Satir arası yorumlar ve oylar gelsin!!!
Karanlık kubbenin ele geçirdiği şehrin saklı dehlizine sığınmış biri vardı. Gözleri uzaklara dalan, ne yapacağını bilmeyen... Paris'in yalnızlığa mahkum olduğu zamanlardı. Hızlanan yağmurlar, gelen soğuklar beyaz mevsimin habercisiydi. Kış her zaman karanlık bir mevsim anlamına gelmezdi: Kimi zaman yeni bir başlangıç, kimi zaman bir bitişti.
Onu ayrı kılan bu tür özellikler değildi. Zaman göreceli bir kavramdı. Parlak yaz güneşinin ışıldadığı bir günde mutsuzluk hüküm sürebilir ve birkaç ay sonra gelen soğuk günlerde dâhi içini ısıtabilirdi.
Bu sefer kış soğuk mu sıcak mı olduğu belirsiz bir an yaşıyordu. Bozulan mevsim akışı gibi hissettiren bir gecenin ortasında genç kahramanın küçük silueti ve dev düşünce dünyası baş başaydı.
Fransa'ya döneli neredeyse iki ayı doldurmasının üzerinden pek geçmemesine rağmen zihni, ruhu, bedeni durdurak bilmeyecek anlar yaşamıştı. İçerisinde bulunduğu vaziyetin ne olduğunu anlamlandıramıyor en yakın kız arkadaşına karşı bir şeyler hissetmenin yanlış olduğuna inanıyordu.
Birkaç gündür beynini ele geçiren duygu çukurunda yuvarlanıyor ve aklını nasıl toparlayacağından emin bile değildi. Ve onunla İtalya'ya gideceği gerçeği içini kıpırdatıyordu.
Bu hislerin nasıl ortaya çıktığını bilmiyordu. İlk geldiği günlerde Adrien'ın tekrar varlığına uyum sağlanması çoğu kişiyi sarsmıştı. Gidişi ayrı gelişi ayrı zelzeleydi. Herkesin Adrien'ın kabul etmesini sağlayan Marinette'ti.
Genç adamı kendisi gibi kabul eden sayılı insanlardan biriydi. Buna gözlerinin karşılaştığı ilk andan beri gönülden inanıyordu. Onu sevme düşüncesi omuzlarından bir yük kaldırmışçasına his uyandırıyordu. Gözlerinine inen görünmez perde kalkmaya başlamıştı.
Adrien küçüklükten itibaren kendini kabul etme, ettirme konularında zayıftı. Marinette, ona burada yetişmişti ve kendisine bunu borç bilmişti.
Sonucunda o defilenin olduğu gün, ona sarıldığı gün... Adrien Agreste'in Marinette Dupain Cheng'e hislerinin doğum günüydü!
Şu an ise oluşan sonsuz bir boşluktu.
Yanında ansızın beliren şeyle daldığı denizden yükselmek adına bir adım attı. Çırpındığı sert dalgalara çarpa çarpa yukarı süzüldü. Kontrolünü kaybetmesine sebebiyet verecek zihni genzine işleyen tuzlu su gibiydi. Girdabından çıkmasını sağlayan kulağına çınlayan bilindik sesti.
"Huh..." Maske ile çerçevelenmiş yüzünü doğuya çevirdi. Kasılan çenesini genişleterek "Uğur Böceği?" diye mırıldanırken genç kız genç adamın yanına yerleşmişti.
"Adımı mı ezberliyorsun Kedi?" Gözlerini devirip sağına oturttuğu iki bardaktan birini ince parmaklarıyla sardı. "Dalgınım."
Kısa ve net yanıtı üzerine bakışlarını uzaklara daldırdı. "Sen bugün benim sabrımı mı sınamak istiyorsun?" Sinirli bir soluk verip elindeki karton bardağı partnerine uzattı. "Kaç saattir burada oturuyorsun Tanrı bilir."
Kara Kedi Uğur Böceği'nin elindeki bardağı alıp görünen kadarıyla içine bakmaya çalıştı. "Sıcak çikolata. İnsanların kahve tercihi değişir fakat çikolata bir vazgeçilmezdir."
"Çocuk gibisin Chat." Kara Kedi bunun üzerine kıkırdadı. Siyah saçlarını rüzgarda uçuşmasın diye kulağının arkasına attı. "Niye gülüyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
⍟ 𝑲𝒂𝒅𝒆𝒓 𝑨𝒈̆𝜾 ⍟ ✈︎ 𝙼𝚒𝚛𝚊𝚌𝚞𝚕𝚘𝚞𝚜
FanfictionHer şey bir şemsiye ile başlamıştı. Onun arkasına saklanmışlardı. Farkında olmadan birbirlerine söz vermişlerdi, bir gün maskelerin ardında buluşacaklarına dair. Çünkü bir Japon inacancına göre; yağmurlu bir günde, bir erkek, bir kıza şemsiyesini uz...