Selam 🤭
"Bana mı?"
Şeytanın dudakları olabildiğince kıvrılmış, soluk benzi duyduğu neşe ile canlanmış görünüyordu. Kısılmış göz kapakları kan kırmızısı gözlerini gizlemişti. Barlas şeytanı hiç bu kadar mutlu görmediğinden şaşkınlıkla çarpılıp donakalmıştı. Kuruyan boğazını yumuşatmak için sessizce yutkundu.
Şeytan bir kasa içine dizilmiş merhemleri eline alıp tek tek mutlulukla inceliyor, ona verilmiş bu düşünceli hediyeye verdiği kıymeti belli etmek istercesine kavanozları özenle tutuyor ve yerine yerleştiriyordu. Öyle dikkatliydi ki kavanozların birbirine çarpma sesi bile duyulmuyordu.
Prens gülümsediğini fark edip eliyle ağzını örtüp başını yanına çevirdi. Daha önce kimse verdiği bir hediyeden dolayı böyle mutlu olmamıştı veya hediyesini böyle bir özen ve ilgi göstermemişti.
Kraliçeye hazırladığı onca hediyelerinin hep bir köşeye atıldığını görmek çocukluktan kalan bir yarasıydı. Şeytanın bu kibarlığı karşısında içinde ister istemez bir kımıldanma olmuştu.
Şeytan kavanozların her birini incelemenin ardından bir tanesini çıkarıp açtı. Boynuzlarına sürdükçe henüz etki gösterecek kadar vakit geçmese de psikolojik bir rahatlama hissetti. Acısı gün geçtikçe azalsa da hala dayanılmayacak derecedeydi.
Prens boynuzları ovan uzun elleri izledi. Yukarı aşağı hareket eden eller yutkunmasına sebep oldu. Utançla başını yeniden çevirip biraz sonra şeytanın yanına yerleşti.
Şeytan işini bitirene kadar sessizce oturdular. Sessizliği Barlas'ın fısıltısı bozdu.
"Bugün ay tutulması var."
Şeytan doğrulmaya çalışınca Barlas ayaklanıp tutunması için elini uzattı. Şeytan sıcak eli tutup ayaklandı ama Barlas elini tutmayı bırakmamış önden ilerlemişti. Şeytan elinde duyduğu sıcaklığın tüm vücuduna yayıldığını hissetti. Karnı anlamlandıramadığı bir heyecanla kasıldı.
Barlas mağaradan çok uzaklaşmadan ayı görebilecekleri bir yer bulunca pelerinini çıkarıp yere serdi. Geniş pelerin ikisinin de sığabileceği bir alanı kaplamıştı. Elindeki eli yeni fark edip utançla ayrıldı ve pelerinin üstüne uzandı. Şeytan da arkasından çekingence yanına yattı.
Şeytanın soğuk teni ile Barlas'ın sıcak teni birbirine değiyor ikisinin de içinde çocuksu bir kıpırtı uyandırıyordu. Gözleri aya dikilmiş sessizce yatiyorlardı.
"Merhemler için teşekkür ederim."
Yanından gelen kısık sesle Barlas gözlerini aydan çekip şeytana yöneltti.
"Önemli değil..." Konuşmaya devam etmek istese de boğazı düğümlenmiş gözleri ayın ışığı altında parlayan soluk yüzde, kırmızı gözlerde kalakalmıştı. Şeytan onu izleyen adama dönmeden devam etti.
"İlk defa... biri bana böyle bir hediye verdi." Gözlerini kırpıştırdı. "Benim için önemi büyük, belki beni düşündüğün için değil de..." Yutkundu. "Daha erken gidebilmem için versen de, teşekkür ederim."
Gözlerini inatla aya diken şeytanı endişeyle süzdü prens. Kalbi sıkışmıştı. Kırmızı gözlerde parıldayan belli belirsiz yaşlara dayanamayıp şeytanı kolundan tutup göğsüne dayadı. Bir kolu başının altındayken diğeri omuzlarını sarıyordu.
Şeytan hissettiği sıcak kucaklamayla bir süre affalayıp karşılık vermemiş sonrasında yüzünü daha da göğse yanaştırıp bir kedi gibi prensin kucağına sinmişti.
Prens sonunda bulduğu fırsatı değerlendirerek yerdeki elini beyaz saçlara attı. İnce uzun teller ipek gibi yumuşacıktı. Ellerinin arasından usulca kayıyor, ay ışığı altında parıldıyordu. Ellerini uzaklaştırmak için her hamle yaptığında büyük bir istek vücudunu sarıyor yumuşak saçlardan ayrılmasını engelliyordu.
Bembeyaz saçlar... hayatında kimsede böylesine güzel saçlar görmemişti Barlas.
Kolunu sıkı sıkı, kaçmasından korkarmışçasına tutan elin üstüne yerleştirdi bir elini. Altındaki teni yumuşak hareketlerle okşadı. Bu kucağındaki şeytanı sakinleştirmiş gibi görünüyordu. Hatta dokunuşu altında erimişti sanki, bu da Barlas'ın son derece hoşuna gitmişti.
Aya bakarken bir anda aklına birbirlerinin ismini dahil bilmedikleri geldi. Göğsüne yaslanmış yüze uzun uzun baktı. Şeytanın yüzünü örtmeye kalkan bir tutam saçı kulak arkasına itti. Bu hareket şeytanın da ona bakmasını sağlamıştı.
Gözgöze geldiklerinde prens anlamlandıramadığı bir heyecan hissetti içinde. Kalbi sıkışmış gibiydi.
"Adın ne?" Aralarına fısıldadığı soruyu şeytan zar zor duymuştu. Yutkunup gözlerini kaçırdı.
"Bir adım yok." Bir an bu durum utanç verici gelmişti, sanki ne kadar değersiz olduğunu anlatıyordu. Sanki bu adam da sonunda bunun farkına varacak ve onu burada bırakıp gidecekti. Ona gitmesini söyleyen bir adamın şu an yanında olması en başından saçmaydı zaten.
İçini kaplayan korkunç his boğulmasına sebep olurken yanağında adamın nazik parmaklarını hissetti.
İndirdiği gözlerini geri adamınkilere dikti. Nefesi kesildi. Adam ona niye bu kadar üzgün bakıyordu? Gözlerinde gördüğü şey merhamet miydi? Bir şeytana merhamet duyacak kadar nazik biri miydi bu adam?
"Tolan..." Şeytan anlamayarak kaşlarını kaldırdı. "Adın, Tolan olsun mu, eğer aklında başka bir şey yoksa...?" Karşısındaki adamın gözleri öyle derin bakıyordu ki şeytan yalnızca başını sallayabildi.
'Bana bir ad verdi... Benim de bir adım var...' Gözleri dolmaya başlarken yüzünde bir gülümseme peydah oldu. Karşısındaki adamın nezaket dolu yüzüne elini koydu. Ona gitmesini söylese de daha önce kimseden görmediği bir naziklikle davranmıştı. Unutmamak için karşısındaki yüzü yaşlı gözleri ile iyice inceledi.
"Senin adın ne?"
"Barlas"
Nefesleri birbirine karışırken ikisi de kendini ana kaptırmışlardı.
"Barlas... Barlas..." Şeytanın mutlu mutlu adını mırıldanışı Barlas'ın kalbini hoplatıyordu. O güzel dudaklar her açılıp kendi adıyla hareket edince yüzüne vuran nefes aklını alıp götürüyordu.
"Barlas..." Barlas daha fazla kendini tutmayıp gülümseyen dudaklarla kendi dudaklarını birleştirdi. Dudaklarını oynatmadan soğuk dudaklar üstünde öylece durdu. Tolan da hareketsiz, anın bitme korkusuyla öylece duruyordu.
Dudaklar ayrıldı. Geriye birbirine nefessiz bir şaşkınlıkla bakan iki yüz kaldı. Barlas ne yaptığını yeni idrak ediyordu. Ona o pörtlemiş güzel kızıl gözlerle bakan Tolan'dan korkuyla uzaklaştı. Eli dudaklarına gitti.
Kendini nasıl böylesine kaybedebilirdi? Bundan sonra ne olacaktı? Her şeyi mahvetmişti. Daha da kötüsü, artık şeytana karşı ne hissettiği gün gibi açıktı.
Ayklanıp arkasına bakmadan oradan uzaklaştı. Şeytan da arkasından seslenmemişti.
Selam... Bu kitap baya az okunuyor ama bunu yazasım var. Çok uzun bir şey olmayacak zaten o yüzden böyle yavaş yavaş yazayım diyorum.
Okuyanlara teşekkür ederim. ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOLAN {bxb}
RomansaSavaşçı bir prens ve yaralı, yanlış anlaşılmış bir şeytanın hikayesi. Not: Şeytan terimine daha genel ve belli dinlerin yorumlarından ayrı bir düşünceyle yaklaşılmıştır. Bir kurtadam veya bir vampire yaklaşım gibi.