadan da ölebilirdik,kaçtıktan sonra da. Bir sürü ihtimal vardı. Bir süre sonra kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flower Garden // GxG
SonstigesBir zamanlar beraber suladığımız çiçekler,artık kanlarımızla sulansın