BÖLÜM 5 -YALNIZ BUHAR-

38 2 0
                                    

5.1

-"Böyle birşeyi nasıl kabul edebilirim!" Dedi Ayaz. Oturduğu koltuktan bir anda ayağa kalkıp, babasıyla karşı karşıya gelmişti.

-"Canan, bizi biraz yalnız bırakır mısın?" Demişti Ayaz'ın babası Levent Bey , eşine. Canan Hanım, Levent Bey'e masumane bir bakış atarak, oğlunun bu en kötü gününde yanında olmak istediğini belirtmişti fakat Levent Bey'in:

-"Lütfen!" Demesiyle odadan çıkarak, alt katta ki mutfağa doğru istemsiz adımlarıyla yol almıştı. Canan Hanım'ın odadan çıkmasıyla, Levent Bey hemen odanın kapısını örtmüş ve:

-"Yerine otur ve sakin ol."Demişti Ayaz'a.

-"Baba, bak ben bunu kabul edemem. Çünkü çok..." Derken Ayaz, Levent Bey oğlunun sözünü bitirmesine izin vermedi.

-"Yerine otur!" Dedi. Artık Levent Bey de sakinliğini koruyamıyordu.

-"Bana bir daha lafımı tekrar ettirirsen olayları daha karmaşık bir hâle sokarsın. Anladın mı? Tamam mı?" Dedi Levent Bey. Artık oturup ,sakinleşmekten başka çaresi kalmayan Ayaz, omuzlarına çökmüş büyük pişmanlık yüküyle koltuğa yerleşirken, gözlerini bir saniye dahi babasından ayırmıyordu.

O sırada çalan Levent Bey'in telefonu, odanın git gide susukunlaşmasına neden oldu.

Telefonu açan Levent Bey, yaklaşık on saniye kadar karşıdakini dinledikten sonra:

-"Tamam, saol." Diyip telefonu kapattı. Ne uzun bi on saniyeydi bu Ayaz için. Ömründen ömür gitmiş gibi hissetmişti. Artık babasına bakmayı bırakmıştı Ayaz. Üniversite de, fotoğrafçılık kulübündeki arkadaşlarıyla geçen yıl ki gezide çektiği ve çerçevelettiği bir fotoğraftaydı gözleri. Sonbaharda sararıp, ağacın dallarından toprağa intihar eden bir yaprağın fotoğrafıydı bu çerçevedeki.

-"Ölmüş." Dedi Levent Bey, sesi o kadar kısık çıkmıştı ki, kendinden bile saklıyordu sanki bu kara haberi. Ama odanın sessizliğini yırtıp geçerek , Ayaz'ın kulağına gelen bu haber; uzaklarda yanan cılız bir mum ışığına benzeyen umutların, oksijensiz bir fanusla kapatılmasıyla sönmüş, yokolmuştu.

5.2

-"Bıraaaak!"
-"Bırakın benii!"
-"İsteyerek yapmadım, bırakın!"
-"Yalvarırım bırakın!" Diye bağırıyordu Ayaz. Yaklaşık kırkbeş kişilik bir grubun arasında kalmıştı. Penceresi olmayan bir odanın içindelerdi. Herkes sanki Ayaz'ın bedeninden birer parça koparıyordu. Odanın büyük kapısından zorla çıkarılan Ayaz ağlıyordu ve kıpkırmızı olmuş bedeninin titremesine engel olamıyordu. Zorla odadan çıkarılan Ayaz, yine zorla beyaz bir arabaya bindirilmeye çalışılıyordu. Bu arabanın kendi arabası olduğunu ancak sürücü koltuğuna zorla itilerek bindiğinde anlıyordu.

Kapılar bir anda kilitlendi. Ayaz, kapıyı yumruklarken, arabada hareket etmeye başladı. Ayaz bu olanlara inanamayarak, refleks gereği direksiyonu tuttu. Araba o kadar hızlı gidiyordu ki Ayaz, frene basma gereği duymuştu. Fakat bastığı fren, arabanın yavaşlaması yerine hızlanmasını sağladı. Artık direksiyona da hakim olamıyordu. O an anlamıştı ki arabayı kendisi kullanmıyordu. Biraz sonra karşılaştığı manzara ise yaklaşık altı ay önce yaşadığı manzara ile aynıydı.

Yolun bir tarafında cansız bir beden yerde yatıyor  ve yanında ki biride:

-"Abiii!" Diye bağırıyordu.

Öyle bir kazınmıştı ki bu kişinin sesi Ayaz'ın kulaklarına, üzerinden neredeyse yarım yıl geçmesine rağmen hala duyuyordu.

Derin bir nefes alıp, ürkerek uyandı Ayaz.

Kısa ve güçlü soluklar alarak yaşadıklarının bir kabustan ibaret olduğuna kendini inandırmaya çalışıyordu. Artık rutinleşmiş olan bu kabuslar Ayaz'ı hala korkutuyordu. Yatakta Ayaz'ın omzuna uzanan bir el onun tekrar ürkmesine neden olmuştu fakat duyduğu ses yine sakinleştirdi Ayaz'ı.

-"Bir sorun mu var Hayatım?"

-"Yok bir şey."  Dedi Ayaz.

Yataktan çıkıp banyoya doğru yürümeye başladı. Hala derin nefesler alıp veriyordu Ayaz. Banyonun lambasını yakıp, kapısını açmıştı. hemen lavaboya yönelip suratına birkaç avuç su çarptı. Suyu yüzüne yüzüne vurmaya devam ediyordu. Yalnız avuçları çoğu kez suyla dolmuyordu. Elleri sürekli yüzüne çarpıyordu. Aslında yüzüne vuran elleri değil , vicdanıydı Ayaz'ın.

Son birkaç vuruş ve artık elleri lavabonun üzerinde, onun ayakta durması için destek oluyordu. Yüzünü karşısında ki aynada gördüğünde gözleri büyümüştü. Bu şaşırma, yüzündeki yer yer oluşmuş kızarıklıktan değilde karşısında duran adamı tanıyamamış olmasından kaynaklanıyordu. Karşısında duran surat bir katilin suratıydı. Sırf kendini görmemek için aynalara bakamıyordu Ayaz. Her gerçekten kaçabilirdi, aynalardan bile. Fakat kaçamadığı babası, annesi veya öldürdüğü delikanlı değildi, kendinden kaçamıyordu Ayaz. Vicdanından kaçamıyordu, en çok ondan kurtulmak isterken...

Uzamış sakallarını gördü. Bu sefer ellerini sakallarında gezdirmeye başladı. Sakallarından, saçına geçmişti Ayaz'ın elleri. Gözleri şaşkınlığı bir tarafa bırakıp kısılmaya başladı. Bir anda elleri saçlarını kavrayarak tüm gücüyle çekmişti. Başını söküp atmak istemişti bedeninden.

Bir inilti çıktı Ayaz'dan. O kadar kısık bir iniltiydi ki başında duyduğu acının ancak ufacık bir bölümünü karşılayabilmişti.

5.3

Yatağın yanındaki ufak komodinin üzerine bıraktığı birkaç iki yüzlük banknotun yanına da küçük bir kağıt iliştiren Ayaz telofonunu ve cüzdanını alıp odadan çıkarken ;

-"Beni bir daha arama, öğlen olmadan odayı boşalt." Dedi biraz önce yanında uyuduğu kız.

-"Ne sanıyorsun oğlum beni? Ufacık bir kağıt parçası notta yazılanlara bak yaa! Kovmuşşun resmen. Oruspu mu sandın beni? Paraların sende kalsın, belki kendine vicdan alırsın." Diye devam etmişti kız. Ayaz duydukları karşısında ufak bir şaşkınlık geçirirken dakikalar önce uyuduğu yatağa baktı. Aklına gelen manzara elbetteki Elçin'di. Ona ve Okan'a duyduğu öfke günden güne artıp katlanırken, tüm kızları da onun gibi görüyordu Ayaz.

-"Değil misin? Ha? Söylesene lan, hepiniz aynı değil misiniz? Arkamı döndüğümde başkasıyla yatmayacak mısın kızım? Bana namuslu ayakları yapma." Diye sert bir çıkış yaptığında kız çoktan giyinip eşyalarını toplamıştı bile.

-"Ben... Ben..." Diyebilmişti sadece kız. Devam etmenin anlamsız olduğunu anlamıştı fakat zor olsada kendini savunmak zorundaydı bu karşısında duran kırgın adama.

-"Bir buçuk aydır peşinde koşuyorum, görmüyor musun? Beni sevmen, beğenmen için yapmadığım şey kalmadı. Seni ilk gördüğümde, gözlerimin kör olmasını diledim. Seni sevmeyi istediği mi sanıyorsun? Kalbin o kadar taşlaşmış ki bu gözlerinden okunuyordu. O gün..." Dedi kız. Gözleri dolmuştu fakat kendini güçlü tutmak için dişlerini sıktı. Derin bir nefes alıp dişlerinin sıkı bağını çözdü ve devam etti.

-"O günden anladım zaten senin bir başkasını sevemeyeceğini. Ama..."

Kız artık tutamamıştı gözyaşlarını. Kırılan hayalleri bir bir gözlerinden düşerken sözüne devam edemeyeceğini anladı. Sonunu getiremediği sözlerinide atıp çantasına hızla çıktı odadan. Ayaz, bir pişmanlığı da yüklemişti omuzlarına.

Birkaç gündür kaldığı otel odasına son bir kez daha bakıp, çıkmıştı o da kızın arkasından. İzmir'in karanlık sokaklarında uzun bir süre dolaştıktan sonra karar verdi Ayaz; artık Adana'ya dönmeli ve kaldığı yerden devam etmeliydi hayatına.

Yaklaşık altı aydır bu şehirdeydi Ayaz. Kafasını dinlemek için gelmişti ve sanki kaldığı her otel ona dar gelmişti ve sık sık değiştirmişti kaldığı mekanları.

Hüzünlerini, pişmanlıklarını, vicdan azabını toparlayıp bindi Ayaz uçağına. Kendisiyle olan savaşına bir müddet mola verip uykuya daldı.

Gözlerini kırgınlıklarıyla dolu olan şehirde açtığında anlamıştı, aslında hikayesi daha yeni başlıyordu.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 01, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YILDIZLARI SAYIYORUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin