Kalbimin bir kaç saniye durduğunu hissettim... Nefes alamıyordum. İçimdeki depremin, yıkılmadan geçmesini bekliyordum. Ama o deprem hiç son bulmadı...
Hâlâ acı vermeye devam etti. İçimdeki deprem de, insanları yoktu. Duygularım vardı...
Yıkılmamaya gayret etselerde... Bir gün o yıkılma gerçekleşecekti. O durumda neler olucak, nasıl olucak, çok merak ettmeme rağmen, zamanı akışına bırakmak gerekiyordu.
Bence bu benim veya diğer herkes için daha iyiydi...
Küçüklüğümden bahsetmeyi hiç sevmesemde, anıları unutamamak güzel birşeydir. Ani ister çok kötü ya da çok iyi olsa bile, o bir anıdır.
Küçüklüğümde yaşadığım: travmalar,depresyonlar,acılar,duygular,hisler...
Hâlâ bir yerimde anı olarak kaldı. Ve galiba, hiç gitme isteği yoktu.Hayatım da hiç annemi görmemiştim. Arkadaşlarıma annem diye tanıttığım Gülnur Ayrı benim, üvey annemdi. Onu bi kaç kez görsemde, şu 8 ay içerisinde hiç görmedim.
Babam kırk iki yaşındayken, tabi baba denilecek bir ismi taşıyacak biriyse.
Gülnur teyze altmış sekiz yaşındaydı. Aralarında dağlar kadar fark vardı. Zaten baba adının b'sini bile bilmeyen kişi. Gülnur teyze'yi parası için evlenmişti.Tabi sonra boşandılar. Yine de ben hâlâ Gülnur teyzeyle görüşüyorum. Hem kendisi hastam da oluyor. Şu zamanlar başka doktorlar baksa da, hep beni ister. Kendisi çok cömert,tatlı ve tonton bir kadın.
Hem, Gülnur teyzeyle anneannem tanışıyormuşlar. Çok da yakınmışlar. Bana Gülnur teyze öz annemin anneanneme dediklerini bana anlattı.
Annem eskiden çok dik başlı bir kadınmış. Dövüşle ilgili özel eğitim almış yedi yaşından beri.
Ve hep hayal ettiği birşey varmış. Nur topu gibi bi kızı çocuğu olmasını istemiş.
İlk aklıma gelen kişi Ensa Brown; ablam olsa da anneannemin dediğine göre, o zamanlar iki çocuk doğurmuş. Fakat onlardan sadece bir tanesinin yaşadığını sanıp, Özgür Kılıç adlı abimi vermişler.
Abim babamın soyadını kullanırken ben, anneminkini kullanmaya devam ettim bu sürede.
Şuan benim olduğum yerde, yani londra da yaşayan abimi görmeyi merakla bekliyordum.
Tabi anneannem daha detaylı açıklamalar yapmaya başlamıştı.
Anneannem, annem hamileyken bir çatışmaya girdiğinde, suyu geliyor. O çatışmayı bırakarak hastaneye gidiyorlar.Anneannem konuşmaya bu konularda duraklasa da, benim ısrarım sayesinde devam etmişti.
Riskli bir ameliyat sonucu, ben sağ çıksam da... Annem... Mallesef... Oracık da can verdi.
Ben de, annemin en çok istediği hayali gerçekleştirmek için ise başlamıştım. On iki yaşımda başlayıp, yirmi yaşım da son verdim. Aradan 2 yıl geçse de, hâlâ çok fit olduğum denilebilir.
☆
Gece için bavulumdaki kıyafetleri inceliyordum. Herkes giyeceği elbiseyi hazırlamış bir şekildeydi. Ama ben dört saattir kıyafet seçmeye çalışıyordum.
Kıyafetlere bilmem kaçıncı defa bakarken, telefonumun çalma sesini duydum. Telefonumu komidinin üzerinden alarak arayan kişiye baktım.
Binbaşı'm
Arıyordu.
Telefonu açtım. "Alooo..." çirkef bir şekilde bağırdığımda, Defne bana 'noluyo' diye bir bakış attı. "Abiye bağırılmaz! Hem sen londra'ya geliyorsun. Beni aramıyorsun" Abimi aramayı unutmuş olamazdım!
Abim özel görev için londra'ya gelmişti. Fakat ben olaylar sayesinde unutmuştum. Tekrar konuşmaya başlicakken, "UŞAĞIMM... Hani bağa dolma getircektun?" Bunu diyen abimin arkadaşı,
Yüzbaşı Yusuf Gök'dü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
X
Ficção AdolescenteBu bir, aşk hikayesi mi? Yoksa bir çıkmazın sonu mu? Evet, biz bu gizemi birlikte çözücektik ama, bilmediğimiz birşey var dı. Ya ölücektik ya da savaşıcaktık. Bu hikayenin sonu yoktu, ama biz getiricektik. Belki gülücez, belki de ağlicaktık ama yin...