1. Bölüm

353 11 1
                                    

Yazar Notu: Bu kitapta rahatsız edici öğeler bulunmaktadır. Rahatsız olacaklar ve yaşı küçük olanların okuması önerilmez. Sevgilerle.

Bilirim kimi çocuklar savaşla evli olan askerlerin topraklarında açar gözlerini dünyaya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bilirim kimi çocuklar savaşla evli olan askerlerin topraklarında açar gözlerini dünyaya.

Bilirim kimi ruhların kaderi de savaşın yetim bıraktığı bedenlere hapsolmaktır.

İkisi de değildim. Yalnızca kendisini evlat edinen kralın yolunu gözleyen beslemenin tekiydim.

Yıllar olmuştu. Yıllar.

Dudaklarımdan öylesine kolay dökülüyordu ki bu kelime, şayet bedenimi ezen ruhumu inim inim inleten hissiyatın bu kelimeden kaynaklandığını bilmesem gülüp geçerdim.

13 yaşındayken gitmişti Kral. 17 yaşındayım şimdiyse.

Hala nasıl yaşadığıma hayret ediyordum, Kraliçe Dora'nın elleri boğazımdayken.

"Biçura" diyen sesini duydum. İlahi sesini. Oturduğum merdivenden ayağa kalkmış, yüzünü görmek için ona dönmüştüm.

"Kraliçem.." dedim. Bana doğduğumdan beri şeytan ruhlu olduğumu söyleyen bu kadına saygı duymak zorundaydım. Her ne kadar bundan tiksinsem de.

Bazı şeyler kaderdir. Dora da benim kaderimdi. Imtihanım belki. 

Fakat beni ben yapacak şeyin onun kirli ve katil ruhunda saklı olduğunu düşünmemiştim hiç.

Yarım ağız gülümsedi "Burada olman artık canımı sıkmıyor bi-çu-ra!" kahkahası yankılandı temiz havada. Birkaç merdiven inerek karşıma dikildi, bembeyaz eli saçlarımdaydı. "Neden biliyor musun biçura?"

"Elbette" dedim kaşlarımı çatarak. "İnsan düşmanını yanında görmek ister, en yakınında."

Saçlarımdaki elini indirdi. Kollarını göğüslerinin önünde birleştirmişti. Çok güzeldi. Kraliçe olmak için yaratılmış gibiydi.. Fakat ruhsuzdu. Belki de bu yüzden kraliçe olmuştu kim bilir.

"Ah, küçüğüm.. Gerçekten seni düşmanım olarak gördüğümü mü zannediyorsun? Ne büyük yanılgı... Ne korkunç kendini beğenmişlik! İnsan dengini düşman beller, fakat benim düşmanım olamaz." gülümsedi ama şeytani bir parıltı vardı gözlerinde "Çünkü benim bir dengim yok, ben eşsizim."

Evet, eşsizdi. Bunu en iyi ben bilirdim. Bebekliğimden beri onun korkunç bakışları altında yaşamaya çalışarak geçirmiştim zamanımı. Onun melekleri kıskandıran yüzünün altında yatan canavar eşsizdi. Kimse onun gibi olamazdı.

Yutkundum "Kesinlikle Kraliçem, sizin bir düşmanınız olamaz." bakışlarımı tacına çevirdim "çünkü siz benzersizsiniz." Çünkü siz tacınızdan ibaretsiniz.

Gülümsemesi silindi. Mavi elbisesinin etek uçlarını avuçlarının içine aldı ve -pis biçura- diyerek yanımdan ayrıldı.

Ordu ve de Kral Kutay'ın yakında burada olacağını, küçüklüğümdeki gibi yanaklarımı öpeceğini ve "Gün ışığım, Kündün'üm" diye sarılacağını düşünerek sevindim.

Aklımda Veliaht Saldıray yoktu. 

Fakat ileride anlayacağım üzere onun aklına çoktan bir çiviyle çakılmıştım.

&

Sabaha karşı uyandım yatağımda. Bir şeyler olacaktı. Hissediyordum. Elimi yüzüme götürdüm, yanıyordum. Boğazım susuzluktan kurumuştu. Komidinin üzerinde duran sürahiyi başıma diktim, öyle büyüktü ki susuzluğum ancak birkaç dakika sonra doydum suya. Üstüm başım sırılsıklam olmuştu. Yavaş yavaş ateşimin de düştüğünü hissediyordum.

Yataktan kalkmadım. Başımı yastığa bıraktım yeniden. Gözlerimi kapattığım an gürültüyle aralandı odamın kapısı. Kraliçe Dora'nın sesi yine kulaklarımdaydı ama yalnız değildi. Bir kızın sesini daha duyuyordum. Ses çıkarmadım ve ölü gibi yatmaya devam ettim.

"Uyandır hemen şunu" dedi tiksinircesine "Oğlum onu görmek istiyor!"

"Emredersiniz Kraliçem."

"Ve üzerine doğru dürüst bir şeyler ver. Şu erkek kıyafetlerini de çöpe at. Artık kadın gibi giyinmeli.." gülümsediğini görmesem de hissediyordum "Onun için güzel planlarım var. Anlaşılan oğlum da karşı çıkmayacak."

"Elbette Kraliçem... Fakat onu nasıl ikna edebilirim ki? Ya beni.. Bana zarar verirse?"

Farkında olmadan birilerini boğuyor olamazdım değil mi?

"Eğer dediklerimi yapmazsan onun yerine ben yakarım seni. Kes sesini bana cevap verme!"

Odanın kapısı çarparak kapandı. Kızın adımlarını duyuyordum. Hafif yürüyordu. Gözlerimi açtım yavaşça. Yatakta doğrulurken istemeden gülümsemiştim.

"Günaydın." dedim neşeyle.

"Gü-gü.. Günaydın."

"Bir şey sorabilir miyim?"

"Ta-tabii"

"Oradan bakılınca canavar gibi mi duruyorum?" parmağımla ileride duran boy aynasını gösterdim "Oraya ne zaman baksam 5 kollu birini görüyorum da."

Kız korkuyla geri çekilmek istemişti ama yapamıyordu. Kraliçe Dora'nın merhametsizliğine o da şahit olmuş olmalıydı.

"Asla efendim. Özür di-dilerim ben. Ben saygısızlık yapmak istemedim."

"Şaka yapıyorum.. Neyse, Kraliçenin bahsettiği elbiseyi getirsene, sana zarar vermesini istemem." kızın gözleri şaşkınlıkla bakıyordu artık. 

Ve minnetle. Kesinlikle minnetle.

&

Tüm bunlar yaşanırken güneşin henüz doğmakta olduğunu ve Kraliçe Dora'nın kötücül konuşmalarını unutmuş olmalıydım.

Kral Kutay'ı göreceğimi zannediyordum ama Veliaht Saldıray'ın odasına sürüklendim.

*

Bazılarının nefreti kanser hücrelerine benzer, yok ettiği yalnızca kendi eti ve kemiğidir.

Bazılarıysa salgın bir hastalık misali içinde taşır nefretini. Önüne onlarca insanı katarak büyüttüğü nefretten bir ordu yaratır, Azrail'in karşısına dikildiğinde artık paramparça olmaya hazırdır.

'Hangisi daha tehlikeli?' diye soracak olursanız şayet, ikisinin de cehenneme kadar yolu olduğunu söylerim büyük bir samimiyetle.

Fakat birine olan nefretiniz kendinizi paramparça edecek kadar büyükse, yaşamanızın da bir manası yoktur gözümde.

Yıllar sonra karşımdaydı. Tüm heybetiyle. Gözlerindeki bakışın ne anlama geldiğini anlamak uğruna düşüncelerime ara verdim. Nefrete ara verdim.

Sol tarafında annesi duruyordu. Nefretiyle beni paramparça edebilecek tek kadın Kraliçe Dora. Dora öyle kasılmıştı ki, bir an oğlunun değil de kendinin veliaht olduğunu düşündüğü izlenimine kapıldım.

Fakat bu da fazla sürmedi. Veliaht Prens Saldıray'ın sert sesi doldurdu cansız duvarları. "Anne" dedi soluna bakmaksızın, gözlerini bir an olsun benim gözlerimden çekmiyordu "Bizi yalnız bırak!"

Kraliçe Dora oğlunun nefret ve kan açlığı barındıran gözlerine baktığında, büyük bir sessizlikle terk etti odayı. 

Kraliçenin Yasak ElmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin