Kalın kafalı olduğumdan değil.Sadece artık bu noktada işi bir an önce çözmek istiyordum.Ama size yalan söylendiğinde ve gerçek bir tiyatrocu gibi oynandığında
kendini beyin hücreleri açısından yetersiz hissetmek oldukça zordu.Pijamalarımı sinirle çıkararak yerine sevgili anneciğimin bana gönderdiği bu inanılmaz kıyafetleri giydim.O çimli yer için biraz fazlaydı ama konu stil olduğunda kimseye şans tanımamak genlerimden gelen bir şeydi. Aşağı indiğimde oturma odasının kapısından şöyle bir kafamı uzattım. Babamın yüzü kanepeye dönüktü ve sanki yastıklar kolunu yutmuş gibiydi.Ali de yerde oturmuş konsoldan bir şeyler oynuyordu.Babam bana bakmak için epey bir zorlandı."Hazırlanmışsın.""Çıkmıyor muyuz,geç oldu?"babam kolunu minderlerin altından çıkardı ve gözlerini kısarak saatine baktı. "Aslında daha erken."
"Ne farkeder?"kandıramadığımı anlayarak şirince gülümsedim.Neden bu kadar istekli olduğumu merak ettiğini biliyordum.Dün gece yaptığım iki saatlik stalk sonucu 'sinir bozucu nankör' Barış Alper Yılmaz'ın kim olduğunu öğrenebilmiştim ve şuan ona laf atmak için sabırsızlanıyordum.Ayrıca planlarımın içerisinde bu akşam yenilecek olan yemekte vardı,hazırlık yapmalıydım.
"Ali kalk hazırlan oğlum.""Montumu giyeceğim sadece."Yüzümü buruşturup konsolu bırakan kardeşime baktım. "Pijamalarınla mı çıkacaksın pasaklı?"Karşılık olarak dilini çıkardı ve babama döndü. "Baba bir şey söyler misin ablama!?"Babam sadece gülerek saçlarını karıştırdı:"Bir şey."
"Ya baba!"
Babam üzerini giyinmeye gittiğinde o da itiraz ederek odasına doğru yürümeye başladı.Onun üzerine fazla düşüldüğü için bazen bıkkınlık noktasına gelse de babamdan korkusuna yapmak zorunda kalırdı.Annem ile babamın boşanacağını henüz öğrenmediğinden keyfi yerindeydi.
Bu zamana kadar yanında olmadığım için kendime kızdım,tek istediğim yaşanan pişmanlıkların onu etkilememesiydi.
Arabanın önüne doğru dışarı adımladım,
ayrıca kimse bana burada dönen işleyişlerden bahsetmediği için burada yapacak herhangi bir şeyim olmadığını da anlıyordum.Soğuktan ve kalabalıktan kaçıp arabaya bindiklerinde Ali biraz daha neşelenmişti.Issız dünyasına kapanmak yerine etrafına bakınmaya koyuldu.
"Kemerini tak."Uyarıma burun kıvırarak mecburen takmak zorunda kaldı.Babam hemen hemen her gün gittiği çimli yere sürmeye başladığında kulaklıklarımı takarak Ali gibi dışarıyı izlemeye koyuldum.Sonunda otoparkın açık kısmına geldiğimizde babam inmemiz için kilitli olan kapıları açtı,yavaşça kulaklıklarımı çıkardım ve aşağı indim.Ali'nin elleri ellerimi buldu ve gülümseyerek ilerlemeye başladı. "Ama sen çocuk gibi hissettiğin için elimi tutmazdın?"
Soruma karşılık tatlı bir tebessüm sundu:
"Annem bazen elimi tutardı,bu sefer de seninle böyle içeri girmek istiyorum.""Şaşırtıyorsun."yanağına bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildim. Bahçedeydik,uzaktan bize bakan o kumarlı lenslerim olmasa bile tanırdım.
Benim onu fark ettiğimi görmüş olmalı ki bakışlarını üzerimizden çekti.Onlara dik dik baktım ve Ali'nin elimi bırakıp onların yanına koşmasını izledim.Tahmin ettiğim gibi antrenmana ara vermişlerdi.Sarışına hiç göz değdirmeden Kerem denilen çocuğun yanına geçtim;"Günaydın?""Aslında öğlen oldu."diyerek güldüğünde sanki bunu yeni fark etmiş gibi kıkırdadım. "Sanırım hala uyanamadım."
Sohbet arasında Barış hiçbir şey söylemeden önünde duran topu tutarak bir süre bizi izledi.Ardından da kalkıp ortalarda başka biri var mı diye kontrol eder gibi kapıdan dışarıya göz attı.
Sonra aramıza ağır bir sessizlik çöktü.
"Bugün bir şeyler yapmak ister misin?"
Kerem'in sesine döndüğümde utana sıkıla devam etti:"Yani bir planın yoksa?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APRİCİTY | Barış Alper Yılmaz
FanfictionApricity(kışın güneşin verdiği sıcaklık hissi.) "Ben daha önce kimseden hoşlanmadım. Yani,daha önce.Daha önce kimsenin yanında kendimi rahat hissetmedim."Raya ne söylediğini bilmeden bir şeyler geveliyor,kelimeler dudaklarının arasından kontrolsüzce...