11
"Sakın kıpırdama, silahını ve çantanı yere bırak." dedi kadın.
Winston, bu sesin kime ait olduğunu biliyordu ve ona söylenileni yaptı.
"Şimdi ellerini başının arkasına koy ve arkanı dön."
Winston, arkasını döndüğünde silahın ucunda Laura'nın kırmızı ojeli parmaklarını gördü.
"Merhaba, Winston. Seni yeniden görmek ne güzel." dedi alaycı bir gülümsemeyle.
Winston, artık ona karşı duygusal olarak hiçbir şey hissetmediğini biliyordu. Anlaşılan Başkan G'nin evinde kalacak kadar onun güvendiği biriydi ve başından beri her şeyden haberi vardı.
Winston, onun gözlerine baktığında şaşkınlıkla donakaldı çünkü onun gözlerinde pıhtıdan eser yoktu.
"Otur şuraya." dedi Laura. "Anlat bakalım, buraya nasıl geldin? Daha doğrusu, nasıl hâlâ hayattasın?" diye sordu.
"Neden, ölmemi mi istiyordun?" diye sordu Winston, dişlerinin arasından.
Laura, silahını Winston'a doğru tutuyordu ve alaycı bir gülümsemeyle, "Yani ölmen yaşamandan daha yüksek bir ihtimaldi." dedi.
"Bazen hayatta ufacık ihtimaller de vardır Laura."
"Önemi yok Winston, dışarıdaki cehennemde ölmediysen buradan çıkışının olmayacağını da bilmen gerekir."
Laura, odada keyifsizce dolandı, kendine bir içki koydu ve Winston'un karşısına oturdu. Ancak bir eli hâlâ silahının üzerindeydi ve bir hareketinde Winston'ı öldürmekten çekinmeyeceği aşikârdı.
"Sahi, o patlamadan nasıl çıktın? Bütün merkezi havaya uçurmuştuk."
Winston, yerinde kıpırdandı. "Patlamadan önce çıkmıştım."
Laura, içkisinden bir yudum aldı ve "Şaşırdım doğrusu Winston, seni hep aptal biri olarak görmüştüm ancak demek ki biraz da olsa zekân varmış." dedi.
Winston, ona cevap vermedi.
"Peki sen Laura, sen de anlatmak ister misin?"
Laura, şaşırmış bir şekilde ona baktı, "Neyi?" diye sordu.
Şimdi Winston, Laura'ya nefret ve iğrenmeyle karışık bir duyguyla baktı. "Mimarı olduğunuz cehennemi, öldürdüğünüz ve ölümüne sebep olduğunuz onlarca insanı, mahvettiğiniz koca şehri... Daha sayayım mı? Ürettiğiniz ilaçlarla nasıl herkesi kör ettiğinizi ve sonra da bir fare gibi burada saklandığınızı."
Laura, gözlerini bile ayırmadan Winston'a küçümseyici bir ifadeyle bakmaya devam etti.
"Ahh, Winston, soru sormayı ne zaman öğrendin? Oysa seni tanıdığım zaman boyunca hiç soru sorduğunu görmemiştim. Aynı bir koyun gibiydin." dedi. Sonra, arkasına yaslandı ve devam etti: "Ama madem merak ediyorsun o zaman sana her şeyi anlatabilirim. En azından ölmeden önce, bu hastalığın ilk kurbanı olarak her şeyi bilmen hakkın diye düşünüyorum."
Bir elini, kırmızı saçlarında gezdirdi, "Nereden başlayalım, iki buçuk ay öncesinden mi yoksa 6 yıl öncesinden mi? Bence her şeyin en başından başlayalım, böyle daha dramatik olur. Bundan 6 yıl önce, ilaç laboratuvarında stajyer olarak çalışmaya başlamıştım, işim üretilen ilaçların yan etkilerini tespit etmekti. Ancak bir gün, beni Başkan'ın özel binasına davet ettiler ve bana iş teklif ettiler."
"Başkan'ın yeni bir projesi olduğundan bahsettiler, her yıl alınan ilaçlardan daha farklı yeni bir ilaç yapılmasını ve bu ilacı bizzat benim hazırlamamı istediler. İlk başlarda ben de tam olarak ne yapılacağını anlamamıştım. Karşılığında öyle büyük bir para vereceklerdi ki, elimin tersiyle itmem imkânsızdı. Bu parayla hayatımın sonuna kadar çalışmadan yaşayabilirdim. Ancak daha sonra Başkan bir gün, beni özel olarak odasına davet etti, bana projesini kendi anlattı ve ilk başta bu çılgınlık diye düşündüm ancak Başkan'ın dâhiyane fikirleri insanı öylesine etki altına alıyor ki, o gün kesinlikle bu işi yapacağıma kendime söz verdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUŞ GÖZÜ
Science Fiction✨Kara Kış Festivali 2024 Favori Hikayesi seçilmiştir.✨ "Winston'da artık uyumak istiyordu. Gözlerini kapattığında, kendini uçsuz bucaksız yeşil bir vadinin içinde koşarken gördü. Yüzüne huzurlu bir gülümseme yayılmıştı bu yeşillik onun yüreğini ısıt...