3

252 21 14
                                    

12/02/2024

İki çift çizgi olan hamilelik testine bakıyordum. Sadece boş gözlerle kırmızı iki çizgiye bakıyordum. Klozetin kapağından kalkıp testi çöpe attım. Başka ne yapabilirdim ki? Hamileydim işte. Hamileydim...

Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Jungkook bana bu tür konular hakkında ne düşündüğünü hiçbir zaman söylememişti.

Sana hiçbir şeyini söylememişti Lisa.

Sinirlendiği şeyler hariç. Bunu anlatmaması normaldi. Elim hala sargılıydı ve biraz daha böyle kalmak zorundaydı. Ne yalan söyleyeyim çok acıyordu. Şuana kadar dayak yememiştim. Planlarımda yemekte yoktu. Yaralarım biraz olsun iyileşiyordu. Şimdilik. Yerine sürekli yenileri gelsede... Alışmıştım artık.

Banyodan çıktım. Kapı çalıyordu. Gidip kapıyı açtım. Jungkook karşımdaydı. İçeri girdi. Oturma odasına yürüyordu. "Jungkook." dedim sesimin titrememesi için kendimi zorlayarak. Titremesin. "Bişey konuşabilir miyiz?" Beni duymamazlıktan gelip yürümeye devam etti. "İşim var, sonra" diyerek beni geçiştirmeye çalıştı. "Ama önem-" Sözümü kesti. "İşim var Lisa. Anlamıyor musun?" dedi dişlerini sıkarak. "Önemli olmasa söylemem!" Evet biraz yürek yemiştim. Elini bana vurmak için kaldırdı. Gözlerimi kapattım. Yüzüme inmesini beklediğim darbe bir türlü inmedi. Gözlerimi araladım. Evi havadaydı. Yüzüme bakıyordu. Ona baktığım an elini indirdi. "Ne söyleyeceksen söyle." dedi yüz ifadesini bozmadan.

"B-ben,"

Devamını getireyordum. İstiyordum ama boğazımdaki yumru ve kafamdaki sesler geri dönmemi söylüyordu. Kaşları çatıldı.

"Sen..."

Dudağımı dişledim. Derin bir nefes aldı. Sabrı tükenmişti. Yüzüme bu sefer bir tokat attı. "Konuşsana! Ne bekliyorsun!" Benim ondan korktuğum gibi çocuğumun da korkmasını istemiyordum. O bunu hak etmiyordu. Ama söylemezsem beni öldürürdü.

"Hamileyim..."

Kaşları çatıldı. Yüzündeki tüm ifade soldu. Tepkisi belli-belirsizdi. "Ne demek hamilesin?"

Başımı salladım. "Korundum ama işe yaramamış."

Eli saçlarına gitti. Bir psikopat gibi güldü. O zaten psikopatın ta kendisiydi.

"Yarın o şeyden kurtuluyorsun."

Duyduklarım karşısında kalbim yüzlerce, hatta binlerce parçaya bölündü. Jeon Jungkook kendi çocuğunu istemiyordu. "Ne?" dedim inanamayarak. Ne demek o şeyden kurtuluyorsun?

"Doğru duydun. O çocuğu istemiyorum Lisa."

Elimi bir yumruk yapıp tırnaklarımı avuç içime geçirdim. "Hayır." Bunu yapamazdım ben. Onun gibi bir pislik değildim. Ben kendi çocuğumu istemeyecek kadar yüzsüz değildim.

"O yoksa bende yokum." dedim bir adım atarak. Sıkıca çenemi tuttu. Gözlerini gözlerime kenetledi. Siyah irislerinden alev fışkırıyordu.

"Sen yoksan bende yokum..."

İstediği gibi yok olabilirdi. Benim çocuğum onun gibi birinin elinde gidemezdi. Ben buna göz yumamazdım.

"Ha diyorsan önce bana sonra kendine sık. Olur, deneyebiliriz." Elini çenemden sertçe çekip boşluğa savurdum. İşaret parmağımı ona doğru salladım. "Benden herşeyimi alabilirsin ama onu alamazsın!"

Kaşları havaya kalktı. "Sana bir cesaret gelmiş bakıyorum... Daha geçen gece altımdaydın. Hormonlardandır diyip susuyorum ama bu iş bitince bunun hesabını vericeksin." Gözlerim doluyordu ama ağlamamalıydım. Ağlamak yok Lalis. Bu sefer ağlamak yok.

violence, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin