Haraçlar 2

477 14 1
                                    

     Uyandığımda bir odadaydım. Sade normal bir oda camsız,sadece yatağı ve masası bulunan bir oda masada bir tepsi ve üstünde yemek vardı. Hareket etmeye çalıştım. Ama bileğimin bir şeye bağlı olduğunu hissettim. Örtüyü kaldırınca bileğime geçirilmiş bir şey olduğunu gördüm. Ne olduğunu anlamadım ama parlıyordu. Bileğimin içinde parlayan şey bir kablo ile arkamdaki duvara giriyordu. Tam ne yapmalıyım dediğimde bir ses duydum sonradan da şunları: Sevgili haraçlar kablolarınız birazdan sökülücektir. Lütfen yemeğinizi yiyin ve toplantı için kapınızın açılmasını bekleyin. Teşekkürler. Cidden konuşma bittikten saniyeler sonra bileğimdeki yanıp sönen şey söndü kablo derimden ayrıldı ve duvara girdi. Ne yapacaktım kaçacak yerim yoktu. Dedikleri gibi yemeğimi yemeğe karar verdim. Üstümde bembeyaz bir kıyafet vardı. Odanın bir aynası olduğunu kalkınca farkettim. Beyaz kıyafet siyah saç ve kahverengi göz rengimle çok havalı görünüyor diye düşündüm. Aklım başka yerdeydi. Arkadaşkarım , ailem ve bana olacaklar. Yemeğimin başına geçtim. Tam sandalye yok ne yazik ki diyecektim ki yerdeki platformdan sandalye çıktı. Oturup gri metal tabak ve bardaktaki çorbamı ve içeceğimi içtim. Bitirdiğim anda masa platformun altına indi. Hemen arkasından sandalye. Yere kapaklanmadan önce kalkmayı başardım. Sonra da duvarda bir kapı açıldı ilk başta çıkmaya korktum sonra yavaşça elimi çıkarıp hızlıca içeri soktum. Hiç bir şey olmadı. Sonra da hafifçe kafamı çıkardım. Uzunca ve beyaz bir koridodaki on beş tane odanın kapılarından birinden bakıyordum. Koridorun iki ucunda da barışkoruyucuları vardı. Solumdaki odadan beyaz kıyafet giymiş İlay çıktı. İlay benim için ikiz kardeş gibidir. Sağımdaki oda dan ise Anıl çıktı. On beş odadan da her biri bizim sınıftan olmak üzere arkadaşlarım çıktı. Ne oluyor ne yapıcaz diye konuşurken beyaz tavanda sağı gösteren yeşil oklar çıktı. Koridorun sağ tarafında olan barış koruyucusu kendi sağını gösterdi. Sağındaki duvar oynadı ve bir bölme açıldı. Sonra da bir anons yapıldı: Haraçlar lütfen tek sıra halinde sağdaki barışkoruyucusunu takip edin. Karşı koymanın sonumuz olucağını hepimiz bildiğinden herkes denileni yaptı. Beyaz koridor bir sağa bir sola gidiyordu. Sonunda büyük bir konferans salonuna çıktık. On farklı geçitten her biri on beşer kişilik olan gruplar çıktı. Özenle dizilmiş sandalyelere oturduk. Sonradan sınıfların sıra ile dizildiğini farkettim. Aranızda fısıldaşmalar başlamıştı. Etrafımızda yaklaşık otuz barışkoruyucusu vardı. Ama bize bir şey demiyor, hatta bakmıyorlardı. Sonradan salonun arkasındaki iki geçidin arasında bir kapı açıldı. Beş asker, takım elbise giymiş yaşlı bir adam ve bizim kimya, coğrafya ve fizik öğretmenlerimiz girdi. Dur bir dakika öğretmenlerimizin orda ne işi var? Niye öldürülmediler. Aklıma ilk gelen ihanetti ama yüzlerine bakınca onlarında zorla getirildiğini anladım. Kürsünün yanındaki yere oturdular. Sonra yine anons yapan o gıcık ses duyuldu. "Haraçlar lütfen sessizlik...Karşınızda başkan Snow.". Takım elbise giymiş olan yaşlı adam kürsüye çıktı. Herkes dikkatle onu izliyordu. "Sevgili Öğrenciler... hoş geldiniz. Eminim ki kafanızda yüzlerce soru vardır. Açıklaması basit bir olayın içindesiniz." cebinden bir küre çıkardı. Elinden eline geçirerek kürsünün etrafında dolaşmaya başladı." Açlık Oyunlarını duymuşsunuzdur. İnanması zor fakat ama hepsi gerçek ama biraz farklı. Her sene bir okul belirleriz. O okulda yaş gruplarını seçip o yaş aralığındakileri o seneki haraçlarımız olarak alırız. Bu sene sizin okulunuz seçildi. Dokuzuncu sınıflarsa bizim seçimimiz. Beş sınıftın her birinden yirmi dört kişi alınıp haraç seçimleri yapılıcak. Sınıflarda artan altışar kişi ise başka bir grup oluşturucak. Bu altı grubun her birinden sona kalan dört kişi bu senelik kazanıcak. Tabi kide ölümüne oynamalısınız." Sol koluyla öğretmenlerimizi gösterdi." Hocalarınız size sponsorluk yapmak için öldürülmediler. Haraç çiftleri konusunda... geleneklere göre bir kız bir erkek olmalı. Ama bu sene çekilişle değil. Sizin isteklerinizle olucak." Herkes açlık oyunlarını biliyomu bilmiyorum ama bilenlerin şaşırdığı çok belliydi. Başkan Snow tekrar kürsüye geçti. "Doğru duydunuz erkek haraçlar ve kız haraçlar birbirleri ile anlaşıp müttefik oluşturabilir. Ama ortağınızı iyi seçin. Unutmayın seçtiğiniz kişi bu salonda öldürmemeniz gereken tek kişi olucak. Ayrıca bir tek onunla hayatta kalabilirsiniz." Elindeki kürenin çıkıntılarından birine dokundu. Bir anda bileğimde bir titreme oldu. Bileğime bakınca mavi bir üçgen gördüm. Etrafıma baktım. Herkeste aynı üçgen vardı. "Ortak haracınız ile anlaşınca üçgenleriniz üst üste gelicek şekilde el sıkışmanız yeter. Otomatikman isimleriniz aynı kağıt üstüne yazılıp çekiliş havuzuna atılır. Sonradan kim hangi grupta oynayacak onun için çekiliş yapılıcak. Yetenklerinizi geliştirmek için bir ayınız var." Tam bu sırada önümdeki sıradan iki kız ayağa kalktı." Birbirimizi sebepsiz yere asla öldürmeyiz! Onun yerine ölmeyi tercih ederiz! Yanındaki kız da onu destekler gibi bir şeyler söyledi. Selin ve Sena ikiside bizim sınıftaydı. Cesur bir hareketti. Başkan Snow kafasını siz bilirsiniz gibi salladı ve elini hareket ettirdi. En yakındaki barışkoruyucusu belindeki tabancayı çıkarıp Selin ve Senanın kafalarına birer el ateş etti. Çığlıklar atıldı. Her şey bir saniyede olmuştu. Kızların cansız bedenleri yere düştü. Kanlar akmaya başladı. Başkan Snow askere geri çekilmesini gerektiğini gösteren bir hareket yaptı. Asker silahını beline takıp sanki hiç bir şey olmamış gibi yerine geçti ve yine heykel gibi eski pozisyonunu aldı.  "Oynayıp oynamamak sizin tercihiniz. Ama oynamazsanız ailenize bir şeyler olabilir. Elini kaldırdı. Koca konferans saolnunun beyaz duvarları ve çatısında çeşitli görüntüler çıktı: Ailelerimiz...yakalanmış halde. Görüntülerin herbiri birimizin ailesini gösteriyordu. Benim ailem sağdaki duvarın ortalarındaydı. Annem ,babam ve iki kardeşim. Hayatları tehlikedeydi. Başkan Snow bunu biz korkuttuğunu anlamış gibi gülümsedi." Oyunlara katılmazsanız gözünüzün önünde acı çekerk ölürler. Sonradan sizi de öldürürüz tabi kide." Elini yine kaldırdı görüntüler kayboldu. Yine o beyaz,sade konferans salonundaydık. "Ayrıca unutmayın oyunda ölürseniz yine ölürler. Bir ayınız var... Unutmayın: Kazanmak ün ve talih getirir, kaybetmekse ölüm... Şans daima sizinle olsun, 44. Açlık Oyunları başlasın!"

Çifel: Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin