"Hadi ama Kai, bir kez kazanmama izin ver bari!" Kai ona yalvaran hyunguna baktıktan sonra kahkaha patlattı.
"İntikam alıyorum gibi düşün hyung." Yeonjun sırıttıktan sonra Kai'nin bacağına vurup onun dikkatini dağıttığında oyunu bu sefer kazanabilmişti.
"Hyung ama bu yaptığın haksızlık! Kabul etmiyorum."
"Sen de hile yapmıştın, görmezden gel." Soobin onların hemen yanında oturmuş, ikilinin atışmalarını izliyordu. Yeonjun oyun kolunu bırakıp Soobin'e döndü. "Öğrendin mi oyunu? Sen de katıl."
Soobin onları izlemekten çok oyuna odaklanmamıştı aslında, fakat kabul etti. "Olur, hangi takıma geçeyim?"
"Benimkine gel, Kai kaç kere yendi zaten."
"Tamam o zaman." Hueningkai kaşlarını çatıp Yeonjun'a baktı. "Haksızlık bu ama ya!"
"Her türlü haksızlık olurdu, çok takma."
"Neyse ben ezer geçerim sizi." Yeonjun göz devirdikten sonra Kai'ye söylemeden oyunu başlattı.
"Hyung, fazla hile yapıyorsun."
"Olsun, olsun." Yaklaşık bir saat boyunca video oyunu oynadıktan sonra kazanan Yeonjun ile Soobin olmuştu. Yeonjun mutfaktan bir iki atıştırmalık getirip sehpanın üzerine koyduktan sonra koltuğa uzandı.
"Ezecektin ya bizi, ha Kai?"
"Acıdım size, yoksa yenemezdiniz." Kai Yeonjun'un getirdiği atıştırmalıklardan aldı, Soobin'in biraz durgun olduğunu fark edince ona da uzattı.
"Hyung, bunu al." Soobin aniden Kai'nin sesini duyunca irkildi, ona uzatılan krakerden bir miktar aldı. "Sağ ol."
"Soobin, çok durgun görünüyorsun, ne düşünüyorsun?" Soobin Yeonjun'un ona sorduğu sorudan sonra yüzüne hafifçe vurdu. "Hiç, uykum var biraz."
"Ha, biraz kestir istersen, çok yorgun gözüküyorsun." Öyleydi, yorulmuştu.
Yeonjun koltuktan kalktıktan sonra Soobin'e yatması için koltuğu işaret etti. Soobin bir koltuğa, bir Yeonjun'a baktı. Zavallı oğlan ona bakan Soobin'in ne demek istediğini anlayamamıştı. Başını ne var dermişçesine sola doğru eğdi.
"Ben burada uyuyamam ki, sığmam yani." Yeonjun biraz düşündükten sonra gerçekten de orada rahat yatamayacağını fark etti. Aklına kendi yatağı dışında başka seçenek gelmiyordu, biraz çekinse de Soobin'in dinlenmesi gerektiği için şimdilik bir sıkıntı olmayacağını düşündü.
"Öyle diyorsan, benim yatağımda uyu." Soobin ağzını açmadan direkt Yeonjun'un odasına yöneldi, odadan çıkacakken yatağında uyumasına izin veren arkadaşına dönüp gülümsedi. "Teşekkürler."
Yeonjun ensesini kaşıdıktan sonra lafı ağzında geveleyerek "İyi dinlen." dedi. Soobin'in duyduğundan emin değildi gerçi ama o çok utanmıştı, uzun zamandır birbirleriyle doğru düzgün görüşmemişlerdi çünkü.
"Hyung, Soobin hyung ile tam olarak nasıl bir ilişkin var?" Siyah saçlı çocuk, soruyu soran meraklı arkadaşına baktıktan sonra neden böyle bir soru sorduğunu anlamaya çalıştı.
"Neden sordun?"
"Hiç, demin çok endişelenmiş gibi gözüküyordun."
"Aa, doğru ya! Odam biraz fazla dağınıktı. Bende neden bir sıkıntı varmış gibi hissediyorum diyordum!" Yeonjun hızlı adımlarla odasına gittikten sonra kapıyı yavaşça açtı, Soobin'i her yere dağılmış olan kitapları toplarken görünce yanına gidip elindeki kitabı aldı. "Odamı toplamana gerek yok, ben yaparım daha sonra."
Soobin kaşlarını çatarak ona baktı. "Bilerek mi yaptın?"
"Hayır, bir şey arıyordum. Neden bilerek yapayım ki?"
"Anladım. O zaman ben biraz kestireceğim."
"Tamam, iyi dinlenmeler." Soobin kapı kapanma sesini duyduktan sonra Yeonjun'un gittiğinden emin olmuştu. Kaldığı yerden etrafı toplamaya devam etti. Çünkü Yeonjun'un toplamayacağını, annesinden azar yiyeceğini ama yine de odasına dokunmayacağını az çok tahmin edebiliyordu.
Yeonjun Kai'nin yanına geldiğinde onu kanepede oturmuş, uyurken bulmayı beklemiyordu. Nasıl oluyor da bu şekilde uyumayı becerebildiğini anlamamıştı fakat çok düşünmedi, kanepenin köşesinde her zaman bulundurduğu battaniyeyi Kai'nin üstüne örttükten sonra yerde duran yastıklardan birinin üstüne oturdu ve açık kalmış oyunu kapattı. Televizyonun siyah ekranını izlerken etrafın berbat bir halde olduğunu fark etti. Ayağa kalkıp minderleri üst üste koyup yerine kaldırdı. Sehpanın üstündeki çöpleri de toparladıktan sonra Kai'nin uyuya kaldığı kanepeye oturdu. Diğerleri gibi o da yorulmuştu, yarım saat dinlenmesinde herhangi bir sorun görmedi.
yarım saat sonra
Soobin terlemiş olan alnını eliyle sildi. Dinlenmek için uyumuştu fakat şu an daha yorgun hissediyordu. Yarıda bıraktığı işe -odayı toplamak- devam etmeye karar verdi. Zaten neredeyse bütün kitapları raflara yerleştirmişti, kalanları da yerleştirecekken siyah, ince bir defter gördü. Üstünde bir şey yazmadığı için içini kontrol etti, içinde yazanlardan Yeonjun'un eski günlüğü olduğu anlaşılıyordu. Yeonjun Soobin'e eskiden günlük tuttuğunu söylemişti.
İlk sayfalarında çok bir şey yoktu, neredeyse hiçbir şey yazılmamıştı. Yaklaşık on sayfa daha çevirdikten sonra daha da özenilmiş, bu sefer uzun yazılar yazılmış sayfalar vardı.
Bu yaptığının yanlış olduğunu biliyordu, fakat merakına yenik düşmüştü. Özenilmiş olan yazılarda kendi ismini gördü. Acaba ne yazmıştı onun hakkında? Tam okuyacakken açılan kapıyla birlikte kapattı günlüğü. Yeonjun kaşlarını çatmış, sinirli bir yüz ifadesiyle ona bakıyordu.
"Yeonjun, bir şey mi oldu?"
"Elinde günlüğümü gördüm de. Okumadın değil mi?"
"Aslında açtım ama, okumadım."
"İnsanların günlüğünü okumak iyi bir fikir değil, Soobin."
"Özür dilerim."
Yeonjun odadan çıktıktan sonra kapının önünden ona seslendi. "Neyse, içeri geçelim."
"Tamam, geliyorum birazdan." Soobin sinirlenmiş olan Yeonjun'un söylediklerine rağmen günlüğü alıp kıyafetinin içine soktu. Eve gidince okuyacak, bir daha evine geldiğinde de geri yerine koyacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ritüel, yeonbin
FanfictionSoobin Yeonjun ile yakınlaşmak için arkadaşından duyduğu ritüeli dener.