Oyunlar: Final

88 4 2
                                    


Denizaltındaydık. İki katlı lüks bir denizaltında... Denizin dibinde yol alıyorduk. Bronz duvarlar arasında parti vardı. Ben, Kaan, Ilgın...ve tüm diğer arkadaşlarım. Oyunlara bizimle katılan herkes... Hepimiz ordaydık. Hiç kimse ölmemişti.
Herkes konuşuyor, eğleniyorlardı. Bazıları camdan balıkları izliyor, bazıları minik masalardan atıştırmalık şeyler yiyorlardı.
Bense bir koltuktaydım. Elimde heykelim vardı.
Etrafa baktım. Ama nasıl olurdu? Hayır bu rüya değildi. Çok gerçekçiydi. Ama onlar...
Tam o sırada Kaan yanıma geldi
"Su! Hadi ama herkes eğleniyor. Sende biraz takılsana."
Ona öylece baktım." Kaan...bunlar gerçek mi?"
Kaan bana şaşkınca baktı." Eee evet? Hadi gidelim."
"Ne yani onlar...yaşıyorlar mı? İyide oyun..."
"Su...kendinde olduğuna emin misin? İyi görünmüyorsun.."
"Hey Su!" Ilgında partinin bir ucundan elinde içecek ile geldi.
"Hadi birazdan limbo oynayacağız!"
"Su kendinde değil pek..." dedi Kaan.
"Aaa ne oldu?"
Heykelimi cebime koydum ve ayağa kalktım." Neredeyiz?"
"Eeee denizaltındayız?" dedi Ilgın. Kafasını kaldırdı." Çok büyük..."
"Hadi çocuklar eğlence başlıyor!" dedi ilerden tanıdık bir ses.
Burak insanların arasından çıktı.
"Herkes sizi bekliyor."
Şaşkınca ona baktım. Hayır o...ölmüştü. Bu bir rüyaydı. Ama çok gerçekçiydi. Ya değilse?
"Burak? Sen yaşıyorsun.."
"Ne ölmüş müydüm?" dedi Burak gülerek.
"Gitsek diyorum artık..."
"Kimse bir yere gitmiyor...."
Kafamızı kaldırdık. Üst katta altı kişi durmuş aşağıya bakıyorlardı. Arkalarında ise denize bakan dev gibi bir cam vardı.
Umut, Başak, Arda , Selin, Simge ve Yiğitcan...bize bakıyorlardı.
Ama hepsi sanki...buraya ait değillermiş gibiydi.
Simgenin kıyafetinde kan lekesi vardı. Ilgının onu öldürdüğü, tırpanı tam göğsune sapladığını hatırladım. Tam orda büyük bir delik vardı. Ama kız hala hayattaydı....sinirli bir şekilde bize bakıyordu.
Yiğitcanın bileği kesikti. Çeşitli yaraları vardı.
Sonra farkettim ki hepsinde vardı...farklı yerlerinde ölümcül yaralar.
"Bunu bize siz yaptınız. Hepsi sizin suçunuz..."
"Su...ne diyorlar?"
"Ne oluyor?" diye biri bağırdı yandan.
"Umut ellerini iki yana açtı." Herkes aynı sonla bitecek. Kimse kaderinden kaçamaz...Kimse. "
Cümlesini bitirdi ve arkalarındaki cam patladı. Altı kişide suların arasında kayboldu.
Deniz suyu denizaltına hızla dolmaya başladı. Kargaşa yaşandı. Ben hâlâ rüya mı gerçek mi onu anlamaya çalışıyordum. Çünkü çok gerçekçiydi.
Kaan benim elimden tuttu ve çekti. Su çok hızlı doluyordu. Dördümüz yüksek bir yere çıkmaya çalışıyorduk.
Kaan ve ben önden gidiyorduk. Burak ve Ilgın arkadan. Suyun yüzeyine cesetler çıkmaya başladı. Nerden geldiğini anlamadım. Ama kan da geldi. Su kırmızıya dönüyordu.
"Daha hızlı çocuklar!" dedi Kaan ve beni tutup yanına,yüksek bir yere çekti. Galiba bir yiyecek standına çıkmıştık. Farkedemiyordum çünkü su çoktan bel hizamıza gelmişti.
Ilgını da tuttuk ve çektik.
Burak elini uzattı. Tutacaktık ki. Suyun içinden biri fırladı.
Umutun yüzü kanlar içindeydi. Göğsündeki büyük yara yanıyordu. Bir gözüde yoktu.
Burağı tuttu ve duvara dayadı. Onu suda bağmaya başladı.
"Burak!"
"Dostum çık ordan!"
Burak Umuta tekme geçirdi. Bize doğu yüzmeye başladı. Tam elimizi tutacaktı ki sudan bu sefer Başak fırladı. Onunsa....çok kötü bir görüntüsü vardı. Ve sonra Yiğitcan diğerleri...adeta zombi giblerdi. Burağı tuttular ve suyun dibine çektiler.
Sonra su daha da kanlandı. Sonra yüzeye bir kaç organ çıktı.
"Aman tanrım...ben galiba kusucam..."dedi Ilgın.
Suya kusmak için eğildiğinde iki tane parçalanmış kanlı el Ilgını kafasından yakalayıp suya çektiler.
"Ilgın hayır!" diye ileri fırladım. Ama Kaan beni tuttu ve üst kata daha yüksek bir yere çıktık. Su tekrar kanlandı. Bu sefer bakmak dahi istemiyordum.
Su seviyesi çok yüksekti. Artık daha yükseğe çıkamazdık.
"Su! Nefesini ne kadar tutabilirsin?"
Zaten su çene seviyemizdeydi. Yükseliyordu.
"Bilmiyorum. Sen?"
"Pek uzun değil.
Başımı çevirdim ve çıkış aradım." Etrafta hiç bir çıkış yok. Ne yapacağız?" Kaana döndüm.
Hala tutunuyordu ama ağzından ve gözünden kan akıyordu. Alnının ortasında büyük bir delik vardı...
"Kaan! Hayır! Kaan"
Onu tuttum ne nabzını kontrol ettim. Atmıyordu. Ölmüştü.
"Kaan hayır! Hayır hayır lütfen..."
Ağlamaya başladım. Su seviyesi yükselmeyi bırakmıştı.
"Sıra sende..." dedi kalın bir ses
Umut ve diğerleri sudan çıktı ve beni ve ölü Kaanı alıp suyun dibine çektiler. Nefes alamıyorum. Cesedi tutup çektiler ve topluca bana saldırdılar. Ölen herkesin sesini duyuyordum: Su! Su! Su!

Çifel: Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin