masaya son tabakları koymuş namjoon hyungun gelmesini beklemeye başlamıştım geç gelmeyeceğini söylemişti çalan kapıyla yerimden kalkmış hızla kapıya gidip açmıştım "hoş geldin hyung" demiş gülümsemiştim "hoş buldum ufaklık" yana çekilmiş girmesini beklemiştim içeriye girmiş paltosunu çıkartmıştı "neler yaptın çok güzel kokular geliyor" demiş ayakkabılarını çıkartıp mutfağa gitmişti "seveceğini düşündüğüm yemekleri yaptım hyung"
"doğru bilmişsin en sevdiğim yemekler bunlar" gülümsemiş masaya geçmişti karşısına oturmuş "o zaman afiyet olsun hyung" çubukları elime almış yemeğe başlamıştık "sana da afiyet olsun kook"
~~~
"hyung bu adam sonra bunu aldatacak bak söylemedi deme" elimdeki fincanla televizyona odaklanmış açtığımız filimi izliyorduk -benim zorumla- "belli zaten şunun tipine bak bir gözü seul'e bir gözü busan'a bakıyo" söylediği şeyle kıkırdamış filime bakmaya devam etmiştim "bence bu kadında da bir şeyler var bak hiç güven vermiyor" dediği şeyi kafamı sallayarak onaylamış "bu biraz masum gibi ama adam bunu kesin aldatıyo ya adım gibi eminim"
"aynen tipi kayık" bir süre daha filmi izlemiş vaktimizi geçirmiştik
"AHA NE DEDİM ALDATIYO DEDİM BAK" karısı adam ve sevgilisini yatakta basmıştı belliydi böyle olacağı namjoon gülmüş "belliydi zaten kook"
"olsun ben bildim neyse kahve ister misin" ayağa kalkmış ona dönmüştüm "olabilir" elinden bardağı almış adımlarımı mutfağa çevirmiştim "senin için muhteşem kahvemi koyacağım hyu-" kafamı kaldırdığımda gördüğüm görüntü cidden kanımı dondurmaya yeterdi bu bu V'ydi mutfakta bahçeye açılan bir cam kapı vardı ve o şu anda karşımdaydı elinde bıçağı ile duruyordu
elimdeki kupalar istemsizce elimden kayıp yere düşmüştü attığım çığlık ve yere düşen kupaların sesi karışmış hızla geri gitmiştim "JUNGKOOK ne oldu sakin ol" namjoon yanıma gelmiş kollarımdan tutmuştu "h-hyung o burada bahçede gördüm hyung elinde bıçak vardı gördüm" elimle kapıyı işaret etmiş göz yaşlarım istemsizce düşmüştü "tamam sakin ol ben buradayım tamam mı" tekrar kapıya bakmış onu orada görmemiştim "g-gitmiş" namjoon baktığım yere bakmış kafa sallamıştı "jungkook şimdi senden bir şey isteyeceğim ve sende bunu yapacaksın tamam mı" kafamı sallamış konuşmasını beklemiştim
"güzel şimdi odana çıkıyorsun saklanıyorsun telefonundan en yakın kanada biletini alıyorsun bende jin'i arayacağım haber vereceğim sonra da dışarı çıkıp kontrol edeceğim" söylediği ile kafamı olmaz anlamında sallamıştım "hayır ya sana bir şey olursa hyung gitme lütfen" kollarından sıkıca tutmuştum sanki gidişini önleyebilecekmişim gibi "bana bir şey olmayacak jungkook sadece bana güven bahçeyi gezeceğim tamam mı anahtarı yanıma alacağım eğer biri kapıyı çalarsa veya açmaya çalışırsa sakın kapıyı açma veya çıkma tamam mı" kafamı olumsuz anlamda sallamış "h-hyung lütfen gi-"
"JEON JUNGKOOK BANA GÜVEN VE YUKARI ÇIK" sonunda sabrı tükenmiş ve bağırmıştı kafamı sallamış ve mecburen yukarı çıkmaya başlamıştım hızla odama gitmiş dolabın içine girmiş telefonumu açmıştım korkudan ellerim tir tir titriyordu telefonu düzgün tutamıyordum hızlıca bileti almış ses çıkartmamaya çalışıyordum telefonuma bildirimler geliyordu ama hiç biri umurumda değildi ya namjoon'a bir şey olursa benim yüzümden
o bizi izlemişti o bahçe kapısından bizi izlemişti üç saat boyunca arkamızdaydı ve biz bunu fark etmeden saatlerce gülmüş konuşmuş birbirimize temas etmiştik amerikan mutfağına sahiptim ve mutfaktaki o kapı direkt salona bakıyordu bizi izlemişti ama namjoon hyung polislerin devriye attığını söylemişti nasıl olurda bahçeme girebilmişti ki
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEATH OR LOVE
Actionjay alt tarafı bir lunaparka gidip fotoğraf çekilicez jungkook abartma jungkook ah tamam geliyorum ama içkiler senden Semetae Ukekook