Haraçlar 3

301 15 7
                                    

Cidden mi? Ailemi korumak için arkadaşlarımı öldürmek zorundamıydım? Herşey onlar için bu kadar basit miydi? Evet her şey o kadar basit...

  Tünellerden geri giderken düşünmediğim kalmadı. Yani cidden etrafımda kiler artık düşmanı mıydı? Neden böyle bir şey yapıyorlar ki bu onlara keyif mi veriyor anlamıyordum. Ama bulunduğum durumda seçme şansım şu ikisi arasındaydı: Ya ailem ya arkadaşlarım. Oyunlarda ölürsem ailem ölür,oyunlara katılmayı reddedersem ailem ölür sonrada beni öldürürler,oyunlara katılırsam ve kazanırsam ailem kurtulur fakat arkadaşlarımı katletmem gerekir. Başka seçeneğim yoktu. Oyunlara katılıp kazanmalıydım. Bir saniye...kazanmak mı? Odamın olduğu koridora geldiğimizde kazanmamın ne kadar düşük bir ihtimal olduğunu gördüm. Güçlü değildim. Hız konusunda fena değildim fakat çoğu kişi bu konuda da beni ezerdi. Güçlü yanlarımı bulmaya çalışırken koridorun sonuna kadar gittik. Orda duran barışkoruyucusu hafif sola çekildi. Sağındaki beyaz duvar hareket etti. Bir başka geçit açıldı. Tek sıra halinde oradan girdik.

    Düşünüyordum. Kazanmamı sağlayacak yeteneğim var mı? Bulmalıydım. Peki ya kız haraç? Kimi seçecektim? Bunu sonra düşünebilirdim. Fakat herkesin eş haraçlarını seçip anlaşma yapması uzun sürmezdi. Elimi çabuk tutmalıydım.

    Girdiğimiz tünel bittiğinde inanılmaz geniş bir alana çıktık. Konferans salonundan bile büyüktü. Bu bir çalışma sahasıydı.

     Aklınıza gelebilecek her türlü çalışma aleti vardı. Her türlü silah,ihtiyaç,test adeta hazırlanmam için herşey...mükemmel

      İlerdeki tünellerden diğer gruplar çıktı. Kısa sürede kapalı saha yüz elli kişi ile dolmuştu ve etrafta sayamadığım kadar çok barışkoruyucusu vardı. Ama hiçbir şey yapmıyorlardı. Sonra  bir anons yapıldı:Haraçlar çalışma alanınıza hoşgeldiniz. İstediğiniz silahta ustalaşmak ve size hayatta kalmayı sağlayacak beceriler kazandırmak için yapılmış bu alanda gün içinde istediğiniz kadar çalışabilirsiziniz odanıza geri dönmek istediğinizde ise herhangi bir kapının önüne gelip isminizi söyleyin. Kapı açılıp oklar sizi kendi odanızın bulunduğu koridora götürecektir. İyi çalışmalar...

     Gerekli her bilgiyi neredeyse edinmiştim. Şimdi kendimi hangi yönden geliştirecektim onu bulmalıydım. Kendime bir silah ve strateji belirlemeliydim. Herkes çekingence olsada çalışma alanlarına gitmeye başlamıştı. Korkuyorlardı. Tıpkı benim gibi...

     Çalışma aletlerinin arasında geziyorudum. Gözüm balta kısmına kaydı. Bir erkek baltaları tek tek deniyordu. Bende yanına gitmeye karar verdim.

      Umut baltaları deniyordu. "Dostum" diye araya girdim. Beni gördüğüne sevindimi anlamadım. Cevap vermedi. Elime bir balta aldım. Çok ağırdı. Geri koydum. Bir tane daha aldım. Dengesizdi. Geri koydum. Bir tane daha sonra bir tane daha... hayır balta kulanacak potensyel bende yoktu. O sırada Umut tam eline uygun bir balta alıp tüm gücü ile havaya savurdu. Eli ile keskinliğine bakarken bana döndü"Bak dostum bunu kişisel algılama ama artık düşmanımsın... arenada gerekirse bağırsaklarını çıkarırım. Üzgünüm ama yerinde olsam.." baltayı hafifçe bana doğrulttu" Benden uzak durardım." Baltasının alıp çalışma arenasına gitti. Harika, bir düşman edinmiştim. Etrafıma şöyle bir baktım. Çalışan etrafa bakan herkesin gözünde Umutun gözlerindeki şeyden vardı:Kazanmak için kararlılık... Muhtemelen benim gözlerimde aynı alevi yayıyordu. Ama başka şansımız yoktu. Hiçbirimizin....

     Baltayı yerine koyup başka silah standlarına baktım. İleride mızraklar ve oklar vardı. Ok kullanmayı öğrenebilirdim. Sonuç olarak kitapta kazanan Katniss ok ve yay kullanıyordu. Fakat o bir filmdi. Okları neredeyse hiç bitmiyordu. Eğer arenada bir şekilde ok ve yay alırsam ve oklarım biterse yayla adam dövemezdim. Uzaktan iyi bir silahtı fakat yakından iş görmezdi. Hem zaten kızların yarısı ok ve yay kullanmayı öğrenmeye çalışıyordu. Peki ya mızrak? Gerekse yakın gerekse uzak savaşta işime yaradı. Fakat uzun ve bazen dengesiz bir silahtı kendimden uzun bir silah tercihim değildi. Fakat yinede aklımın bir ucuna yerleştirdim mızrakları

      Yönümü değiştirdim. Kimisi silah seçiyor, kimisi konuşuyor,kimisi hologramlarla çalışıyordu. Herkes hızlı ilerliyordu. Acilen silahımı belirlemeliydim. Bunları düşünürken bir kılıç standında durduğumu farkettim. Kılıç olabilirmiydi peki? Yakında işe yaradı. Ama uzakta olmazdı. İlerlemeye devam ettim. İşte o sırada gözüm elli metre kadar ilerideki silah standına takıldı. Bir savaş tırpanı... tabi ya. Yarı balta, yarı mızrak. Hem yakın hem uzak standın yanına geldim. Boyumu aşmayacak, düzgün ağırlıkta bir tane seçtim. Elime cuk oturdu. Biraz çevirdim. Keskinliği muazzamdı. Bunu kullanabilirdim. Hologramlarla çalışmaya gitmek için odalardan birine girmeye karar verdim. Fakat o sırada bileğim titredi mavi üçgen yine yandı. Beyaz kıyafetim renk değiştirdi siyahlı kırmızı bir kıyafete dönüştü. Şaşırmıştım fakat etrafıma bakınca çalışma odalarına giren herkesin kıyafetinin değiştiğini gördüm. Demek kıyafetlerimiz duruma uyum sağlayıp değişebiliyordu. Çok havalıydı.

      Odanın sınırında bir panel vardı. Panele hangi silahla çalışacağınızı ve zorluk derecesini seçiyordunuz. Silah seçeneklerinden savaş tırpanını zorluğuda en kolaya indirdim. İlk denemem olucaktı sonuç olarak. Cam kapı kapandı. Alanın tam ortasına geçtim. Biraz bekledikten sonra bütün alan mavi ışıklarla kaplandı. Işık çizgikeri birleşip hologram adamları oluşturdu. İlk hologram sağımda belirdi. Elinde bir kılıçla bana doğru koşuyordu. Tırpanı çevirip havada bana savurduğu kılıcı engelledim. Tırpanın ağırlığını kullanıp hologramı sağa doğru ittim ve keskin kısmını omzuna geçirdim. Hologram ışık küpleri şeklinde parçalandı. Evet birini halletmiştim. Tam sevindimki düz durduğumda kafama bir holografik balta yedim geriye doğru sendeledim. Hologram kayboldu ışıklar söndü. Kaybetmiştim duvarda skorum bir yazıyordu. Sonra her filmde duyulan o gıcık kadın sesi duyuldu: Oyun Bitti...Tekrar denemek istermisiniz? Ayağa kalktım tırpanımı yerden aldım. "Evet tekrar denemek istiyorum!" dedim. "Smilatör tekrar ayarlanıyor...aynı ayarlarda ikinci oyun başlıyor..." diye karşılık geldi sesten. Yine ortaya geçtim. Daha hızlı olmalıydım. Mavi ışıklar harekete geçti. Bu sefer solumda çok ilerimde belirdi hologram bir elinde mızrak bir elinde balta vardı. Mızrağı tüm gücüyle bana attı. Tam zamanında eğildim. Hiç zaman kaybetmeden yana doğru kaydım hologramın bana 3 adımı kalmıştı baltasını kaldırdığını hissedebiliyordum. Tırpanımı hızla sola savurdum. Hem balta hamlesinden kaçmış oldum hem hologramı parçaldım.  Hemen arkamı döndüm. İleride bir okçu oluştu okunu yayında gerdi. Beni hedef aldı. Ona doğru koşmaya başladım. Aramızda yaklaşık 6 metre vardı. Hologram ok yaydan fırladı. Sola doğru kaydım. Ok tam yanımdan geçti. Aramızada 3 metre kalmıştı. Yayında hemen bir ok daha gerdi. Ama oku fırlatana kadar yanına gelmiştim. Tırpanı ona doğru savurdum. Fakat hologram çevik çıktı. Eğildi tırpanı kontrol edemedim sağa doğru savruldum. Yayında gerdiği oku tam belime geçirdi. Ölümcl yara değildi. Bu yüzden oyun devam ediyordu. Tırpanımı tüm gücümle arkama savurdum. Hologram parçalandı. Fakat tırpanım dört metre kadar uzağıma düştü. Bir sonraki hologram nereden çıkacaktı? Hızlı olmalıydım. Ayağa kalktım. Tırpanıma doğru hızlı bir hamle yaptım fakat tırpanımın bulunduğu yerin üst katında üçüncü hologram belirdi. Elindeki kılıç ile aşağı kata bana doğru atladı. Kılıcı kafama geçirdi. Hologramlar kapandı. Işıklar söndü. Duvardaki skorum birden ikiye yükseldi. Yine olmamıştı. Ayağa kalktım. Bir off çektim. Gerçeği daha da zor olucaktı. Ama pes edemezdim. Öyle bir lüksüm yoktu.

     O günden sonra günde 5 saat tırpanımla çalışma yaptım. Hakladığım hologram sayısı neredeyse hergün artıyordu. Ama yeterli değildi. Hayatta kalmak için gerekli şeyleride öğreniyordum: ateş yakmak, ağaca tırmanmak veya avcılık yapmak. Herkes çok yol katetmişti. Günümüzün büyük kısmı çalışarak geçiriyorduk. Odalarımıza sadece yemek yemek ve uyumak için gidiyorduk. Kıyafetimiz duruma göre değişiyordu. Bu yüzden bir ay aynı kıyafeti giydik.

    Çalışmalarım bitmişti neredeyse. Bir hafta kakmıştı oyunlara... Geriye tek bir şey kalmıştı:Yardımcı kız haracım...

Çifel: Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin