gece jaemin'in beni aramasıyla uyandım. ağlayarak onlara gelmemi rica etti. o yüzden aileme görünmeden gizlice evden çıktım. yol boyunca aklımda bir ton soru vardı ve epey stresliydim, o yüzden var gücümle koşarak kısa sürede evlerine vardım. kapıyı çaldığımda jaemin açtı ve sıkıca sarıldı bana. biraz onu sakinleştirdikten sonra salonlarına geçtik, her yer dağılmıştı. adete savaş çıkmış gibiydi.
jaemin "birkaç saat önce babam geldi, birkaç belge kargolanmıştı açıp okuduğunda ağlamaya başladı, deliye dönmüş gibiydi. annem, boşanacakmış ondan. belgeler de boşanma belgesiymiş. anlaşmalı ayrılalım yazmış, bizi de istemiyormuş. babam o kadar üzgündü ki jeno, ne yapacağımı bilemedim. abim o üzülünce anneme çok sinirlendi, her şeyi babama anlattı." derin bir iç çekti. "babam birden bağırıp çağırıp abimi hırpalamaya başladı. 'senin yüzünden gitti yani! niye böyle bir şey yaptın? düzeltirdim ben, gitmesine gerek yoktu. her şeyin suçlusu sensin.' falan dedi. öyle söyleyince abim de karşılık verdi. kavga ettiler, ikisi de çıktı gitti. ne yapacağım ben jeno?" diye ağlayarak konuştu.
tamam bunu beklemiyordum, jaemin'in annesi bencil olabilirdi ama bu çok farklıydı. bir aileyi dağıtmıştı, hem chenle babasının tamamen o kadınla iletişimini kestiğini söylemişti. yani yaptığı şeyin mantıklı bir yanı yoktu. jaemin'e sarılıp onunla birlikte koltuğa oturdum saçlarını okşayarak onu yatıştırmaya çalıştım. fazla yorulmuş olacak ki bir süre sonra uyuyakaldı. onu kucağıma alıp yatağına yatırdıktan sonra ertesi gün jaemin temizlemesin diye etrafı toparladım. tam evden çıkacaktım ki minhyung geldi. konuşmak isteyip istemediğini sorduğumda sadece elindeki içki şişelerini gösterip odasına çıktı, peşinden de ben çıktım.
kendini yere bırakıp sırtını yatağına yaslarken yanına yere hafifçe vurdu. ne demem gerektiğini bilmiyordum o yüzden sadece oturdum ve açtığı içkiyi aldım. "böylesi daha iyi olur sanmıştım. onu görmek istemiyordum ama neden kalbim bu kadar acıyor? hem beni neyse jaemin'i neden istemedi, jeno-ah? ne yaptı ki jaemin ona? neden bize bunu yapmak zorunda?" dediğinde iç çektim, ben de bilmiyordum. "büyük ihtimalle yüzünüze bakamayacaktır. minhyung afedersin ama annenin yaptığı tam bir şerefsizlik. asıl garip olan babanın onu yine de kabul edecek olması." dedim. birden bana döndü ve sesli bir şekilde konuştu "değil mi? insanda biraz gurur olur. hadi biz çocuğuyuz, ona muhtacız. babama ne oluyor?" dedi.
güldüm hafifçe omzuna vurdum "hiç aşık olmadığından bilmiyorsundur. buna aşk deniyor. birine aşık olduğunda ne yaparsa yapsın kopamazsın. sıfatı ne olursa olsun yanında olsun istersin. kokusunu, gözlerini, sesini özlemek zorunda kalacaksın diye ödün kopar." dedim. anlattıklarımı başta şaşkınlıkla dinleyip ardından benim vurduğum gibi omzuma vurdu. "yah! sen nereden biliyorsun lan!" dedi. ikimiz de gülüyorduk "renjun anlatıyor ya kalın kafa hiç mi dinlemiyorsun çocuğu?" dedim.
bu sefer suçluymuş gibi ellerini kaldırdığında bir süre birbirimize bakıp kahkaha atmaya başladık. "ne yapayım kafam almıyor bir süre sonra." dediğinde güldüm içkimden içtim. "senin sevgilin yok muydu ona ne oldu?" diye sordum. "ohoo çoktan bitti onunla, kız gıcığın teki çıktı. yemek yiyoruz, kendini kasa kasa yiyor, gel koşalım diyorum 'olmaz, sevmiyorum' diyor, gel yüzelim diyorum 'bugün güneş var, yanmak istemiyorum' diyor. anlayacağın benlik değil." dedi. dayanamayıp "ne bekliyordun oğlum, donghyuck'la takılır gibi mi takılacaktın kızla? sevgilin o senin, kız bir kere tabii güzelliğine dikkat edecek, ona göre davranacak." dedim.
bir süre durakladı minhyung dediklerimle ardından "yok oğlum benlik değil öyle kızlar, erkek gibi bir kız bulacağım ben." dedi. sadece güldüm bu dediğine. minhyung-ah erkek gibi bir kız istediğine emin misin? bana daha çok bir erkek istiyor gibi geldin.
"jeno-ah her zaman jaemin'in yanında oluyorsun. teşekkür ederim, çok iyi bir dostsun." dediğinde 'dost değilim, ona aşığım diye onun yanındayım.' demek istedim. ama sadece gülümseyip başımı salladım. ve konuyu geçiştirmek için "ne yapacaksın bundan sonra?" diye sordum.
o da "bilmiyorum, jaemin'e göz kulak olurum artık. onun etkilenmesini istemiyorum. ayrıca annemin yokluğuna da alışmalıyım. bir de babamı düzeltmem lazım, onu böyle görmek istemiyorum . beni suçlu olarak görse de olayın etkisiyle böyle olduğunu biliyorum. o yüzden sorun yok, düzelteceğim." dedi. başımı salladım ve sessizce içtik o gece, eve gidemezdim o yüzden orada minhyung'un yatağında uyudum onunla birlikte.
ertesi sabah jaemin'in fotoğrafımızı çekip üstümüze atlamasıyla uyandık. bunun olacağını tahmin etmeliydik, minhyung'la aynı yatakta uyumamalıydık ama ikimiz de çakırdık ondan yapabilecek bir şey yoktu. ikisiyle birlikte kahvaltı ettim ve ardından eve gittim. tahmin edersiniz ki babamdan da güzelce bir azar işittim. sorun yoktu güzel bir sabah geçirmiştim.
ama asıl sorun olmamasının nedeni fark ettiğim gerçekti. jaemin'in annesi yoksa, arkadaşları da yoktu. arkadaşları yoksa, çocukları da yoktu. yani bir daha ne seunghan ne de olası başka bir tehlike olmayacaktı.
tüm bu olanların üstünden neredeyse bir yıl geçtiğinde her şey minhyung'un dediği gibi olmuştu. ilk önce jaemin'i iyi hissettirdi, sonra babasıyla arasını düzeltti. olaylardan sonra jaemin'in babası psikologla görüşmeye başladı. o yüzden iki haftada bir evleri boş oluyordu çünkü kasabamızda psikolog yoktu ve her seferinde şehire gitmesi gerekiyordu. o günlerde de hepimiz onlara gidip kendi aramızda eğleniyorduk.
minhyung da günden güne iyileşiyor, iyileşirken de epey değişiyordu. artık biz on altı mimhyung on yedi jisung on beş yaşındaydık. o yüzden minhyung'un bu değişimini büyümemize vuruyorduk, öyle olmadığını hepimiz biliyor olsak da böylesi işimize geliyordu.
geçen sürede değişen tek şey minhyung değildi. hepimiz değişmiştik. mesela artık chenle babasını umursamadığı ve ona karşı kullanabileceği bir kozu olduğu için amma rahattı. eve istediği vakitte giriyor, istediği vakitte çıkıyordu. bize göre farklı giyiniyor, saçlarını bile boyuyordu. onun saçlarını boyaması tüm kasabanın dilindeydi. kadınlar bile doğru düzgün boyayamazken kahve saçlarını sarı yapması herkesi şaşırtmıştı. bunlar babamın pek hoşlandığı şeyler değildi fakat chenle'nun babasıyla arası çok iyiydi. sessiz kalmayı tercih ediyordu o yüzden.
jisung biraz açılmıştı, yine çok değildi ama eskiye oranla iyiydi. günlerini ya bizimle takılarak ya da ders çalışarak geçiriyordu. okul birincisiydi ve bunu korumak istiyordu.
renjun şiir yazmaya başlamıştı, aşık olduğu kadını hatırlıyor musunuz? olivia, şair olan. gazeteye verdiği bir röportajda şiir yazan erkeklerden hoşlandığını itiraf etmişti, benim canım arkadaşım da hemen ardından şiir yazmaya başlamıştı. hatta şiirleriyle öyle meşguldü ki artık resim çizmiyordu. ona ne kadar kızdığımı anlatamam size. aşık olduğunu sandığı kişi için hayatındaki en bağlı olduğu şeyden kopmuştu. umrunda değilmiş gibi davranıyordu ama eminim umrundaydı. resimi bırakmak, donghyuck ara ara yanına gidip hadi beni çiz diye onu darladığında, bir kırtasiyenin önünden geçtikten sonra, bir sergi gördüğünde aklına geliyordu. eminim ki üzülüyordu da ama niye bu yolu seçiyordu hiçbirimiz bilmiyorduk.
donghyuck eskiye oranla biraz daha sakin bir tipti artık sırf birini sevmediği için onunla kavga etmiyor, jaemin'le kim neyi giymiş dedikodusu yapmıyor ya da minhyung'la uğraşmıyordu. aksine aklı bambaşka yerlerdeydi. geçen hafta yanımıza gelip bir kızdan bahsetmişti, sanırım kız donghyuck'a yüz vermiyordu. o yüzden özellikle son bir haftadır çok mutsuzdu. eski neşeli halinden eser kalmamıştı.
herkes değişirken jaemin de değişmişti elbette. artık daha alımlı, kibardı. boyu uzamıştı, giydiği şeylere önem veriyordu, saçlarını özenle yapıyor takılarını bile dikkatlice seçiyordu. hatta kendine o kadar dikkat ediyordu ki donghyuck durmadan süt bebesi diyerek dalga geçiyordu bebeğimle. fikrimi sorarsanız, jaemin'deki bu değişimden memnun muyum değil miyim bilmiyorum. ama o böyle istiyorsa öyle ya da böyle memnun olacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
between us turn blue | nomin
Художественная проза" çok bencilsin lee jeno! senin bu aşk sandığın şey bile aşk değil, belki hayranlık belki başka bir şey ama aşk değil. çünkü sen aşık olamazsın, sen kendinden başkasını sevemezsin. hani kendini çok derin bir kişi zannediyorsun ya, değilsin! aksine h...