1. Bölüm: Kabus

437 24 11
                                    

Medya: Can Ozan - Ağlama Ben Ağlarım

"İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanılır kılan şey iyi yönleriydi." - Gece Yarısı Kütüphanesi
                   ******
Gökyüzü uğursuz bir griye boyanmıştı, yapraklar hüzünle hışırdıyordu. Gölgeliydi ışık hüzmeleri. Sanki mutsuzluğun ve umutsuzluğun fırçasından dökülmüştü her şey.

Fırtınanın geleceğini haber veren uğultulu, sert bir esinti ansızın yüzüme çarpıp geçince banktan ayrılıp, korunaklı görünen kermes meşesinin altına sığındım hemen. "Yağız umarım şemsiyesini yanına almıştır." diye mırıldandım. Her ne kadar dayanıklı gibi görünse de benim yüzümden ıslanmasını ve hasta olmasını istemezdim.

Öne ve arkaya doğru hafifçe salınırken, uzaktan onun geldiğini gördüm. Başını kaldırım taşlarına düşürmüş, düşünceli bir şekilde buraya doğru adımlıyordu. Sağ elinde de bir poşet vardı. Havanın bozuk oluşundan etkilenmişti sanırım.

"Yağız!" diye seslendim gülümseyerek. Başını kaldırdı ve baktı bana. Yorgun, ifadesiz ve boştu kahve gözleri. Sanki hiç tanımadığım birinin gözleri gibiydiler... Yüzümdeki koca gülümsemeyi donuk bir tebessüme evriltecek kadar yabancılardı bana.

Kendimi toparlamaya çalıştım, yeni bir gülümseme sundum ona. Tam önümde durmuştu.

"Selam." dedi yüzüme bakmadan.

"S-Selam..." diye karşılık verdim. Heyecanı alınmış bir durgunluk, ne zaman yerleşmişti o güzel sesine?.. Anlam vermeye çalıştım ama bulamadım. Artık tedirgin hissediyordum kendimi. "O..." Parmağımla belli belirsiz işaret ettim. "O elindeki poşet ne?"

Poşeti uzattı sessizce. "Bana verdiklerini iade etmeye geldim." dedi. Kaşlarım çatıldı. "Artık onlara ihtiyacım yok."

"N'oluyor Yağız? Çok tuhaf davranıyorsun."

"Bir şey olduğu yok. Sadece verdiğin sadakaları sana geri iade ediyorum."

Boğazımı kavrayan, konuşmama mani olan bir his peyda oldu, gözlerime kadar ilerledi. Onun mutlu olması ve birlikte konuşacağımız konuların artması için paylaştığım şeylere "sadaka" demişti. Sadaka...

İlacım bugün zehir olmaya yeminli gibiydi. Boğazımdaki yumruyu ötelemek zor olsa da yutkunup, "Bunu neden yapıyorsun?" diye sordum. Kaçırdığı gözleri, gözlerime tutundu en sonunda. Tuhaf bakıyordu. Çenesi de kasılmıştı.

"Senden sıkıldım artık Kerem!" dedi bir çırpıda. Kelimeleri anlamlandırmakta zorlandım ve hatta yanlış duyduğumu düşündüm ilk başta. Fakat, "Daha fazla uzatmayalım." dedi hemen ardından. Hem de bir an olsun teklemeden... Tırnaklarıma kadar hüzne battığımı hissettim. Kalbim tarifsiz acıyor, gözlerim anbean doluyordu.

"Şaka mı yapıyorsun?" diye sordum çaresizce. Sesim kısık çıkıyorken bile bu saçmalığın şaka olmasını tüm kalbimle diledim. Lakin kafasını "hayır" anlamında iki yana salladı ve poşeti zorla sağ elime tutuşturdu. İçinde farklı kalınlıklarda kitaplar bulunuyordu. Bir de ona doğum gününde verdiğim forma...

Gökyüzü beyaz bir ışıkla çatladı ve yağmur çiselemeye başladı. Zamanla da şiddetini arttırırken şekilsiz hüznüm bedenime kalıp gibi yapışmıştı.

"Anlamıyorum!" dedim isyan edercesine. "Düne kadar iyiydik, şimdi neden böyle davranıyorsun?"

Gözlerini devirdi. Kurak bir yabancı toprağın izlerini taşıyordu sanki duygusuz bakışları. Göğsümün sıkışmaya başladığını hissettim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 31 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bela Patron [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin