KÜÇÜK BEDENLER

98 38 83
                                    

Kendimi küçük ve değersiz hissediyordum. Bu ev, bu evdeki insanlar bana kendimi böyle hissettiriyordu. Kaçıp gitmek istiyordum, uzaklardaki bilinmezliklere. Küçük bir yuvam olsun, ama bana ait olsun. İçinde sadece ben olayım ama mutlu hissedeyim. Beni sürekli aşağılayan insanların olmadığı bir hayat... Çok mu şey istiyorum?

Babam, bana hiç elini kaldırmamıştı. Annem bana sesini yükselttiği zamanlar onu azarlayan babam, ne zaman bu hale gelmişti? Onu artık tanıyamıyordum. Benim merhametli babam nereye gitmişti? Onu çok özlüyordum. Hala bir umut oralarda bir yerde olduğunu düşünüyordum ama şimdi görüyorum ki, benim babam artık tamamen değişmiş. Ben onun küçük kızı değilim artık. O Leyla'yı bana, o kadını da anneme tercih etmiş bile.

Fakat o gün benim 'mucize' olarak adlandırdığım bir şey gerçekleşmişti. Bunun gerçek olup olmadığını kavramak için, birkaç kere gözlerimi kırpıştırmam gerekmişti. Bu gerçekten yaşanıyordu. Annem ordaydı. "Kızımı rahat bırak Orhan."

"Anne..." diyebildim sadece. O an babamın attığı tokatın acısını hissetmemiştim bile.

"Reyhan, neden burdasın?" Babam da en az benim kadar şaşkın görünüyordu. "Sen o adamla değil miydin?" Adam mı? Hangi adam?

"Şu an görüyorum ki, o senden bin kat daha iyi babalık yapabilir benim kızıma." Babalık derken?! Neler oluyor?

"O zaman al kızını da defol git hayatımdan!"

Selin ağzı iki karış açık olanları izliyordu. Çok şaşırmış görünüyordu ama yüzünde başka bir ifade daha vardı; korku. Annem geldiği için korkmuş muydu? "Ama...ama kızın velayeti sende, değil mi?" Bu soruyu babama yöneltmişti. Babam kızgın bakışlarını ona çevirdi. "Boşversene." Babam çekip giderken annem yanıma geldi ve elimden tuttu.

"Gidelim." Burda kesinlikle bir şeyler dönüyordu. Annemin sözünü ikiletmeden onu takip ettim.

"Bekleyin," dedi Selin arkamızdan. Annemle birlikte ona döndük. "Ona bakamazsın, Reyhan. Sizin paranız şu an kendinize zor yetiyor."

"Onu sizin gibi pisliklerin elinde bırakamam, bizi rahat bırak." Annem tekrar kapıya yönelince biri kolumdan tuttu. Bu kadın neden beni burda tutmak için uğraşıyordu? Bırak da gidelim be kadın! "Kızımı bırak!"

"Şu an mantıklı düşünemiyorsun."

"Sırf kızıma eziyet etmek için burda tutmak istiyorsun, değil mi? Kaç yıldır yaptıkların yetmedi mi bize? Orhan'ın gözünü nasıl boyadıysan artık ne beni görüyor ne de kızımı. Sonunda istediğini de yaptırdın; boşandık. Artık düş yakamdan!" Ama kadın hala beni orda tutmak için ısrar ediyordu. Annemin parası olmadığı için bana bakamazdı, güzel bir yaşam sunamazdı. Meğer bu kadına kalan yüklü bir miktar miras varmış ama hala onu almak için uğraşıyormuş. O paraları benim eğitimim için harcayacağına dair yeminler ediyordu. Ama annem onu dinlemedi ve beni o evden çıkardı.

"Neler oluyor anne?"

"Şu an buna zamanımız yok." Annem beni bir arabaya doğru sürükledi. Arabada daha önce hiç görmediğim, yabancı bir adam oturuyordu. Annem beni, onun yanına bıraktı ve kendisi direksiyona geçti. Annemin bu adamla ne işi vardı?

"Sonunda seni görebildim Sera," bana elini uzattı. "Ben Salih." Bir şey diyemeden sadece elini sıktım. Adam bütün yol boyu beni izleyip gülümsemişti. Bu tuhaftı ama aynı zamanda bana babamla geçirdiğimiz mutlu günleri hatırlatmıştı.

Uzun bir yolun ardından oldukça vasat görünen, yıkık dökük bir yere gelmiştik. Annem bir yıldır burda mı yaşıyordu yani? "Geldik."

Tahmin ettiğim gibi evin içerisinin de dışarısında bir farkı yoktu. İçeri girdiğimiz gibi zaten rutubet kokusunu almıştım. Ev tamirsizdi ve eşyalar çok eskiydi. Annem neden bu adamla, bu evde yaşıyordu? "Burayı senin için hazırladık." Odamda sadece bir yatak ve masa vardı. Eh, en azından burda beni rahatsız eden Selin ve Leyla olmayacaktı. Ben babamla son bir yıldır yaşadığımız hayatı fakir hayatı sanıyordum ama sanırım gerçek fakir hayatını şu andan itibaren yaşamaya başlayacaktım. "Eşyalarını yarın Salih abin gidip alır."

BİR YILDIZIM VARDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin