o olaydan sonraki geçen yedi ayda jaemin kimseye çaktırmadan yavaş yavaş düzelmişti. zaten bir daha ikimiz bile o çocuk hakkında konuşmamıştık. benim zaten pek ikisinin ayrılığını düşünecek durumum yoktu. jaemin'den o anlamda bir etkileme yaşamam beni baya sarsmıştı. ona belli etmemeye çalıştım ama birkaç gün yüzüne bakamadığımdan durmadan bahane uydurarak grup buluşmalarımızdan uzak kaldım. gerçi bir süre sonra bu normal gelmeye başladı. ergendik ve çocukluğumdan beri hoşlandığım çocuk çok yakışıklı ve ilgi çekici biriydi. o sıfır kollu bodysini giydiğinde elbette nefesimi kesecek, onu istememe neden olacaktı. ya da spora başladığı için yavaş yavaş oluşmaya başlayan kol ve bacak kasları dikkatimi çekecekti. hem o sıfır kollu bodyyi giyerken de spor yaparken de ilgi çekeceğini biliyor, onun için yapmıyor muydu? ben de onun bu güzel uğraşlarını bir aşığa yakışır şekilde destekliyordum.
jaemin bu yedi ayda birkaç kez benimle özel olarak buluşup beğendiği erkekler hakkında konuşmuştu ama hiçbiri önemli şeyler değildi. jaemin, benim güzel jaemin'im o manken bozuntusunu bile geride bıraktıysa hayatına girecek kimseyi önemsememe gerek yoktu. ayrıca doğru zamanı bekliyordum. istediği kadar birilerinden hoşlanabilirdi, en sonunda benimle olacaktı. bu kasabadan uzak bir şehirde üniversite kazanacak ve gittiğimiz şehirde de bir ev tutacaktık. bir daha bu kasabaya adım atmayacaktım çünkü buradan nefret ediyordum. buradan da, insanlarından da. ah insanlar demişken babamın jaemin'den haz etmediğini söylemiştim değil mi? güncelleme: artık nefret ediyor.
nasıl başladığını bilmediğim bir şekilde jaemin'den uzaklaşmamı söylemeye başladı. ne zaman jaemin'le arama mesafe koymamı söylerse bazen geçiştiriyor bazen de yalan söylüyordum. babamın ne ara jaemin'den bu kadar nefret ettiğini ise bu jaemin'den uzak dur savaşının başlamasından yaklaşık bir ay kadar sonrasında babamla annem konuşurken öğrendim. babam jaemin'i bir çocukla görmüş. çocuk jaemin'in saçını kulağının arkasına koyuyor ve gülerek ona bir şeyler anlatıyormuş ama jaemin babamı görünce anında çocuğu itip sınıflardan birine dalmış. jaemin bu olayı anlatmıştı bana evet ama tam olarak böyle değildi anlattıkları.
onun anlattığına göre üst sınıflarımızdan hoşlandığı bir çocukla konuşurken çocuğun arkadaşları onları görmüştü ve jaemin telaşla sınıflardan birine girmişti. zaten bu sınıf olayı birçok kişinin dilindeydi çünkü jaemin birinci sınıf olarak üçüncü sınıfların matematik derslerine hem de tam o sırada sınav varken giriyor ve bay kim'den güzel bir azar işitiyor. arladaşlarımıza sınıfı karıştırdım diye anlatırken bana da olayı bu şekilde anlatmıştı. sonuç olarak ikisinin de yalan olduğunu göz önüne alırsak büyük hayal kırıklığına uğramıştım. çünkü jaemin kusursuz bir varlıktı yalan söylememesi gerekiyordu. bu yüzden fazla sinirlenmişim sanırım ki doğrudan onların evine gidip hesap sorma ihtiyacı duydum.
jaeminle iplerin kopmaya başladığını ilk hissettiğim an o zamandı işte. onların evlerinin yolundayken jaemini büfeden çıkarken gördüm ve hemen onu ara sokaklardan birine sürükleyip duvara yasladım. çok sinirliydim bunu zaten biliyordum ama jaemin karşımda korkuyla bana bakarken ve titriyorken hele bir de onun o parlak gözlerinde gördüğüm yansımamdan sonra o kadar da sinirli kalamadım. biraz geri çekilip derin bir nefes aldım ve ona neden yalan söylediğini sordum. ilk başta normal olarak anlamadı ama benim sabrım yoktu. o yüzden neden bana o gün onu görenlerin, çocuğun arkadaşları değil de babam olduğunu söylemediğini sordum. tamam belki de yüzüne karşı bağırmış ve hatta onu çok çok az hırpalamış bile olabilirim. ama arkadaşlar gerçekten sinirliydim. babam ya da çocuklar umrumda değildi. tüm kasaba jaemin'den nefret etse ben etmezdim. onu istemeseler ve jaemin buradan gitmek zorunda kalsa jaeminle birlikte ben de giderdim buradan. sinirlendiğim şey onun bunun farkında olmamasıydı. onu ne kadar sevdiğimden onun için yapabileceklerimden haberi yoktu. bir de üstüne yalan söylemişti! benim biricik çocukluk aşkım, benim var oluş sebebim jaemin bana yalan söylemişti. nasıl da o güzel dudaklarına o zehir bulaştı bilmiyorum ama bu benim kabulleneceğim bir şey değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
between us turn blue | nomin
Tiểu Thuyết Chung" çok bencilsin lee jeno! senin bu aşk sandığın şey bile aşk değil, belki hayranlık belki başka bir şey ama aşk değil. çünkü sen aşık olamazsın, sen kendinden başkasını sevemezsin. hani kendini çok derin bir kişi zannediyorsun ya, değilsin! aksine h...