•●[Hayal et,
Başlangıçlar zayıf görünse de sonun harika olacak...]●•Güneşin bulutların arkasına sığındığı bir sonbahar günüydü. Ekim ayının 25'inci gününe girilmişti. 25 Ekimin öğle vakitleriydi. Güneş en can alıcı ışıklarını etrafa yayarken Kore'nin en az nüfusa sahip şehirlerinin birinde tek katlı müstakil bir evde, iki beden olacaklardan, olanlardan habersiz bir biçimde tasasız uykularına devam ediyorlardı. Yıllardır böyle uyumayı hayal etmişler, neredeyse 4 yıl önce ise hayallerine ulaşmayı başarmışlardı.
Güneş pencereden perdelerin bulunmadığı bölgeden sızarak doğrudan Min Yoongi'nin yüzüne akın ediyordu. Güneş ışığı gözlerini rahatsız ederken elini kaldırdı. Sarıldığı bedenin varlığını birkaç saniye sonra farkına vardığında derin bir iç çekti. Kaldırdığı elini geri indirdi. Biricik aşkının beline sarılma işlemine geri döndü. Yüzünü aşkının boynuna gömerek daha sıkı sarılabilirmiş gibi kollarını sıktı, daha fazla yanaşmaya çalıştı. Burnuna dolan koku içini huzurla doldururken ondan habersiz bir gülüş gelip yüzüne çoktan oturuvermişti.
Sanki aklı yeni yerine gelmiş gibi gerçekliğe dönerken sarıldığı bedenden hafifçe uzaklaştı. Duvarda bulunan saate bakındığında saatin çoktan öğleni geçtiğini fark ederek ayaklandı. Yavaş ve olabildiğince sessiz olmaya çalışarak hareket ederken biricik aşkı henüz uyanmamıştı. İlk iş olarak banyoda dişini fırçalamış, yüzünü güzelce yıkadıktan sonra dağınık saçlarını taramıştı. Saçlarının dağınık oluşu çoğu zaman onun sinirini bozuyordu.
"Sıra kahvaltı hazırlamakta." Tatil günlerinde hep yaptığı gibi öğünleri hazırlamayı kendine görev bilmişti. Kahvaltıyı zeytin, peynir gibi ürünlerle geçirmeyi sevmiyordu. Ona göre daha lezzetli şeyler mevcuttu. Hafif fakat sevdiği şeyleri hazırlarken yumurta yemese dahi sevgilisi için omlet yapmıştı. Kahvaltı hazırlığı neredeyse bitmişti. Tüm hazırladıklarını masaya yerleştirdi. Göz ucuyla masayı baştan sona süzdü. Yüzünde memnun bir gülümseme yer alırken sıra en sevdiği vakte gelmişti. Biricik sevgilisini uyandırma vaktiydi.
"Balım?" Yatakta mışıl mışıl uyuyan sevgilisine eğildi. Saçlarına ufak bir öpücük kondurarak tek eliyle yüzünü kavradı. Baş parmağıyla yavaşça okşarken uyanması için sesleniyordu. Ufak bir mırıltı kazandı yalnızca. Kıkırdayarak yanağına sağlam bir öpücük kondurup doğruldu. Pencereleri açtı, perdeyi çekti. Hafif rüzgar içeri gün ışığıyla dolarken Park Jimin üşüyerek yorganına sarıldı.
"Balım, uyanma vakti! Hadi kalk." Sevgilisinin yanına tekrardan ilerlerken sözlerini sarf ediyordu. Yatağın köşesine oturdu. Geniş bir gülümseme ile bakmaya dalarken karnının guruldamasıyla birden kendine geldi. O kadar çok seviyordu ki yüzüne dalmadan edemiyordu. Ki önünde olmasa dahi sesi kulağında çınlıyor, anıları zihninde aniden beliriyordu. Dalgın olduğu her anın en büyük sebebi sevgisilisiydi. Sevdiği kişiye o kadar minnettardı ki bunu kelimelerle anlatamazdı.
"Güzelim uyan hadi. Acıktım." Mırıldanan sevgilisine kıkırdayarak omuzlarından tutup yataktan doğrulttu. Mırıldanarak kalmış öylece etrafa bakıyordu. Belki de hala rüyada sanıyordu kendini. İlk değildi bu neticede. İlk seferinde Min Yoongi'nin kendi sevgilisi olduğunu kabul etmemiş, inatla onu sevdiğini ve özlediğini söyleyen sevgilisine karşı çıkmıştı. Sürekli ise özlediğini, sevdiğini söylememesini istiyor, sevgilisine söyleyecek onu dövdüreceğini söylüyordu. Sevgilisini, sevgilisine dövdürecekti. Min Yoongi, o kadar büyülenmişti ki bu haline kıkırdayıp duruyordu her seferinde. Onu en sonunda öptüğünde ise tokadı yemişti elbette. Eh en sonunda yüzünü yıkatmayı zorlukla başarmış ve ayılmasını sağlamıştı. Ayılttıktan sonra ise ilk yaptığı şey dünya üzerinde en tatlı varlık olduğunu düşündüğü sevgilisini en güzelinden öpmek olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Lavinia [YoonMin]
FanficPark Jimin, Min Yoongi'nin yaşama sebebiydi. for @oizyskiada güzelim