Merhaba:)Yep yeni bir bölümle karşınızdayım. Bu bölümde belki bazı şeyler kafanıza yavaşta olsa oturmaya başlar diye düşünüyordum. İlerleyen bölümlerde çok daha farklı olaylar okuyacaksınız. Umarım hikayenin gidişatını beğeniyorsunuzdur.
Lütfen oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar :)
-
Sabah gözlerimi araladığımda ilk kontrol ettiğim şey telefonum oldu. Telefonuma Tansu'dan gelen aramalar dışında başka bir şey olmadığını gördüğümde kendimi fazla rahatlamış hissetmiştim. Dün geceden sonra işsiz kalacağımı sahiden düşünmüştüm. Bazen karşımda patronum olduğunu unutarak konuşuyordum ve bu benim sinirlerimi bozuyordu.
Dün gece kötü bir şey daha olmuştu ve babamın aldığı kolyemi düşürdüğümü fark etmiştim. Çantama koyduğuma emindim ama muhtemelen düşmüştü. O kolyeyi bulmak zorundaydım. O bana babamdan kalan özel bir hediyeydi. O kolye benim için her şey demekti. Paha biçilemez bir mücevherdi benim için. Yarın işe gittiğimde temizlik görevlilerine ve Efsuna sormayı kafama not ettim.
Hızlıca Tansu'nun aramalarına geri döndüm. İkinci çalışta telefonu açtı. "Kızım nerelerdesin sen ya?" Tansu'nun endişeli ve sinirli ses tonu doldurdu kulaklarımı.
"Uyuyordum."
"Sen bu saate kadar uyumazsın ki." Saate baktığımda, saatin on iki olduğunu gördüm. "Başka bir yerde mi kalıyorsun yoksa?"
"Dün gece iki hap aldım. O yüzden bu saate kadar uyumuşumdur."
"O hapların son derece sağlıksız olduğunu tekrardan sana hatırlatmak istiyorum sevgili dostum Mercan."
"Henüz tıp diplomanı almadın." Dedim. "Bana şu an doktorluk taslayamazsın."
Tansu, tıp okuyordu. Tıp okumak onun çocukluk hayaliydi. Lise zamanlarında evden çıkmayıp, sadece ders çalışıyordu hatta o kadar çok kafayı sınava takmıştı ki, deneme sınavlarında iki yanlış çıksa bile oturup saatlerce ağlıyordu. Çocukluk hayalini gerçekleştirdiğinden dolayı onunla gurur duyuyordum.
"Nerelerdesin anlat bakalım." dedi. "Seni çok özledim Mercanım."
Bu hayatta bana sadece üç kişi 'Mercanım' diye hitap ederdi. Biri Tansu, biri Han ve bir diğeri de babam. Onların ağzından bunu hitap şeklini duymak kendimi evimde ve güvende hissettiriyordu.
Tansu'ya şu son bir haftadır yaşadığım şeyleri tek tek anlattım. Aklımdaki tüm soru işaretlerini ve hissettiğim her şeyi. Bu hayatta ondan başka güvenebileceğim hiç kimsem yoktu. Beni ondan başka anlayacak ve beni bu kadar çok tanıyan da hiç kimsem yoktu.
Çocukluğumuzda, ben ağlayıp evden kaçar ve Tansularda saklanırdım. Tansu asla bana neyim olduğunu sormaz, benim anlatmamı bekler, beni güldürmek için elinden gelen her şeyi yapardı. Hayatta en kötü hissettiğim zamanlar sadece Tansu'ya sığınmıştım. Onun başka bir şehre taşınacağını öğrenince hem mutlu olmuş hem de büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. Birkaç hafta bunu atlatamamıştım.
"Kızım konuşmayalı neler olmuş öyle." Dedi. "Bu patronun sende gözü yoksa benim adımda Tansu değil!"
"Sana yanlış hissediyorum diyorum sen benim içime daha da kurt düşürüyorsun Tansu."
"E anlattıklarından yola çıkarak sadece bunu düşünebildim." Dedi. "Yok elbise seçmeler, yok eve bırakmalar, yok temasa geçmeler. Ne oluyoruz?"
"Ona karşı farklı hissediyorum Tansu." Dedim ve derin bir nefes verdim. "Bu yanlış hissettiriyor."
"Anlıyorum canım benim ama senin yanlış hissedebileceğin hiçbir durum yok." Dedi. "Adam r, senin resmen böyle hissetmen için her şeyi yapıyor ve yapacağına da eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya gibi bir gece
Teen FictionBen Mercan. İsmime bir çok kötü kalıplar takılmış olsa da ben sadece Mercandım. Sadece Mercan. Onun hayatımı bir iş teklifiyle değiştireceğini hiç düşünmemiştim. Pars Alacanın hayatıma girmesiyle, hayat bana yeni kapılarını açmıştı. Mercandım b...