"Ali!"
Nefesim kesilene kadar bağırıyordum.
Babam,korku, eğer onu kontrol edersen tehlikelere karşı uyanık kalman ve savaşman için bir motivasyondur; eğer korku seni kontrol ederse bir kelepçeye dönüşür, seni kısıtlar ve kararları veren o olur, demişti.İçimde büyüyen korkuyu kontrol edemiyor,elim ayağım titrediğinden doğru düzgün düşünemiyordum.Ağlamaktan kızarmış gözlerimle Barış'a baktım. "Onu bulamayacağız,kesin başına bir şey geldi.""Kötü düşünmeyi bırak, bulacağız Ali'yi."
Güven verircesine koluma dokundu.Elini çektiğinde ilerideki ikili yol ayrımına doğru yürüdüğünü gördüm.İşaret parmağımı sağa çevirerek, "Sen bu tarafa bak,ben sola bakacağım."dedim.Kafasını sallayarak benimle aynı yere yöneldi.
"Olmaz,bu halde tek başına gidemezsin."Duraksayarak hızla ona döndüm."Bana ne yapacağımı söyleme Barış,"ellerimi saçlarımdan geçirdim ve derin bir nefes aldıktan sonra ses tonumu biraz daha alçalttım."Bak,onu hemen bulmamız gerekiyor tamam mı?Lütfen,soldan git."
Başını yana çevirdim,ama ona bakmadım.
Barış,onu görebilmem için görüş alanıma girdi.Sanki şüphesi yüzünden eziyet çekiyor,bir şey yapmaya cesaret edemiyor, veya aksine kendini caydırıyor gibiydi.
Sonunda kabul etti,ve başını ağır ağır sallayarak sola döndü.Sokağın sonuna kadar koştum.Bağırdım ama karşılığında hiçbir ses duyamadım.Ali,küçükken kıskandığım,ergenken kızdığım. İlerleyen yaşlarda ise hiçbir şeye değişmeyeceğim, beni koşulsuz şartsız seven tek insandı.
Birlikteyken birbirimizi yesekte,ayrıyken birbirimizi özlerdik.Hiçbir yerde olmaması daha çok sinirimi bozuyordu.Hepsinin annemlerin boşanmaları yüzünden olduğunu biliyordum.Yere çöktüm,bitkince kaldırımın kenarına oturdum.Barış buluşacağımız noktaya daha geç geldi.Sarı kıvırcık saçları terden alnına yapışıyordu,eğilerek dizini tuttu."Hiçbir yerde yok.Sokağın içindeki dükkanlara, mağazalara,her yere baktım."
"Biliyorum."gözlerimi sildim."Bende bulamadım,hadi geri gidelim.48 saat dolmuştur, belki polise gideriz."Uzattığı elini tutarak ayağa kalktım.Arka cebime sıkıştırdığım telefonum çalmaya başladığında aceleyle yerinden çıkardım.
Barış heyecanlanarak telefonu gösterdi.
"Baban arıyor."Telefonu kulağıma götürdüğümde babamın rahatlamış,ama oldukça kızgın sesini duydum."Ali'yi bulduk."
"Neredeymiş?"
"Annen almış."
"Ne?Annem Fransa'da,nasıl alsın?"
Derin bir iç çekerek, "Sabah gelmiş. Duruşma öncesi Ali'yi almak istemiş ama tabi ki benimle konuşmamaya yemin ettiği için haber verme gereksinimi duymamış."diyince ruhsuz bir şekilde gülümsemek istedim ama dudaklarım kıvrılmadı, sanki buz tutmuşlardı."Beni arasaymış?Az kalsın kafayı yiyordum."Babamın dediklerinden sonra öyle pişmandım ki...Annemin söylediği her şeyi daima kabullendiğim için, sormadığım, sorgulamadığım, aramadığım, geri çekildiğim,en önemlisi de hep ama hep ona karşı çıkmaktan vazgeçtiğim için.
"Sen neredesin?"
Sanki zihnimde dikiş tutmayan bir yara vardı ve duygularım oradan sızıyordu.
"Ali'yi arıyorduk."kafamı kaldırdığımda onun dikkatli bakışlarıyla karşılaştım. "Barış'la.""Telefonu verebilir misin?"
"Neden?"Ona bir şey diyeceğinden mi korkuyordum,yoksa ne diyeceğini merak ettiğim için mi telefonu veremedim bilmiyorum.Ama babamın uyaran sesini duyduğumda ayıldım."Raya,lütfen."
Telefonu kulağımdan çekip Barış'a telefonu uzattığımda özgüvenli bir tavırla elimden aldı.Benden biraz daha uzaklaştı ve babamın dediklerini dinleyerek onaylayan mırıltılar çıkardı.Onun olduğuyerden kafamı çevirdim.
Bir tek benim başıma geldi sandıklarımın, dünya üzerinde milyarlarca kez yaşandığını idrak ettiğimde sakinleştim.
Barış telefonumu geri uzattı."Gel, seni eve bırakacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APRİCİTY | Barış Alper Yılmaz
FanfictionApricity(kışın güneşin verdiği sıcaklık hissi.) "Ben daha önce kimseden hoşlanmadım. Yani,daha önce.Daha önce kimsenin yanında kendimi rahat hissetmedim."Raya ne söylediğini bilmeden bir şeyler geveliyor,kelimeler dudaklarının arasından kontrolsüzce...