"Yavaş ol oğlum, Felix kaçmıyor ya!"
Bugün okula gitmeyen oğluna sürpriz yapıp arkadaşı ile buluşturmak istiyordu ama inatçı oğluşu Felix'te Felix siye tutturunca bahçeye gelmişlerdi ve şimdi Hyunjin annesinin elinden tutup çekiştiriyordu.
"Karina ile görüşmek istemediğine emin misin canım sonra tekrar gelebiliriz? "
"Olmaz anne! Felix'e sürpriz olcak bak yanına geldim diye ne kadar sevinecek!"
Sonunda pembe güllerin etrafını sardığı Sakura ağacının önünde durmuşlardı. Annesi etraftaki çitin kilidini açmış ve çocuğunu sırtından pohpohlayarak köprüden geçişini izlemişti.
"Hadi anne sen git! "
Oğullarının garip takıntısını bir türlü anlamasalarsa üstüne gitmiyorlardı, mutluydu ya onlara yeterdi, özellikle geçirdiği travmalardan sonra yüzünde böyle güllerin açması içlerini ısıtıyordu.
"Tamam tama gittim cabım dşjkat et suya düşme sakın! "
"Tamam anne~ hadi git artık! "
Kadın gülmüş ve uzaklaşmıştı oradan.
Ne kadar ağaç ihtişamlığıyla herkesi büyülesede oğulları rahat etsin diye küçük bir kısmını yasaklamış ve yine oğullarının isteği üzerine etrafını kazıp su doldumuş ve sadece bir köprü bırakıp demir çitler ile çevrelemişlerdi.
"Hoşgeldin Hyunjin-ah! "
"Lixiee!"
Ağacın içinden çıkan ışık saçan çocuk ile yüzünde tekrardan eksik olmayan gülümsemesi ilesönmüş ve en sevdiği oyun arkadaşına koşarak sarılmıştı.
"Bak, Senin için geldim bugün Lixie!"
Başını yasladığı karından yukarı bakıp gülerken sarıldığın beden eğilmiş ve boylarını eşitleyip elini küçük olanın saçına dolayıp oynamaya başlamıştı.
"Neden okula gitmedin bakalım"
"Lixie orası çok sıkıcı! Kimse benimle oynamıyor ve bana ucube diyip gülüyorlar. "
"Aaa neden diyorlarmış bakayım? "
"Bilmiyorum Lixie ama sen hepsinden daha iyisin."
Tekrar gülüp boynuna atlarken Felix'te sıkıca sarılmıştı küçüğüne, gözleri uzaktan onları izleyen annesi ile birleştiğinde annesi de gülmüş ve başını sallayıp oradan ayrılmıştı.
"Lixie senin doğum günün ne zaman? "
"Hmmm senin doğum günün ile aynı."
"Ne! Aynı gün mü doğmuşuz biz, yaşasın!"
Çocuğun sevinci kendini belli edip zıplayarak bağırmaya başladığında Felix'te gülmüş ve elini arlasına atıp küçüğüne seslenmişti.
"Hey Hyunjin! Sana bir sürprizim var."
Hyunjin yerinde durup merak ederken Felix arkasından pembe bir gül çıkarıp çocuğa uzatmıştı.
"İyi ki doğdun Hyunjin-ah! Bunu hep yanında taşırsan istediğin zaman beni görebilirsin."
Çocuk çiçeği eline alıp dönüdürürken tekrardan gülmeye başlamış ve teşekkür ederek tekrardan boynuna atılmıştı, Felix tekrardan sarıldığı çocuğu kucağına alıp havada döndürmeye başlamıştı.
"Ama Lixie ben sana hediye almadım."
Dudaklarını büzen çocuğa karşı sesli gülmüştü.
"O tombul yanaklarından öptürürsen hediyemi almış olurum. Ne dersin?"
"O zaman hemen öp Lixie hemen!"
Dediğiyle yanaklarını dudağına yapıştırmış ve "Öptün mü?" diye bağırmaya başlamıştı.
İki yanağını da sesli bir şekilde öpüp onu yere indirince küçük çoxuk salıncağa koşmuştu.
"Hadi Felix salla beni!"
Tatlı bir poz verip konuşurken hemen koşturmuş ve sallamaya başlamıştı.
"Yaşlı bir ruh değil, oldukça genç ve saf bir, hayatında hiç sevgi ve değer görmemiş ve birileri sataşırken gözlerini yummuş."
"Yani?"
"Yanisi onu seven ilk kişi çocuğunuz, endişelenmeyin sizden sonra bile onunla ilgilenebilir, ona hayattaymış gibi hissettiren oyun arkadaşı iyi oldukça bereketi de artar ona iyi bakın."
Yanında siyah giyimli kadın kaybolurken saçını düzeltip Sakura'nın yanına yürümeye başlamıştı, bir anne olarak çocuğu her şeyden önce geliyordu ve Felix'in niyetinin kötü olup olmadıüını merak ettiği için tütsülere başvurmuştu.
Öğrendikleri ile içi rahatlayıp rüya aleminse Felix ile oynayan çocuğunun yanına gelmiş ve onu uyandırmıştı.
"Hyunjin, oğlum hadi artık gitmeliyiz."
Uyandığı gibi fırlayan çocuk gitmek istemese de annesinin sözünü ikiletmek istemiyordu. Bu yüzden gülü yere bırakığ eşyalarını toplamaya gitmişti.
Kadın hazır olan oğlunu gülümseyeewk çıkarırken aklına gelenle durmuştu.
"Çiçeğini almıycak mısın?"
"Aa! Teşekkür ederim anne."
Çocuk pembe gülü alıp tutarken annesinin yanaklarını öpmüştü.
"Biliypr musun anne bugünde Felix'in doğum günüymüş!"
"Öyle mii o zaman akşam ona da pasta ayırırız."
İkisi gülüp arabaya binerken eve doğru yol almışlardı.
"Ama anne o yiyemez ki."
Akşam olup kutlamalar yapılmış ve pasta kesilmişti.
Yanında pembe gül ile uyuyan çocuğun odasına girmiş ve bir mektuo bırakmıştı çocuğun elindeki çiçeğin tam üstüne.
Yavaş yavaş görünmemeye başlayan mektubun okunduğunu anladıiında anında odayı terk etmişti kadın.
&
Heloo yine ben ve mini ficim
Buraya kadat okuduğunuz için çok teşekkür ederimm
(Oy verirseniz çook sevinirim)