•●[ Bi'odada sen ve ben, neler neler, aşkımdan ölürsem...]●•
"Çok yorgunum!" Park Jimin elindeki çantayı, kitapları ayakkabılığa bırakıp üzerindeki fazlalıkları çıkarırken mırıldanıyordu. Elindeki anahtarıda ayakkabılığa fırlatıp içeri geçti. Güzeller güzeli evi oldukça huzur veriyordu ona. Derin bir iç çekti. Evi elbette abartılacak derecede güzel değildi lakin bir evi güzel yapan içindeki ruhlardı. Yorgun bedenini koltuğa attığındada bunun bilinciyle gözleri çoktan huzurla kapanmıştı. Lakin bir dakika bile sürmenişti evdeki sessizlik. Yanında bir ağırlık hissetmişti hemen ardından ise beline dolanan kolları ve boynuna gömülen yüzü hissetti. Gülümsedi.
"Hoş geldin birtanem." Min Yoongi, eşinin boynuna bir öpücük kondurup yüzünü kaldırdı. Ufakça gülümsüyordu. Üzerinde siyah pijamalarından birinin alt kısmı vardı yalnızca. Üst bedeni çıplaktı. "Çok yoruldun mu?" Sesi nazikti. Ki zaten Min Yoongi'nin sesi genelde hep nazik çıkardı. Hiçbir zaman sert çıksın istememişti.
"Hoş buldum aşkım." Yüzündeki ifade şaşkın olduğunu belli ediyordu. Her ne olursa olsun gülümsedi. "Çok değil. Bugün geleceğini düşünmemiştim. Ne zaman geldin?" Kollarını eşinin sırtına sarıp gözlerini kaçırdı. Gözleri salonda dolaşırken eşi yüzünü yine boynuna sakladı. Park Jimin ise bunu fırsat bilip çenesini saçlarına yaslamıştı. Derin bir iç çekerek eşinin kokusunun burnuna dolmasına izin vermişti.
"Çok güzel kokuyorsun. Geçen aldığım koku yağını mı sürdün sen?" Sorusunu es geçerek başka bir konudan söz ederken sesi merak doluydu. Derin nefesler çekiyor, bulunduğu yeri öpüp duruyordu. Isırmak istese dahi kendini dizginliyordu. Şimdi olacak iş değildi ki!
"Sadece duş jeli olmalı. Parfüm ya da koku yağı kullanmadım aşkım." İç çekerek Min Yoongi'nin saçlarına bir öpücük kondurdu. Tüm bedeni gevşemişti artık her zamankinden daha çok uykusu geliyordu. Her zaman olduğu gibi eşinin yanında mayışmıştı. "Soruma cevap vermedin."
"Sabah geldim. Sen okula gittikten bir saat sonra. Önce aradım sonra mesaj attım ama görmedin." İç çekti. Dertli bir iç çekişti. Bu olanlara elbette alışıktı. Birilerini suçlamıyorduda. Sonuç olarak onun işi eşininkinden daha zordu ve bazen tüm gün boyunca konuşamıyorlardı. Bunun için hiçbir şey sorun değildi. Ne kalbinin sızısı ne de dünya.
"Bugün çok işim vardı. Özür dile-." Park Jimin henüz sözünü tamamlayamadan Min Yoongi dudaklarına kısa soluklu bir öpücük kondurdu. Alnını alnına yaslayarak iç çekerken gözlerini kapatmıştı. Ne dinlemek istiyor ne de konuşmak istiyordu.
"Sorun olmadığını bilmelisin artık." İç çekerek eşinden ayrıldı. "Hadi elini yüzü yıka, üstünü değiştir. Yemek yiyelim." Eşinin ellerini tutup kaldırırken tam karşısında durması onu mutlu ediyordu. Gülümsedi ardından elleri arasındaki ellere birer öpücük kondurdu. "Haydi. Bekliyorum." Birer öpücük daha kondurarak mutfağa ilerlerdi. Sakindi. Hiç olmadığı kadar sakindi.
"Günlerden Cumaymış. Saat öğle suları, Cuma vakti. Hava bugün çok güzelmiş." Kendi halinde sofrayı hazırlarken aklında kalan şiiri mırıldanıyor, böylesine sade bir şiirin açıklaması yüzünden şaşırıyordu. İşin aslı şiir o kadarda iyi sayılmazdı lakin açıklaması yüzünüze bir tokat misali çarpmasına yol açıyordu. "Tekrar şiir yazmayı mı denesem ki? Neyse beceremiyorum zaten." İç çekerek sofraya bakındı. Her şeyi halletmiş gibiydi.
"Eline sağlık aşkım. Çok güzel görünüyor." Park Jimin sofrayı dikkatle izleyen eşine yönelik konuşmuş, kollarını boynuna sarmıştı. Eşinin kollarıda belinde olsa dahi gözlerinin sofrada olduğunu çok iyi bir şekilde anlayabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Lavinia [YoonMin]
FanficPark Jimin, Min Yoongi'nin yaşama sebebiydi. for @oizyskiada güzelim