"Kalsın,senin o aptal tavsiyelerine ihtiyacım yok."
O gencecik, yakışıklı yüzü o an bende çok büyük bir nefret uyandırdı ve bana öyle aşağılayıcı bir keyif ifadesiyle bakıyordu ki ona cevap veremedim.Ağzından çıkan her bir sözcük, damarlarımda dolaşan zehir gibi gelmişti.Sabah baş ağrısıyla uyandım.
Önceki gün bana dedikleri yok olup gitmişti,o duyguların yerini kasvetli bir boşluk hissi ve o vakte kadar bilmediğim bir üzüntü hali almıştı, sanırım içimde bir şeyler ölmüştü.Öğle yemeği sırasında önce babama,sonra neden onlarla stada gitmek istemediğimi soran kardeşime kaçamak bakışlar attım.
Babam her zaman ki gibi sakindi ama gizli bir öfke hali içindeydi.Babamın bazen yaptığı gibi dostane sözler söyleyip söylemeyeceğini duymak için bekledim.
Ama dün günümün nasıl geçtiğini sormamıştı bile."Başım ağrıyor sadece, o yüzden bugün bensiz gidin."Onu görmeye gitsem bile kendisine bir şey söyleyemez, onunla konuşmayı tercih etmezdim. Bahçemizde bir sallanan koltuk vardı, günü burada geçireceğime emindim.
Kalın kumaştan dikilmiş,üzerinde geniş beyaz örgüler vardı.Dünü dşünmemenin yollarının bu kadar kolay olduğunu söylemiyorum ama onun varlığında sinirden ateşe atılmış gibi yanıyordum.
Babam üzerini giyinmeye gittiğinde Ali Yiğit'de masadan kalkmıştı."Sıkı giyin!"
Peşimden bağırdı: "Tamam!"
Bu bir hafta tuhaf hezeyanlı bir zamandı,
kendi iç dünyamla savaşıyordum,bir kasırga etkisindeymiş gibi içinde dönüp durduğu bir tür kaos içindeydim. Babamların gidişini izlemek için kapının önünde durduğunda dikkatle bana baktı.
Moralimin bozuk olduğunu gözlerimin içinden anladığını fark ettiğimde olabildiğince gülümsemeye çalıştım. "Seninle sonra konuşacağız."Bunu söyledikten sonra Ali ile arabaya gittiğinde aramızdaki gerginliğin uzun sürmeyeceğini anladım.Tek bir düşünceyi kafamdan atamıyordum:Benim tavırlarımı fark ettikten sonra onlara neler olduğunu soracak mıydı?Bütün gün evde gezdim ama hayalini kurduğum o koltukta oturmadım,bir kez bile oraya bakmadım ve akşamleyin ilginç bir olaya şahit oldum.Masamda oturmuş bilgisayardan hararetle film izlerken cama vuran taş sesi irkilmemi sağlamıştı.Ayağa kalkıp pencereye yaslandım ve perdeyi yavaşça kenara çektim,babamlar aşağıda yemek yediğinden onlara haber vermem şuan oldukça zordu.Camı açarak aşağı eğildim,sitenin ışıklarından parlayan yüzü seçmeye çalıştım.
Evet gerçekten de onun yüzüydü.
Kendime engel olamadım ve yanımda duran küçük peluş oyuncaklardan birini sinirle ona fırlattım. "Sen ne yüzle geliyorsun buraya?"soruma karşılık attığım peluştan kılpayı kaçtı. "Özür dilemeye geldim ama görüyorum ki medeniyetten pek uzaksın!"sesi yükseldiğinde işaret parmağımı dudaklarıma götürerek sessiz olmasını söyledim.Babam sesini duyarsa 'seninle konuşacağız' dediği konuyu Barış üzerinde detaylıca gösterebilirdi.Sırıtarak aşağı katı gösterdi. "Baban görürse senin için sıkıntı olabilir,aşağı inmeye ne dersin?"
"Olmaz!"sesimi alçaltıp devam ettim. "Yani gerek yok,git buradan."Derin bir soluk aldım.Yalan söylemekten hoşlanmıyordum ama doğruyu söylemekten de çekiniyordum.Barış manidar bir şekilde yüksek sesle konuşmaya başladı."Ama olur mu Raya,eğer sen beni affetmezsen ben-!"
Sinirle bir peluş daha fırlattım."Sus tamam iniyorum!"
Memnun olan Barış sonunda sustuğunda camı sertçe kapatıp perdeyi kendime çektim.Elleri cebinde aşağıda bekliyordu. Odamdaki daha dolmamış çöpü alarak üzerime montumu giydim, aynadan kendimi kontrol ettiğimde saçlarımı tarayarak düzeltme kararı almıştım.Ama daha sonra neden ona özeneyim diyerek bu fikri kendi içimde saçma bularak aşağı indim.Babam mutfakta beni gördüğünde şirince elimdeki çöp poşetini gösterdim.
"Anahtarı yanına al."Onu onaylayarak kenardaki anahtarlardan birini kapıp cebime attım.Aşağıda beni bekleyen Barış sonunda geldin diyerek yanıma yürüdü.
"Ne istiyorsun,tavsiyelerime ihtiyacın olmadığını mı söyleyecektin?Pardon aptal tavsiyelerime."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APRİCİTY | Barış Alper Yılmaz
FanfictionApricity(kışın güneşin verdiği sıcaklık hissi.) "Ben daha önce kimseden hoşlanmadım. Yani,daha önce.Daha önce kimsenin yanında kendimi rahat hissetmedim."Raya ne söylediğini bilmeden bir şeyler geveliyor,kelimeler dudaklarının arasından kontrolsüzce...