ʏᴀ ᴏ̈ʟᴇᴄᴇᴋsɪɴ ʏᴀ ᴏ̈ʟᴅᴜ̈ʀᴇᴄᴇᴋsɪɴ

162 102 153
                                    

Aylardır yazdığım cümlelerin bir araya toplandığı ilk bölüm!


Okumaya başladığın saati bırakır mısın?

Lütfen alta bıraktığım müzikle beraber okuyun. Keyifli okumalar!

Müzik:    James Arthur/İmpossible


•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Zaman çok mu hızlı ilerliyordu yoksa ben mi hayatı hızlı yaşıyordum çözemiyordum. Ancak hızlı olduğunu bildiğim tek bir şey varsa oda sürdüğüm motorun hızının üç yüz doksan dokuz olduğuydu. Evet biraz daha hızlanırsam ölümle göz göze gelmekten çekinmeyeceğim.

Anlamadığım şey ise Mustafa'nın nasıl benden daha az hız yapmasına rağmen sürekli kaybeden taraf olmamdı. Yan gözle üç adım daha ilerimde duran Mustafaya baktım. Kaskından belli olmuyordu ama önde olan taraf olmanın rahatlığını keyifle yaşadığına emindim.

Kafasını bana doğru çevirince göz göze geldik. Gözlerimi kısarak bakmamın ardından hızımı dört yüz yaptım ve öne geçen taraf oldum. Dudağım yavaşça yukarıya kıvrılmıştı ki  tekrar önüme geçince bir küfür savurdum.

Konuşmaya başlayınca kafamı tekrar ona doğru çevirdim. "Ha gayret güzelim ha gayret!"  Bunları söylerken sırıttığına o kadar emindim ki!

"Bu kadar rahat olma her an geçebilirim!" sesim çıksın diye o kadar bağırmama rağmen hala benden çok motorun sesi çıkıyordu. Neden acaba? Motorun hızından haberin var mı? Ha bu arada tanıştırayım benden daha çok konuşan iç sesim. Senden daha az konuşuyorum atma!

Belki de benden çok onu dinlersiniz ha? Neden olmasın? İç sesimle tartışmayı bırakıp tekrar ana odaklandığımda Mustafa bağırıyordu. "O an bu an değil!"

Tabii canım der gibi baktığımda gülerek önüne döndü. Bende döndüğümde varış noktasına varmak üzere olduğumuzu gördüm.

Şuan geçmeye çalışsam da başaramayacağımı biliyordum ve ben asla sonucunu bildiğim işlere kalkışmazdım. Motorları çoktan durdurup indiğimizde kasklarımızı çıkarıyorduk. "Bir daha ki ne kazanırsın."

Sırıtarak söyledikleri sinirlenmeme yetmişti. Tam bir şey söyleyecektim ki telefonumun sesi ikimizi de suskuluğa boğdu. Kimin olduğuna baktığımda Mustafaya döndüm. "Sen geç geliyorum."

Önce kaşlarını çatsa da elleriyle saçlarımı karıştırıp başını sallayarak eve yürümeye başladı. İhtiyar arıyor..  Telefonu açtığımda konuşmadan konuşmasını bekledim. "Prenses?" sesi her zamanki gibiydi. "Sadede gel ihtiyar." konuşmayı benim aksime severdi. "Allah'tan bir güzelce konuşalım dedik." sıkıntıyla derin bir nefes verdiğini duydum.

Sessizliğimi koruduğumda oda benim gibi derinden bir nefes aldı. "Yeni bir iş va-" sözünü tamamlamasına izin vermeden "İsim-soy isim yeterli." dedim. Bunu yaptığıma şaşırmamıştı ancak yine afallamıştı.

MASKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin