O...

8 4 8
                                    


"Adamın adını bir daha söyle!"

"Çetinel Kuzey."

"İzgi Sara Kuzey."

"O benim babam."

   Nasıl her şeyden bir haber yaşamıştım ben yıllar boyunca? Her an aklımda olan, ona bir şey olmasın diye kılımı kıpırdatmadan her şeye katlandığım babam... Tabii ya! Ben gittikten sonra öyleyce oturamazdı değil mi? Ne olurdu sanki öylece otursaydı? Otursa ve hayatına kaldığı yerden devam etseydi? 

   Ben doğum günü pastamı beklerken kapı çalmıştı. Annem mutfaktayken abim koşmuştu kapıya. Sonra bir küt sesi gelmişti. İçeride siyah üniformalı adamlar belirmişti, abimse omzunu tutuyordu. Çok sinirlenmiştim o çocuk aklımla. Benim öpmelere kıyamadığım abiciğimi incitmişlerdi. Ayağa fırladım ama babam beni tuttu. "Ne işiniz var evimde?" Kızgın olmasını bekliyordum ama sesi "Ne olur gidin." der gibiydi. O sırada annem gelmişti ve elinde çok beklediğim pastam vardı. Tek fark, pastam masamda değil yerdeydi artık.

   Annemle babamın tavırları beklediğimden farklıydı. Niye bu adamların kim olduklarını sormuyorlardı? Hatta sanki biliyor gibiydiler. Biliyor ve onlardan korkuyorlardı. "Genetik Bakanlığının verdiği emir." Adamın biri babama bir kağıt uzattı. Annemse bir bana bir abime bakıyordu. Babamın ağzından çıkan tek kelime "İzgi." olmuştu. Ne olmuştu şimdi? Ne yapacaklardı bana?

   Annem bir çığlık attı. Abim koşarak yanıma geldi ve kollarını bana sardı. Omzundan öptüm onu. Bana ne olacağını bilmiyordum ama onun canının acımasına kıyamazdım. Ben öpersem geçerdi. Ne zaman düşse ben öperdim onu. Anneminkinden bile iyileştiriciymiş benim öpücüğüm. 

   O adam beni abimden çekip ayırdı. "İzgi Sara Kuzey, bizimle geliyorsun." "Ben seninle hiçbir yere gelmiyorsun. Çık git evimden." Gelmeyeceğimi anladığında kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. "Baba... Anne... Abiş..."

   O gün hiçbir şey yapamamıştım. Onlara son bir kez bile sarılamamıştım, en büyük pişmanlığım buydu. Ne uğurlu çoraplarımı yanıma alamamam ne de başka bir şey... Keşke onlara son bir kez sarılabilseydim. 

   Ben ummuştum. En azından hepsinin bir arada olmasını... Bir gün, geldiğimde hepsini bir arada bulmayı ama görünüşe göre o gün parçalanmıştık. Şimdi herkesi birleştirmem gerekecekti. Olsun. Ne olursa olsun vazgeçmeyeceğim ailemden.

   Benim gitmem lazımdı. Gidip babamı bulmam... En azından babamı bulabilirdim. Mutlaka bir ipucu bırakmıştır arkasında. Sonra ben de- "İzgi, İzgi..." Mete beni sarsıyordu ama ben duymuyordum sanki. Tek düşünebildiğim babamdı. "Benim... Benim gitmem gerek." "Ne gitmesi İzgi. Az kalsın yakalanıyorduk." "Umurumda değil. Dolunay beni geri götür oraya." Hala dikiliyordu. "Bak, benim onu bulmam g-." Götürmeyecekti, değil mi? Beni oraya geri götürmeyecekti. İyi, ben de kendim giderdim. Havalandırmadaki yolu bilmiyor olabilirdim ama merdivenlerden gidebilirdim.

   Yerimden kalktım ama şimdi de ikisi bir tutuyorlardı beni. "Bırakın beni! Babama gideceğim ben!" "İzgi... Bak güzelim baban orda yok. Kaçmış işte. Böyle yaparsan sadece kendini yakalatacaksın." "İzgi. Gideceğiz."Ne? "Oraya geri döneceğiz. Sadece bekle, tamam mı? Şu anda orası koruma kaynıyordur." 

"Dolunay, sen de başlama. Ne oraya dönmesi, kafayı mı yediniz siz?"

"İzgi haklı. Oraya geri dönmekten başka çaremiz yok. Harita boş çıktı. Tek ipucumuz o odadaki geçitler.İzgi, sen de dur artık."

   Durdum ama istediğimden değil. Sadece... Sadece o haklıydı. Lanet olsun ki haklıydı. Ona bu kadar yaklaşmışken yakalanamazdım. Bu sefer ne yapacakalrını bilmiyordum. Hafızamı koruyup koruyamayacağım da belli değildi. Daha fazla dayanamadım. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Ben de saldım onları. Üstüne gidip Mete'ye sarıldım. Sonuçta ağlamak için bir omza ihtiyacım vardı. "Geçti güzelim, geçti."

Gelecek: KobayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin