ŞİMDİKİ ZAMAN
Gözlerimi açmaya çalıştığım da kirpiklerimi birbirinden ayıramadım. Kirpiklerim birbirine yapışmış olmalıydılar. En fazla bir ya da iki saattir uyuyorumdur. Neden gözlerimi açamıyorum ki?
Uzun uğraşlarımın sonucundan gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey bembeyaz bir tavan oldu. Gözlerimi birkaç kere kırpıştırarak yerimde doğrulmaya çalıştım ama ne yazık ki en ufak hareketim her yerimin acıyla sızlamasına neden oldu. Acıyla inleyerek etrafıma bakındım. Bir hastane odasında olduğumu anladığımda sadece boşluğa bakarak aklımda canlanan anıları düşündüm. En son bir patlama olmuştu. Bir Türk askeri vardı beni köyden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Kesik kesik aklıma gelen geçmiş başımın acımasına neden oldu. Daha fazla hatırlamayı zorlamayarak odayı inceledim.
Duvarlar açık maviydi. Tam karşımda duvara sabitli küçük bir televizyon vardı. Yan tarafımda gri, küçük bir koltuk vardı. Diğer tarafında tuvalete açıldığını düşündüğüm bir kapı vardı. Onun yanında ise bir pencere. Pencere beyaz bir tül ile örtülüydü. Oldukça sadeydi. Olması gerektiği gibi. Hastane odasının abartılı olduğu nerde görülmüş? Yanımda ki küçük komodinin üzerinde dolu bir sürahi ve ağzı kapalı, dolu bir su bardağı vardı. Odaya mavi ve beyaz rengi fazlasıyla hâkimdi.
Gözlerimi tekrar kapattığım sırada açılan kapı ile kapanmış olan gözlerimi tekrar açtım. İçeri giren beyaz kıyafetli hemşire olduğunu düşündüğüm genç kız beni görünce şaşkınlıkla gülümsedi.
"Aman Allah'ım! Tam da uyanacağınızdan umudu kesmiştik. Ben hemen doktora haber verip geliyorum." Dediğinde daha odaya bile girmeden arkasını döndüğünde onu durdurmak adına elimi kaldırdım fakat çoktan gitmişti.
Birinin tam şu anda bana ne olduğunu anlatması gerekiyor.
Ben umutsuzca doktor ve az önce gelen kızın gelmesini beklerken gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapattığım anda gözümün önüne gelen kanlı kız çocuğuyla irkilerek gözlerimi hemen açtım.
Derince yutkunarak kapıdan içeri girmek üzere olan doktora baktım. Beni gördüğünde en az o da hemşire kadar şaşkınlıkla yanıma geldi. Arkasından da hemşire geldi.
Gözlüklü sarışın kadın beni baştan aşağıya süzdü. "Açıkçası artık bende herkes gibi pes edecektim. Her neyse kendini nasıl hissediyorsun," Bakışları kısa bir an elindeki dosyaya döndü. Sonra tekrar bana odaklandı. "Meyra?"
Konuşmaya başlamadan önce boğazımı temizledim. "Gayet iyiyim. Sadece hareket ettikçe vücudum acıyor."
Dediğime başını salladı ve anlayışla bana baktı. "Bu tür şeyler gayet normal. Sizi bir Türk askeri bulmuş. Azerbaycan'da bulunan bir köyde yaşanan patlamada sizde varmışsınız. Sizi bulan asker sizin aksinize bazı önlemler aldığı için daha hafif atlattı. Sizi bulan bir diğer asker tedavi için sizi Türkiye'ye getirdi. Şu an Türkiye'desiniz." Diyen kadına şaşkınca baktım. Nasıl yani? Benim hatırladığım patlama gerçek miydi? Melda ve annem nasıldı?
"Peki kardeşim nasıl? Hatırladığım kadarıyla benimle beraber onunda patlamaya maruz kaldığını biliyorum."
Sarışın kadın anlamsızca yüzüme baktı. "Maalesef kardeşiniz hakkında bir bilgi bilmiyorum."
"Peki bunu araştırabilme şansınız var mı?" Hemşire ve sarışın kadın birbirlerine baktılar. Ben endişe ile onlara bakarken hemşire hemen gülümsedi. Ve yatağın kenarına oturdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELDA - Düzenleniyor
Acción"Son dakika! Azerbaycan'da bulunan bir köyde meydana gelen patlamada köyün çoğunluğu yaşamını yitirdi. Bir sürü ülkeden gelen destek ile bazı insanlar kurtulabildi. Gerisi ne yazık ki vefat etti. Hayatta olan ve ailesini kaybetmiş insanlara baş sağl...