GİRİŞ

102 12 13
                                    


Mart 2012 


Dağların üstünde gözlerini kısmış uzaklara doğru bakıyordu Mustafa Komutan. Amacı saldırının nereden geleceğini tahmin etmekti. Onun görevi vatanını, milletini korumaktı. Vatan onun için tek bir kelimeden, kara parçasından fazlasıydı. Yurttu, yürekti, evdi. İki güzel kızı gibiydi. Sevdiği kadın, eşi Melike gibiydi. Vatan onun ait olduğu her şeydi.

"Komutanım geliyorlar!" diye bağırdı bir asker. Mustafa o yöne doğru baktı, gördü gelenleri. Kuşandı silahını gitti düşmanın üstüne. Kendinden emin, Türk Askerine yakışır endamı ile sıktı ilk mermiyi. Eğer bu saldırıyı da engellerlerse terör örgütünün başını yakalamış olacaktı. İlerideki konutta kalıyor olduklarını anlamak onca yıllık Komutan için zor olmamıştı.

"Fatih! Benimle gel. Giriyoruz." dedi Fatih isimli yiğite. Doğma büyüme Karslı genci aldı yanına verdi bir silah annesini kurtarması için. Fatih komutanın peşinden konuta doğru ilerledi. Cama yaklaştıklarında durdular, içeriye baktı Mustafa. İşaret verdi Fatih'e, sağa gitmesini söyledi. Kendisi içeri girdi. Gördü bu hain işlerin başını, yurduna ihanet edeni. Kıvrıldı dudakları kazanmakla. Bir an korkmadı ölmekten, beş kişinin ortasına bir yiğit olarak çıktı. Üstüne geleni tek hamlesi ile yok etti.

Yaklaştı bu işin başındakine. Dayadı babadan kalma çakısını hainin boynuna. İstemedi hızlı ölmesini, son kez korksun istedi.

"Kimsin sen, adın ne!?" diye bağırdı tüm gücüyle. Adam güldü. Bilinmediğini sanıyordu ama Mustafa işlerini son ana bırakmazdı. Biliyordu onun Safa Gökmen olduğunu. Konuştu Mustafa bu sessizliği bozarak.

"Yanlış yurda ihanet ettin Safa. Sen Türk Askerinden kaçabileceğini sandın, yanıldın. Ben yapmasaydım başka bir Türk Askeri yakalayacaktı seni. Kaçışın yoktu." dedi. Doğruldu yerinde, çıkardı silahını, dayadı hainin alnının çatına.

Durdu bir an Mustafa, ensesinde hissetti soğuk namlunun ucunu. Dönemedi arkasına, göremedi diğer haini. 

"Aferin Fatih, anneni ancak böyle geri alabilirdin." dedi Safa. Çekmişti annesini kullanarak kendi tarafına onu. Hayal kırıklığına uğradı Mustafa. Oysa Fatih daha gençti. Annesini de kurtarabilirlerdi Türk Askerine söyleseydi. Hissetti sanki Fatih, durdu düşündü bir an. Vazgeçti bu kansız insana yardımdan, çekti silahını Mustafa'nın ensesinden. Kaldırdı Safa'ya doğru. 

Bir patlama.

Bir yara. 

Mustafa yerdeydi. Korktu genç Fatih. Kalktı Safa tuttu genç Fatihi kolundan. Başka hainde sürükledi onların peşinden Mustafa'yı. Bağladı Safa Fatih'i sıkıca. Yaklaştı mide bulandıran gülüşü ile Mustafa'ya. Koydu ayağını mermi yarasına, bastırdı. En ufak acı belirtisi göstermedi Mustafa. Acıyordu, ama vatanı için olsun dedi. Güldü acı içinde. 

"Siz çok yanılmışsınız, biz Türk Askeriyiz. Siz benim canımı alıyorsunuz, onlar sizden bin can alacak." dedi. 

"Onu göreceğiz asker." dedi Safa vurdu bir tekme daha. 

Çıktı konuttan kilitledi kapıyı ardından. Son bir bakış attı konuta. Döndü diğer hain. 

"Şimdi ne olacak?" dedi. 

"Patlat konutu." dedi Safa. Tek bir bomba ile yok etti sandı Türk Askerini ve gencini.

Bir patlama iki masum can aldı. 

Bir Genç Fatih göçtü bu dünyadan. Hainlikten son anda vazgeçen. İkinci bir yaşam şansını hakeden. Annesini kansızlara bırakmamak için Türk Askerini tercih eden. Geride kaldı Annesi ve iki küçük kardeşi. 

Bir Mustafa Komutan göçtü bu dünyadan, bu vatandan, bu yurttan. Geride kaldı ona merhem olan kızı Asya, geride kaldı en değer verdiği vatanı gibi yurt anlamına gelen kızı Meva, geride kaldı melek gibi eşi Melike.


İNTİKAMLA SİLİNEN GÖZYAŞLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin