kasabamızda kışın yapılacak hiçbir şey olmasa da yazlar kışa oranla bi tık daha eğlenceli geçer. burada ufak bir gölümüz var, insanlar özellikle gençler orada yüzer ya da piknik yaparlar. bazı kasabalılar da sahip oldukları bahçeleriyle ilgilenirler. anlayacağınız herkesin bir uğraşı vardır. ama yazların en güzel tarafı ağustosun başlarında yapılan kiraz şenliğidir. kasabamızın kirazı meşhurdur bu yüzden, komşu kasabalardan hatta bazen şehirden bile bu kiraz şenliğine katılır insanlar.
bundan birkaç sene önce, yine şenliğe yakın bir zamanda donghyuck, renjun ve ben gölde biraz yüzmüş ardından da güneşin aştında yatmış sohbet ediyorduk. chenle yaklaşan şenlikte şarkı söyleyeceği için ona çalışıyordu, jisung yüzmek istemediğini o yüzden evde dinleneceğini söylemişti, minhyung ve jaemin ise annesinşn şehirden gelen arkadaşlarıyla ilgileniyorlardı. bu yüzden sadece üçümüz yapacak daha iyi bir şeyimiz olmadığı için gelmiştik buraya. şenlik için hepimiz heyecanlıydık chenle şarkı söyleyecek, renjun'in çizdiği resimlerden biri sergide sergilenecek, donghyuck da sunuculuk yapacaktı. babası belediye başkanı olduğu için bu tarz etkinliklerde donghyuck mutlaka bir görev alırdı, bu sefer görev almaları konusunda chenle ve renjun'e de yardım etmişti.
biz öylesine sohbet ederken donghyuck birden ayağa kalktı ve jaemini özlediğini söyleyip evlerine gitmemiz konusunda bizi ikna etmeye çalıştı. çok değil kısa bir süre sonra da ikna olmuştuk zaten. giderken kibarlık olsun diye herhangi birinin bahçesine dalıp meyve toplamıştık. kapıyı donghyuck gülerek çaldığında nedensizce gerildiğimi hissetmiştim, keşke hislerimi dinleyip o an oradan kaçsaydım, sonradan çok pişman oldum. jaemin'in annesi kapıyı açtığında bizi görünce hemen gülümseyip içeriye davet etmiş, meyveler için de çokça teşekkür etmişti. içeriye geçince birkaç kadın sohbet ediyorlardı onlara selam verdik, bize çocuklarının bahçede olduğunu söylediklerinde oraya doğru gittik ama bir dakika sadece jaemin ve minhyung yok muydu? elbette ki yoktu. bizim yaşıtımız üç çocuk daha vardı, biri ayakta diğerlerine bir şey anlatırken elindeki topu minhyunga atıyor, ondan geri gelen topu da abartı hareketlerle tutup minhyungla dalga geçiyorken diğer çocuk elma yiyerek o ikiliyi izliyordu. benim asıl takıldığım nokta ise ağaca yaslanarak oturmuş çocuğun bacaklarına başını koymuş uzanan jaemindi. evet jaemin, başını çocuğunu bacaklarına koymuştu ve çocuk onun saçlarını okşuyordu. o an gidip o ikisini ayırıp çocuğa güzel bir yumruk geçirmek istediğimi hatırlıyorum. fakat tahmin ederseniz ki yapmadım. sadece donghyuck ve renjun'in ardından asık suratla yanlarına gittim. jaemin bizi görünce hemen kalkıp hepimize sarıldı ve arkadaşlarını tanıttı.
minhyungla top oynayan çocuk jungseok beyzbol oynuyormuş, minhyung gibi bizden bir yaş büyükmüş ve çocukların buraya taşınmadan önceki evlerinde karşı komşularıymış. yerde oturup elma yiyen çocuğun adı ise taejin'miş ve dersleri çok iyiymiş, jaeminin dediğine göre geleceğin doktoru olacakmış ve annesi ile annesi liseden arkadaş oldukları için çocukluktan beri arladaşlarmış. o sıralar birkaç ay boyunca baş düşmanım olarak kalacak çirkin, salak ve bir sırıktan bile daha uzun olan o çocuk da seunghan'mış. jaemin ona tüm genç kızların hayran olduğunu ve çocuğun baya popüler olduğunu söylemişti. ha bir de modellik yapmaya başlamış, ondan annesinin favorisiymiş. o çirkinlikle hem de! jaemin onlardan bahsederken gerçekten keyfim yoktu, sonrasında da olmadı zaten. o yüzden kaçabileceğim ilk an hemen annem erken gel dedi gibi bir bahaneyle aralarından ayrıldım. hatırlıyorum da jaemin çok şaşırmış ve üzgün görünüyordu, ben çıkarken arkadaşlarına dönüp aslında ne kadar eğlenceli olduğumla alakalı bir şeyler söylediğini duymuştum. zaten hemen ardımdan beni uğurlamak için geldiğinde de konuşmaya çalıştı ama pek oralı olmadan ona hafifçe sarılmış ve gitmiştim. sonraki birkaç gün çocukların hiçbiriyle görüşmedim sadece bir akşam chenle ve ailesi bize gelmiş ve akşam yemeği yemişlerdi o kadar.
şenliğe dört gün kalmıştı ve şenliğe kadar hatta şenlikte bile evden çıkmayı düşünmüyordum ama jaemin bize gelip benimle konuşmak istediğinde ona karşı gelemedim. birlikte göle yürümüş ve bir ağacın altında oturmuştuk. her şey çok güzeldi ta ki jaemin o şeyleri söyleyene kadar. bana eşcinsel olduğunu ve grupta bir tek onu benim yargılamayacağımı o yüzden bana bu konuda açılmak istediğini söylediğinde elbette ki çok sevindim. keşke o an zaman dursaydı ve devamını dinlemek zorunda kalmasaydım. sanırım ona bu konuda onu desteklediğimin güvenini fazlasıyla vermişim ki bana hoşlandığı çocuğu anlatmaya başladı. evet, evet doğru dostlarım. jaemin'imizin biricik aşkı elbette ki bacaklarında yattığı seunghan'mış. onu hep çok beğeniyormuş zaten ama seunghan pek onunla ilgilenmezmiş (burada neredeyse gidip çocuğu boğacaktım) ama geçen yaz buraya geldiklerinde seunghan sonunda jaemin'e dikkat kesilmiş. konuşurken artık onu dinliyor hatta onunla sohbet ediyormuş. jaemin birkaç kez onu kendini incelerken, birkaç kez de tepkilerine gülerken yakalayınca ilk defa olabilir gibi hissetmiş. ama daha ona açılmadan seunghan'ların gitme günü gelmiş. o yüzden jaemin sadece ona taktığı bir bandanayı vermiş ve seneye kadar heyecanla onu bekleyeceğini söylemiş. bu sene çocuk geldiğinde jaemin'in verdiği bandanayı bileğine takıyormuş, jaemin bandanayı gördüğünde ne kadar heyecanlandığını anlatıyorken kalbimin ezildiğini hissettiğimi hatırlıyorum. ama dur küçük jeno bu daha başlangıç çünkü dakikalar sonra jaemin sana, şenlikte çocuğa açılacağını söyleyecek. ilk duyduğumda kalakalmıştım ama jaemin benim arkadaşımdı ve bana güvenip bir sırrını anlatmıştı o yüzden elbette onun içini rahatlatacak bir şeyler söyledim ve onun heyecanla anlatmasını dinlemeye devam ettim. birkaç saat sonra ayrılma vaktimiz geldiğinde onu evine kadar bıraktığımda yanağımı seslice öpüp el sallayarak evine girmişti. bense başka birinden hoşlanmasını hatta büyük ihtimalle hislerinin çocukla karşılıklı olmasını unutmuş, sadece öpücüğün etkisiyle sırıta sırıta evime gitmiştim. eh öpücüğün etkisi bitince de saatlerce ağlamıştım.
hayatımda ilk defa şenlik gününün gelmemesini istediğimi hatırlıyorum ama elbette ki istediğimiz hiçbir şey hiçbir zaman gerçekleşmez. o sene şenlik ilk defa o kadar erken gelmiş gibi hissetmiştim. annem odama neşeyle girip perdelerimi açtığında da arkadaşlarımla toplaşıp şenlik alanına giderken de o günden nefret ediyordum. ama bir süre sonra diğerlerini rahatsız etmemek adına eğleniyormuş gibi davrandım, zaten sonradan numara yapmayı bırakmıştım çünkü gerçekten eğleniyordum. seunghan olmasa da diğerleri komikti ve donghyuck konuşma yaparken birden sesi çatallaşmıştı. bilirsiniz arkadaşınızın rezil olmasından daha komik bir şey varsa o da arladaşınızın önemli bir yerde rezil olmasıdır.
geceye kadar birlikte takıldıktan sonra herkes yavaş yavaş grup halinde takılmaya başlamışken jaemin ve seunghan aramızdan uzaklaşmaya başladılar. el ele. normalde yapmazdım ama dayanamayıp onları takip ettim. birazdan gece yarısı olacaktı ve havai fişek gösterisi vardı. sanırım jaemin bunun romantik olacağını düşünmüş olacak ki herkesten yeterince uzaklaşınca dönüp çocukla konuşmaya başlamış ardından tam da havai fişek gösterisi başladığında onu öpmüştü. o an dünyam başıma yıkılmış gibi hissettiğim için koşarak kaçtım ve kimseyle vedalaşmadan doğrudan evime gittim. onları gördüğümden beri zaten ağlıyordum ama eve girdiğim an kapıda yere çöktüm ve ailem dönene kadar orada öylece ağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
between us turn blue | nomin
Aktuelle Literatur" çok bencilsin lee jeno! senin bu aşk sandığın şey bile aşk değil, belki hayranlık belki başka bir şey ama aşk değil. çünkü sen aşık olamazsın, sen kendinden başkasını sevemezsin. hani kendini çok derin bir kişi zannediyorsun ya, değilsin! aksine h...